Ateş,su, ve ahlak bir yoldabuluşmuşlar.Tan ıştıktan sonra bir muhabbete tutuşmuşlar.Başlamış lar kendilerini tanıtmaya.
Ateş başlamış söze.
Bendeniz ateş: Ben demiş aşığımdır kimi zaman karanlıklarda,kimi zaman soğuklarda ısınmaya sebebim.Kimi zaman güneşim,kimi zaman bir kor parçasıyım yakarım hoşuma gitmediğinde önüme ne gelirse.Çok iyiyimdir.Benden çok kere istifade edilebilir der ve ekler ateş.Fakat bir sinirlenirsem yakarım etrafımda ne varsa kimi zaman yangın olurum ansızın yakalarım en boş anlarda der.Onun için benimle aranızı iyi tutun der.
Su başlar söze
Bendeniz der su: Hayat kaynağıyımdır.Yokluğ um çok kötüdür.Ben olmazsam yaşayamaz mahlukat.Her hayatta ben varım der.Benim olduğum yerde hayat.Sonra başlar ateşin yaptığı gibi zararlarından bahsetmeye.
Fakat der ben bir kızarsam sel olurum bazen,bazen bir fırınayla gelirim ne varsa yutarım der.Onun için benle aranızı iyi tutun der.
Sıra gelir ahlaka
Bendeniz ahlak: Hayat düzeninde benim yerim başkadır der.Benim hiç bir kötülüğüm yoktur.Kimseyide tehdit etmem der.
Sonra ateş girer söze
ben bu arkadaşlığı çok sevdim der.Hani olurda bir gün birbimizi kaybedersek nasıl buluşacağız der.
Su derki beni kaybederseniz eğer bir yağmur gördüğünüzde kaçmayın yaklaşın ben orada olurum der.
Ateş derki beni kaybederseniz eğer bir duman görürsenin,bir sıcaklık hissederseniz hemen gelin ben orada olurum der.
Sıra gelir ahlaka söylediği söz çok manidardır.
Siz siz olun beni sakın kaybetmeyin der.EĞER BENİ BİR DEFA KAYBEDERSENİZ BİR DAHA BULMANIZ MÜMKÜN OLMAYABİLİR.........
Bu Blogda Ara
GÜZEL YAZILAR etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
GÜZEL YAZILAR etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
4/19/10
ATEŞ SU VE AHLAK
10/12/08
KAHRAMAN TÜRK KADINI
17Mart 1923 Tarsus:
Mustafa Kemal İstasyon'dan şehre doğru, bir süre yaya olarak yürüdü. O'nu görmek için sabahtan itibaren yolları dolduran Tarsusluların arasından neşe ile selamlar vererek, ilerledi. O sırada ansızın bir olayla karşılaştı.
Milli Mücadele'deki çete giysili bir kadın, Atatürk'ün yolunu keserek ayağına kapandı. Gözyaşlarıyla şöyle haykırıyordu: - "Bastığın toprağa kurban olayım Paşam!" Mustafa Kemal onu yerden kaldırmak için eğilirken kulağına bu kadının Kurtuluş Savaşında cephelerde çarpışmış olan (Adile Çavuş) olduğunu fısıldadılar.
Gözlerinden iki damla yaş düşen Mustafa Kemal, bu güneşten yüzü yanmış kadının elinden tutup ayağa kaldırdı ve ona şöyle seslendi: - "Kahraman Türk kadını! Sen yerlerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde yükselmeye layıksın."
Mustafa Kemal İstasyon'dan şehre doğru, bir süre yaya olarak yürüdü. O'nu görmek için sabahtan itibaren yolları dolduran Tarsusluların arasından neşe ile selamlar vererek, ilerledi. O sırada ansızın bir olayla karşılaştı.
Milli Mücadele'deki çete giysili bir kadın, Atatürk'ün yolunu keserek ayağına kapandı. Gözyaşlarıyla şöyle haykırıyordu: - "Bastığın toprağa kurban olayım Paşam!" Mustafa Kemal onu yerden kaldırmak için eğilirken kulağına bu kadının Kurtuluş Savaşında cephelerde çarpışmış olan (Adile Çavuş) olduğunu fısıldadılar.
