KÖYÜM MURSAL’IN YERİ, YERLEŞİMİ, YAŞAM KOŞULLARI
Çok uzaklarda, yüksek yaylalarda, uzun kış aylarında kardan yolların kesildiği yerdir MURSAL’IM
Yama dağının eteğinde, buz gibi suların kaynağında, çayırın çimenin yeşerdiği, büyük derenin çağladığı yerdir MURSAL’IM
Divriği’den çıkıp MURSALA gidince, erşin, bahtiyar, venk, sören, vazıldan, ürük köylerini geçince, derin derenin kaşa çıkınca, görünen yerdir MURSALIM
Çok değil 55 sene önceki yaşadığım gördüğüm MURSAL’ı anlatayım
MURSALIN Evleri kerpiç ile taştan örülmüştür.Tavanları söğüt, ardıçla ağacıyla örtülmüş, üstüne toprak atılmıştır. Duvarları kara çamurla sıvanmış, yüzü ağ toprakla boyanmıştır.
Yağmurlarda akmasın diye dambaşıların üstüne taştan loğ koyulmuştur.
Yün çorap üstünden çarıklar giyilmiş, çarıklar yırtılınca da sırımla örülmüştür.
Tarlalar kara sabanla sürülmüştür. Analar tarlada doğurmuş, bebekler öllüğe belenmiştir. Ekinler, otlar, yoncalar, orakla derilmiş, dağlardan, geven, çaşır, toplanmış, at, eşek, katır sırtında taşınmıştır. Kütük üstünde ot, yonca ( alaf ) doğranmış musurlarda hayvanlar yemlenmiştir. Çıra ışığında oturulmuş, tezek ateşinde yemek pişirilmiş ocak başında yenilmiştir.
doktor, hemşire, okul, öğretmen, telefon elektrik olmamıştır. Devletin, koruyucu gücü, güler yüzü, yardımı desteği olmamıştır. Ama korkutucu gücü olmuştur. Analar çocuklarını jenderme geliyi diye korkutur olmuştur.
Arpayı, buğdayı, peyniri, çökeliği, satmak, çayını, şekerini, tuzunu, kazyağını, basmasını kumaşını almak için, hayvan sırtında 35 kilometre uzaktaki şehere gitmiştir. Canın yongası olan malını davarnı tecirlere ucuza satılmıştır. Öyle çok ki yazılacaklar, sayfalar dolusu tutar yinede bitmez.
Mursal köylüsü, yani milletin efendisi, sefaletten, cehaletten kurtulmak için, çalışıp para kazanmak için, çocuklarını okutup istikbalini kurtarmak için, göz yaşları içinde düştü gurbetin yoluna. Kolay değildi köyden kopmak, baba ocağını, doğup büyüdüğü yeri terk etmek. Kolay değildi gurbet elde gurbetin kahrını çekmek. Buna rağmen köyünü terk edenler hızla çoğaldı. Kısa sürede boşaldı köyler. Köyde ocaklar tütmez oldu, kerpiçten taştan yapılan evler yıkıldı harabeye döndü. Bir ev orda bir ev şurada kaldı. işte tam da böyle bir ortamda ve havada Köyümüz ozanı aşık ali kızıl tuğ efkarlandı aldı sazı eline dediki asri gurbet harap ettin köyümü, türkü köyünü terk eden Türk köylülerinin türküsü oldu.
Türkiye Cumhuriyetinin, ve Türk köylüsünün ebedi ezeli bir düşmanı vardır. O düşman köy enstitülerini kapatmıştır. O düşman Türk köylüsünü köyünden, toprağından koparmıştır.
Azıcık düşün köy enstitüleri kapanmasaydı. Köylerimiz boşalmasaydı. Türkiye’nin gücüne güç yeter miydi? O düşman bunu çoook önceden görmüş ve yapacağı en büyük düşmanlığı yapmıştır. Yapma yada devam ediyor. Ama kolay değildir. Mustafa kemal ata türkün kurduğu türk ordusunu yenmek, kolay değildir Türkiye cumhuriyetini kolayca parçalayıp yok etmek. Zalim düşman bunun farkında olduğu için sinsi planını sabırla amacına ulaşıncaya kadar uygulamaya koyacaktır.