Bu Blogda Ara

aile etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
aile etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

1/26/13

Kardeşlerim, Savet, Necla, Elmas


Kardeşlerim, Savet,  Necla, Elmas


Ağabey ve kardeşlik adına,  bir birimize  karşı duyduğumuz sevgi saygı  adına,  insanlık  adına  ölmeden öncei yaşıyorken,  sizden son  bir  dileğim, son  bir arzum var. getirmenizi diliyorum.  

her  şeyi çok iyi biliyor olsanızda  defalarca  dinlemiş  olsanızda, 2003 yılında yazığım bu  mektubumu  baştan  sona  kadar  okumanızı, okuduktan  sonra vicdanınızın sesini dinlemenizi, vicdanınız    evet  diyorsa  o zaman töre kanunu uygular  beni kardeşlikten  silebilirsiniz.
---------------------------------------------------------------------------------

“kardeşlerime akrabalarıma ve baba dostlarıma şikyayetim var

Ağabeyim Mustafa Bal’ın emekli olup, ata, yuvası, baba ocağı olan köyümüz Mursal’daki tarlamıza ev yaptığı için, bostan ekip ağaç diktiği için, babamızdan amcamızdan yarım kalan davayı bizim adımıza sahip çıkıp maddi manevi anlamda özveriyle mücadele ettiği için, kendisine ve verdiği emeğe saygı duyuyorum. Takdir ediyorum. Bunlar kıskanılacak değerler değildir. Tam aksine taktir edilmesi gereken insani değerlerdir. Bu değerleri hiç kimse yok edemez, saygısızlık yapamaz, saldırıda bulunamaz.

Ama unutmayalım ki, saygısızlık yapılmayacak, saldırılmayacak, yok edilmeyecek başka insani değerlerde vardır. Akrabalık gibi, kardeşlik gibi, paylaşmak gibi, sevgi, saygı dostluk gibi, eşitlik, adalet, adalet özgürlük ve dürüstlük gibi.

Değerlerin hiç biri diğerlerinden daha önemli yada daha önemsiz olamaz. Hepsi eşittir. Özüyle, sözüyle, Yaptıklarıyla değerleri savunan ve koruyan bir anlayış bir zihniyet, değerler arasındaki eşitliği bozamaz bozmaya teşebbüs edemez.

Ama hepimiz çok iyi biliyoruz ki, insanoğlunun, doğasında, mayasında, var olan, kıskançlık, yalancılık, tamahkarlık, benlik ve bencillik, çoğu zaman insanlara hükmediyor, hatta onları esir alıyor. Hükmedilen ve esir alınan insanların dünyasında eşit değerlerden söz edilemez. Onların dünyasında orman kanunu, doğa kanunu geçerlidir. Güçlüler zayıfları yer, (ezer) büyük balık küçük balığı yutar. Bireysel ve toplumsal yaşamda da bu kural geçerliliğini korur. Bunun sayısız örnekleri vardı.

Yapılan kanlı savaşların, işlenen vahşi cinayetlerin, çekilen acıların anası, atası yaratıcısı, kaynak noktası, kıskançlıktır. Benlik ve bencilliktir, tamahkarlıktır, Kindir, nefrettir. Bunlarda kötülüğün ölümsüz değerleridir. Şikayetimin konusu, Ağabeyim, Mustafa bal nefsine yenik düşmüştür. Kötülüğün ölümsüz değerlerinden birisinin yada bir kaçı tarafından esir alınmıştır. Onların tutsağı olmuştur. Onlara hizmet etmektedir.

Köyde yaptığı yanlış işler, kardeşinin (benim )yüzüme karşı anamızın yanında söylediği sözler. Bunun en büyük kanıtıdır. Yaptığı yanlış işlerin neler olduğu, hepinizin bilgisi dahilindedir. İç dünyamda onarılması güç yara açan sözleri bilgilerinize sunacağım, vicdanınıza havale edeceğim.

Yalnız buna geçmeden önce, ağabeyimi esaretten kurtarmak bir kardeş olarak yalnız benim görevim değildir. İnsani değerlere önem veriyorsanız sizlere de , görev ve sorumluluklar düşmektedir. Görev ve sorumluluğumuzu zamanında yerine getirmez isek gelişecek olaylar hepimizi üzebilir.

Çünkü ağabeyimin yaptığı yanlış işler ve söylediği yanlış sözler iç dünyamda onarılması güç yaralar açmıştır. Ve ben ölünceye kadar bu yaralarla yaşayamam. Ağabeyimin yaptığı yanlış işlerini ve sözlerini hoş göremem affedemem.

Sizler  tüm bu uyarı ve ikazlarıma reğmen beni ciddiye almadınız şimdiden sonrada ciddiye almazsanız üzerime düşen görevi ne pahasına olursa olsun tek başıma yerine getirmeye çalışacağım.