Gözlerinden iki damla yaş düşen Mustafa Kemal, bu güneşten yüzü yanmış kadının elinden tutup ayağa kaldırdı ve ona şöyle seslendi: - "Kahraman Türk kadını! Sen yerlerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde yükselmeye layıksın."
GÖZLER ISLANMADIKÇA GÖNÜLLERDE GÖK KUŞAĞI OLUŞMAZ.
Hayatta yanlışların yerine doğruları koymak istediğinde sunu anımsa, yapılacak ilk devrim insanin kendi içinde yapacağıdır. Evet ilk ve en önemli devrim budur. İnsan kendi hakkında bir düşünceye sahip değilken, ne istediğini, hayattan ve insanlardan ne beklediğini bilmiyorken bir düşünce uğruna savaşmak yapılabilecek en tehlikeli şeylerden biridir. Hayatini basitleştirme ve ucuz zevkler uğruna harcama onu. Hayat ilkbaharda dağlardaki karların erimesi kadar çabuk sona erer. Anlamadan bitiverir. Yasadığımız her saniye bize bahsedilmiş birer mucize olsa gerek. O kadar ki, geri alınması ve tekrar yaşanması olanaksız. Bunu bil ve her sıkıntılı anında bunu anımsa.
10/11/08
KİMİN İŞİ OLDUĞUNU KİMSE BİELEMEDİ
Öykümüzün kahramanı, herkes, birisi, herhangi biri ve hiç kimse adlı 4 kişidir. Ortada herkesin yapması gereken bir iş vardır.
Herkes bu işi kesinlikle birisinin yapacağına inanıyordur.
Herhangi birinin yapacağı bir işi, nedense hiç kimse üstüne almadı.
Birisi bu işe oldukça üzüldü.
Çünkü yapılması gereken iş herkesin işiydi.
Fakat bu işi herkesin yapamayacağını hiç kimse aklına bile getirmemişti.
Herkes ise konuyu nasılsa herhangi biri yapar gözüyle bakıyordu.
Sonunda, herkes herhangi birinin yapabileceği, fakat kimsenin yapamadığı bu işin suçunu birisinin omuzlarına yükledi
Herkes bu işi kesinlikle birisinin yapacağına inanıyordur.
Herhangi birinin yapacağı bir işi, nedense hiç kimse üstüne almadı.
Birisi bu işe oldukça üzüldü.
Çünkü yapılması gereken iş herkesin işiydi.
Fakat bu işi herkesin yapamayacağını hiç kimse aklına bile getirmemişti.
Herkes ise konuyu nasılsa herhangi biri yapar gözüyle bakıyordu.
Sonunda, herkes herhangi birinin yapabileceği, fakat kimsenin yapamadığı bu işin suçunu birisinin omuzlarına yükledi
EŞEKLİĞİN TARİHİ
Allah eşeği yarattı ve ona dedi ki, -sen bir eşeksin. Sabahtan akşama kadar yorulmadan, yakınmadan çalışacaksın ve ağır yükleri sırtında taşıyacaksın, ot yiyeceksin, az akıllı olacaksın. Ve elli yıl yaşayacaksın.
Eşek cevap verdi. Elli yıl böyle bir hayat için, çok fazla, lütfen bana 30 yıldan fazla verme. Dedi ve böyle oldu.
Sonra Allah köpeği yarattı, ve ona dedi ki, sen bir köpeksin. İnsanların mallarını koruyacaksın. Onlara en yakın dost olacaksın. Onlardan geriye kalan artıkları yiyeceksin. Ve 25 yıl yaşayacaksın.
Köpek cevap verdi. Allahlım 25 yıl böyle yaşamak çok fazla bana 10 yıl yeder. Ve böyle oldu.
Daha sonra Allah maymunu yarattı. Ve dedi ki, sen bir maymunsun, ağaçtan ağaca atlayıp, sallanacak ve bir aptal gibi dolaşacaksın, insanları eğelendireceksin. Ve 20 yıl yaşayacaksın.
Maymun cevap verdi. Allahlım 20 yıl dünyanın palyaçosu olarak yaşamak çok. Bana 10 yıldan fazla verme dedi, ve öyle oldu.
Allah en sonunda insanı yarattı ve ona dedi ki, sen bir insansın, dünyada yaşacaksın. Tek düşünen canlı olacaksın. Diğer yaratılmışlara zekanı kullanarak, hükmedeceksin. Ve 20 yıl yaşacaksın.
İnsan cevap verdi, insan olmak için 20 yıl yetmez. Lütfen bana, eşekten kalan 20 yılı, köpekten artan 15 yılı ve maymundan artan 10 yılı bana ver. Dedi
Allah kabul etti. Ve insan 20 yıl insan olarak yaşadı. Sonra evlendi, 20 yıl eşek olarak sabahtan akşama kadar çalıştı, ağır yükleri taşıdı, sonra çocukları oldu. 15 yıl köpek gibi yaşadı, evini korudu, aileden arta kalanları yedi. Sevgi bekledi. Sonra ilerleyen yaşında 10 yıl maymun olarak yaşadı. Aptal gibi davrandı ve torunlarını eğelendirdi. Palyaçoluk yaptı.
Ve insan bugüne kadar böyle yaşayıp gitti. 19.04.2003
Eşek cevap verdi. Elli yıl böyle bir hayat için, çok fazla, lütfen bana 30 yıldan fazla verme. Dedi ve böyle oldu.
Sonra Allah köpeği yarattı, ve ona dedi ki, sen bir köpeksin. İnsanların mallarını koruyacaksın. Onlara en yakın dost olacaksın. Onlardan geriye kalan artıkları yiyeceksin. Ve 25 yıl yaşayacaksın.
Köpek cevap verdi. Allahlım 25 yıl böyle yaşamak çok fazla bana 10 yıl yeder. Ve böyle oldu.
Daha sonra Allah maymunu yarattı. Ve dedi ki, sen bir maymunsun, ağaçtan ağaca atlayıp, sallanacak ve bir aptal gibi dolaşacaksın, insanları eğelendireceksin. Ve 20 yıl yaşayacaksın.
Maymun cevap verdi. Allahlım 20 yıl dünyanın palyaçosu olarak yaşamak çok. Bana 10 yıldan fazla verme dedi, ve öyle oldu.
Allah en sonunda insanı yarattı ve ona dedi ki, sen bir insansın, dünyada yaşacaksın. Tek düşünen canlı olacaksın. Diğer yaratılmışlara zekanı kullanarak, hükmedeceksin. Ve 20 yıl yaşacaksın.
İnsan cevap verdi, insan olmak için 20 yıl yetmez. Lütfen bana, eşekten kalan 20 yılı, köpekten artan 15 yılı ve maymundan artan 10 yılı bana ver. Dedi
Allah kabul etti. Ve insan 20 yıl insan olarak yaşadı. Sonra evlendi, 20 yıl eşek olarak sabahtan akşama kadar çalıştı, ağır yükleri taşıdı, sonra çocukları oldu. 15 yıl köpek gibi yaşadı, evini korudu, aileden arta kalanları yedi. Sevgi bekledi. Sonra ilerleyen yaşında 10 yıl maymun olarak yaşadı. Aptal gibi davrandı ve torunlarını eğelendirdi. Palyaçoluk yaptı.
Ve insan bugüne kadar böyle yaşayıp gitti. 19.04.2003
AŞK
Öyle kişiler vardır ki, hem güzellikleriyle, duygularıyla büyülerler, hem de konuşmalarındaki tatlılıkla bizleri memnun ederler. Öylelerini hiçbir çaba harcamadan ve pişmanlık duymadan severiz. Onların yanında geçen her dakika, kusursuzluklarından daha çık emin olmamıza yarar. Biliriz ki onları değiştirme gücü bize verilmiş olsaydı bile, hiçbir bir şey değiştirmek istemezdik. Sesleri bize en tatlı melodi gibi gelir. Ve alelade konuşmalarını en kusursuz şiirlerden daha çok beğeniriz. Böyle birine sınırsız hayranlık duymak, büyük bir mutluluktur. Sevilen birinin hem ruhuna, hem de bedenine duyulan hayranlığa dayanan aşk, hiç kuşkusuz en büyük zevki veren aşktır.