Ağabeyim ne söylemiştir de, beni böyle etkilemiştir. İşte bunlardan bazıları.
Rıza ağabeye bizim tarlamıza ev yapmasına neden izin verdin dediğimde,
Bana aynen şu cevabı vermiştir

( köydeki eve ve tarlalara) ne emeğin geçti ki, hak iddia ediyorsun. Başkaları tarlalarımızı yıllarca bedava ekip biçerken hiç ses çıkartmıyordun da, şimdi ben buraya ev yapınca,emek verip para dökünce ,ağaç dikip bostan yapınca mı , bu kadar hizmetleri getirince mi, buralar kıymetleşti.

Çok istiyorsan sende git yukarı tarlaya ev yap. İlle de buraya gireceğim dersen, çocuklara telefon edeceğim, evi kapıyı yıkıp yakıp, aha bu güzün çekip gideceğim,(bu sözler sene 1997 yılında söylenmiştir ama gitmemiştir)

Bunun üzerine kardeşlerime diye 2000 yılında bir mektup yazdım. Durumu ali kuzu ağabeyime ayrıntılı bir şekilde anlattım. Sen haklısın kardeşim yanlış konuşmuş dedi bana da bolca akıl verdi. Sana rızanın evini alayım. Ama oraya girme huzur bulamazsın. Sende yukarıya ev yap gibi sözler söyledi. Beni hiç anlamadı. Yada anlamak istemedi.

Sene 2001 yılı yazın köye gittim. Mustafa ağabeyimle evinin balkonunda , abi sana 3 önerim var. 1-Ya rıza ağabeyimin evinde kira ile oturayım. Eşyalarımı getirip koyayım ama anahtarı alayım. 2- aynı evi satın alayım. 3-Yada ahırın garajın yanına olmazsa yandaki boş alana ev yapayım dediğimde bana aynan şu cevabı vermiştir.

Söyleyeceklerin bittimi kardeş evet bitti dedim. Eylese beni eyi dinle, dediklerinin üçünü de kabul etmiyim. Bana iki ay müsaade et. Aha şu inekleri keçileri satacağım. Hemen şimdi çocukları arayacağım. Evi kapıyı yıkacağım.
Çitilerli kökünden sökeceğim. Çitleri kıracağım. Çekip gideceğim. Ama gitmemiştir.

Aynı yıl başka bir konuşmamızda,
Şu ağaçları, şu evi, şu emeği görüyor musun, burayı kanunen de elimden alamazsın.Beni şimdiye kadar kimse yıldıramadı. Sende yıldıramazsın.
Kendisine yazdığım bir mektuba verdiği cevapta ise aynen şunları yazmıştır.

Çok gözün varsa gel burada sen otur. Benim yaptıklarıma bak. Ama elin alemin içinde ikide bir evi kapıyı basma,

Evet bacılar kardeşler dostlar, el alem bizim tarlamızı ekti biçti ama hiç kimse içine ev yapıp, ağaç dikip bura benim demedi.kanunen de burayı benim elimden alamazsın demedi. Beni kimse yıldıramadı sende yıldıramazsın demedi. Gideceğim diyerek yalan söyleyip beni başından savıp kandırmadı. Hiç birimizin onayını almadan ev yaptı ağaç dikti, bende varım deyince evi kapıyı basma demedi.

Köydeki evimizi hası dayının oğlu alinin elinden almak için, mücadele verdi. Ama ondan çok daha beterini kardeşine yaptı. Bacılarıyla değil, başkaları gibi kardaşlarıyla paylaşmasını bilemedi.

            Dostlarım, kardeşlerim. Böyle ağabeylik kardeşlik olur mu? Olur mu? Olur mu?  Elinizi vicdanınıza koyun söyleyin olur mu? Ağabey kardeşe böyle davranır mı? Bu davranış, bu sözler sineye çekilir mi?
           Son sözüm ağabeyimin orayı,  yıkıp yakmasını, çekip gitmesini hiç hiçbir zaman istemem. Ancak bu sözlerini içime sindiremem. zorla, tehditle yada kaba kuvvetle bir yere varılamayacağını anlaması gerekir. Böyle bir durumda, bu kafa bu zihniyet, ölünceye kadar hiç kimseye huzur getirmez. ÇÜNKÜ,

                                    TOPRAK
             Babamızdan, dedemizden , atamızdan kalan ölümsüz mirastır. Onun için kutsaldır değerlidir. Vazgeçilmezdir. Gönül razılığı olmadan alınamaz.
                                   TOPRAK
             Bacılarımızın, kardeşlerimizin, oğlumuzun, kızımızındır.
                                   TOPRAK
             Tıpkı atalarımız gibi, bedenimizi topağın, içine gömüp, gelecek kuşaklara devir ve terk edeceğimiz ölümsüz bir mirastır.
                                    TOPRAK
             Ölümü düşünmeden, nefsini yenemeyenlerin, paylaşmasını bilmeyenlerin,   zenginlerin, güçlülerin, fırsatçıların değildir.
                                    TOPRAK
              Emek verdim,  ektim, biçtim, ömür tükettim, diyenlerin değildir.
                                     TOPRAK
              Kimsenin değildir. Kimsenin olmamıştır. Kimsenin de olmayacaktır. Çünkü
TPRAK hepimizindir. Ölenlerin ve yaşayanlarındır.

                       Kendi dünyamda. Kendi vicdanımda, özgür irademle, sorguladım yargıladım yazdıklarım. gibi düşünüyorum. Düşündüğüm gibi de yazıyorum. Taktiri özgür iradenize bırakıyorum. Selamlarımı, sevgilerimi ve burcu, burcu kokan hasretlerimi sunuyorum. Sağlık ve mutluluklar diliyorum. 25.03.2003
                                                                                                      Zülfikar bal

--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

TARİH   7.1.2013  KIZ KARDEŞLERİM (SAVET, NECLA, ELMAS) ANKARADAN BENİ TELEFONLA ARADILAR.  ANAMIZ  ÖLÜM  DÖŞEĞİNDE  ACELE  GEL DEDİLER EŞİMLE  BİRLİKTE  GİTTİM.

Babam  1988 yılı şubat ayında vefat ettiğinde Mustafa ağabeyimin evinde boynuna sarılmıştım. ve   ağlayarak demşştim ki,  bundan böyle benim sensin.  babam değerinde gördüğüm  ağabeyim, atalarımızdan babmızdan  miras  kalan  tarlaya  beni koymamıştı.  

 Çok incinmiştim. Çok kırılmıştım durumu  sıcağı sıcağına  o günlerde en başta  büyük  ağabyimize  ve  kızkardelerime anlattım.. Her birine  mektup  yazdım  verdim. Hepsi  mustafa Balın  haksızlık yaptığını  söylediler.  Ama hiç ne  büyük ağabeyim ne kız kardeşimlerinden hiç biri bunca yıldır  bizi bir  araya  getirip  sorunu çözmek  için barıştırmak  gereğini yapmadılar. Bacımızın  ölümünde  barıştırmak, konuşturmak için hiçbir  girişimde bulunmadılar. 

Aradan  yıllar  geçti.  anam  yaşlandı yatağa düştü, yıllarca insan  bakımına  muhtaç  oldu.  6.1.2013 tarihinde  mustafa  bal’ın evinde  bulunan  anam öldü,  ölecek diye  kardeşlerim telefon ettiler. 7.1.2011  tarihinde  saat  14.00 de  bursa’da ötobüse bindim. İnince  ali kuzu  ağabeyimi  aradım. Üreğildeydiler.  Bana istediğim yerde, bacanağımın evinde  kalabileceğimi söyledi. Hemen arksından  yengem aradı. Evin  anahtarı  saadette  ordan alın  evde  kalın  dolapta  her  şey  var  dedi. Kıştı  kar  yağmıştı. çok soğuktu. Bacanağım  zeynelin  evine  gittim aynı akşam  bacanağım ve eşiyle birlikte anamaın  yanına  gittik.   O akşam hep anamın  yaynında  oturdum.   1 gün sonra  tekrar  anamın  yanına  gittim. 3 gün bacanacğımın evinde  kaldım.   Ve bursaya  döndüm. 4.2.2013

NOT Anam ölüm döşeğinde  iken  babamızdan kalan  tarlaya  kardeşini koymayan babam gibi gördüğüm Ağabeyimin  yengemin  ayaklarına  kapanıp  beni affedin  demediğim, diyemediğim  için  sizden  özür  dilşyorum. Hiçbir  şey  olmamış  gibi hiçbir  yaşanmamış  gibi, tek suçlu benmişim isteğinizi yerine  getirmediğim için  getiremediğim  için  sizden  özür  diliyorum. bu duygular içinde Yaşananları   kardeşlik ve  insanlık vicdanınıza  havale  ediyorum.

9/25/08

eşim ve torunum elif naz


İnsan ya kendisinden önceki düşünceye küçük bir düşünce
ekleyerek yada odüşüncenin karşıtını belirterek yavaş
yavaş gelişmektedirPosted by Picasa

kızım demet , damadım süleyman, eşim ve iki torunum


Düşünce duyuların sonucudur. Şu halde kişinin bildiği kendi duyumudur. Duydyğumuz şey ancak bizim için vardır. duymadığımızda bizim için yok demektir. İnsan için doğru, ancak duyuları, gördükleri, işitikleridir. Buna demekki ne kadar kişi varsa o kadar gerçek vardır. Posted by Picasa

kızım damadım eşim ve torunlarımla piknikteyiz


Sizde bende o kadar önemli insanlar değiliz, diğer insanları küçük başarılarımızı anlatarak sıkmak için hayat çok kısadır Posted by Picasa

torunum onur


Erdemli olmak kendini yönetmektir. Mutlu olmak hem kendini hem başkasını yönetmektir.Posted by Picasa

torunum Elif Naz


Dostlarının iyi günlerinde yavaş yavaş git, kötü günlerinde koşa, koşa Posted by Picasa