MUTLULUK NEREDE
Mutluluk bur yaz denizinin karşısında, bir ağaç gölgesindedir. Tedirgin edilmeden üstünde uyunan, bir toprak parçasındadır. Bir bahar sabahında çıplak ayakla koşulan ıslak çimenlerdedir. Sıcak bir günün bitimine doğru, birden bire esiveren serin bir yeldedir. Güvenli bir düşüncenin aydınlığında, uygun bir sesin titreşimindedir. İstekle ısırılan bir peynir diliminde, yanarak içilen bir yudum suda, özlemle aranan bir fincan kahvededir. Bakkaldan alınan paketi taşırken dergilerden yapılmış kesekağıdında göz ucu ile okunuveren güzel bir sözdedir. Günün ilk aydınlığında, gecenin son karanlığındadır. Özlenen sevgilinin dudaklarındadır. Bir annenin okşayışında, bir babanın bakışında bir çocuğun gülüşündedir.
ZARARI YOKTUR
Arada sırada insanlara kibarlık göstermenin kimseye bir zararı yoktur.
Eşinize onu sevdiğinizi söylemenin kimseye bir zararı yoktur.
Oğlunuzun beslenme çantasına, onu çok sevdiğinizi belirten bir not yazmanızın, kimseye bir zararı yoktur.
Tekerlekli sandalyedeki bir kadına kapıyı açmanızın kimseye bir zararı yoktur.
Postacı için posta kutusunun yanına bir kutu kurabiye bırakmanızın kimseye bir zararı yoktur.
Erkek kardeşinize teflon edip, onu çok özlediğinizi söylemenizin kimseye bir zararı yoktur.
Huzur evine arada sırada çiçek götürmenizin kimseye bir zararı yoktur.
Hasta arkadaşınıza çorba pişirip götürmenizin kimseye bir zararı yoktur.
Alışverişten dönerken, paketinizi taşımanıza yardım eden çocuğa teşekkür etmenizin kimseye bir zararı
olmadığı gibi, o insanı da mutlu eder. Arada sırada insanlara kibarlık göstermenin kimseye .bir zararı yoktur. Hatta bunu hep yapmalısınız
Eşinize onu sevdiğinizi söylemenin kimseye bir zararı yoktur.
Oğlunuzun beslenme çantasına, onu çok sevdiğinizi belirten bir not yazmanızın, kimseye bir zararı yoktur.
Tekerlekli sandalyedeki bir kadına kapıyı açmanızın kimseye bir zararı yoktur.
Postacı için posta kutusunun yanına bir kutu kurabiye bırakmanızın kimseye bir zararı yoktur.
Erkek kardeşinize teflon edip, onu çok özlediğinizi söylemenizin kimseye bir zararı yoktur.
Huzur evine arada sırada çiçek götürmenizin kimseye bir zararı yoktur.
Hasta arkadaşınıza çorba pişirip götürmenizin kimseye bir zararı yoktur.
Alışverişten dönerken, paketinizi taşımanıza yardım eden çocuğa teşekkür etmenizin kimseye bir zararı
olmadığı gibi, o insanı da mutlu eder. Arada sırada insanlara kibarlık göstermenin kimseye .bir zararı yoktur. Hatta bunu hep yapmalısınız
İNSAN DOĞASI KONTROLSÜZ GÜÇLE BAŞA ÇIKAMAZ
Hemen, hemen herkes zorluklarla başa çıkabilir. Eğer bir adamın kişiliğini ölçmek istiyorsanız, ona güç verin . güç büyük bir nehirle kıyaslanabilir, ikisi de güzel ve yararlıdır.ama akıntılar güçlendiğinde ve taştığında yıkıcı olur. Gücün tehlikesi, sahip olanın onu kendi çıkarı için kullanma eğiliminde olmasıdır. Bu yüzden kendilerine güç veren şey üzerindeki herhangi bir değişime doğal olarak karşı çıkacaklardır. Tarih bize, güce sahip olmanın, onu kötüye kullanmaya gücü kötüye kullanmasında, gücü kaybetmeye gittiğini söyler. Güç dünya üzerinde, büyük gösteri yapmak, yada isim peşinde koşmak, ve onu kendi çıkarına kullanmamız için bize verilmedi. Gücü kullanmanın tek yolu vardır, oda insanlara hizmet etmektir
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)