CHP YILDIRIM İLÇE MRGÜT TOPLANTISINDA YAPTIĞIM KONUŞMA METNİ
Yer: Bursa Barış Manço Kültür Merkezi.
Tarih: 14.6.2012 saat 18.00
Değerli üyelerimiz, hepinizi saygı ve sevgi ile selamlıyorum.
17 Temmuzda yapılacak kurultayımızın, partimiz ve ülkemiz için hayırlı olmasını diliyorum.
İki buçuk yıldan beri ilk kez, yıldırım ilçe başkanlığımız tarafından düzenlenen örgüt toplantısına katılıyorum.
Bu toplantının düzenli yapılması için gerçekten çok mücadele verdim. Ama şimdi
Sevinmeli miyim? Üzülmeli miyim? Bilmiyorum.
Toplantıyı düzenleyen örgüt yönetimini kutluyorum.
Bu toplantının ilk ve son olmamasını diliyorum. (ilçe danışma top. Tüzük 57/c)
Ayrıca yeri biraz sapada olsa da, şimdiki ilçe merkezimizden çok daha güzel bir mekâna kavuşturduğu için ilçe başkan ve yönetim kurulu üyelerimize teşekkür ediyorum.
Konuşmama genel başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu, 7.7.2010 tarihinde, TV’de canlı yayında verdiği bir demeci hatırlatarak konuşmama başlamak istiyorum.
“İstanbul il başkanı burada, listeyi nasıl oluşturursa oluştursun, bu beni ilgilendirmez. İstanbul haritasını önüme koyacağım, her mahallenin sorumlusu ile telefonda görüşeceğim.
Genel başkanımız iki yıldır mahalle sorumlularıyla telefonda görüşemedi. Umarım görüşeceği günler çok uzakta değildir. Umarım ilk görüşeceği mahalle temsilcisi ilimizden ilçemizden olur.
Değerli üyeler
Hepimizin bildiği gibi, 2010 yılı nisan ayında Kemal Kılıçdaroğlu’nun genel başkan olmasıyla birlikte, partimizde değişim süreci başladı.
Son iki yıl içinde partimizde
İl ve ilçe başkanları değişti
Kadın ve gençlik kolu başkanları değişti. Yönetim kurulu üyeleri değişti
Delegeler değişti,
Milletvekilleri değişti.
Parti tüzüğü değişti.
Bu kadar köklü değişmelere rağmen,
Parti ve örgüt içindeki şikâyetlerimiz, sıkıntılarımız azaldı mı? Bitti mi?
Hayır. Azalmadı. Bitmedi. Neden?
Çünkü değişim, devam ediyor.
Çünkü yıllarca süren yanlış alışkanlıklar, antidemokratik uygulamalar, disiplinsizlikler, devam ediyor.
Çünkü sorunlarımız, sıkıntılarımız, devam ediyor.
Sorunlarımızı, sıkıntılarımızı çözmek için neler yapmalıyız?
Sorular sormalıyız, Önerilerde bulunmalıyız. Taşın altına elimizi değil, bedenimizi koymalıyız?
Sorunlarımızı açıkça tartışıp, konuşmalıyız. Doğru teşhisler koyup, doğru çözümler bulmalıyız.
Bu düşünceden hareketle kendimize bir soru soralım. Diyelim ki
Örgütlü yaşam içinde en zayıf tarafımız nedir?
Örgüt üyeleri olarak, bir birimize yabancı olmamızdır. Bir birimizi tanımamamızdır.
Bir soru daha soralım diyelim ki.
Örgütlü yaşam içinde en güçlü tarafımız nedir?
Bir birine yabancı olan, bir birini tanımayan üyeler ve delegeler arasında, tanımak ve tanınmak için, eşit olmayan koşullarda
Maddi ve manevi anlamda, tüm olanaklarımızı, yeteneklerimizi, gücümüzü, becerilerimizi seferber etmektir.
Bunları parti içi seçim sürecinin her aşamasında yaşadık, Gördük ve şahit olduk.
Buna da demokrasi dedik. İçimize sindirdik. Eğer demokrasi buysa, olmaz olsun, yerin dibine batsın böyle demokrasi.
Peki, önümüzdeki süreçte neler yapmalıyız?
Bu sorunun cevabı son derece açık ve nettir.
Hiç yapmak istemediğimizi yapmalıyız.
Hiç zaman kaybetmeden, örgütlenme ağı kurma çalışmalarına başlamalıyız.
Bildik tanıdık basit ucuz politik oyunlardan artık vaz geçmeliyiz. Kafamızı kuma sokmamalıyız. Çünkü çok yakından izleniyoruz.
Kendimizle savaşmalıyız, bizi esir almaya çalışan benliği, bencilliği içimizden söküp atmalıyız, biz diyenlere kucak açmalıyız.
Bizden sonraki kuşakları düşünmeliyiz.
Hiçbir gerekçe ile üyeler arasında, ayırım ve ayrıcalık yapmamalıyız, Her bir üyeye eşit mesafede durmalıyız.
Geçmişte bir grubun içinden gelsek de,
Bir grubun adamı olsak da,
Grupçu, kutupçu, hizipçi anlayışın, uygulamanın, ahbap çavuş ilişkilerinin,
İzinsiz gizli kapaklı yapılan toplantıların, pazarlıkların köküne kezzap döküp yok etmeliyiz.
Partimizin, tüzüğüne, çalışma ilkelerine, disiplinine kesinlikle uymalıyız.
Görev yetki ve sorumluluk sınırlarımızın dışına çıkmamalıyız. Ne oldum delisi dememeliyiz.
Örgüt çalışmalarını, tabana alabildiğine yayıp ve yaygınlaştırmalıyız. İsteyen herkese görev vermeliyiz. (tüzük mad.26,30/b)
Her ne pahasına olursa olsun, partimizde örgütümüzde özgür iradeyi, özgür düşünceyi, özgür üyeyi hâkim kılmalıyız.
Gücümüzü, yetkimizi kesinlikle üyelerden ve üyelerin oylarından almalıyız. Üyelerimize hak ettiği değeri vermeliyiz.
Tıpkı örgüt yemeğinde olduğu gibi,
Tıpkı ziyaretlerde olduğu gibi,
Örgütten habersiz olarak,
Ben yaptım oldu. Alışkanlığından bir an önce kurtulmalıyız. Anlatmalıyız.
Alınan kararları, yapılan ve yapılacak olan iş ve işlemleri, etkinlikleri, eylemleri, toplantıları, ziyaretleri, görüşmeleri, görevlendirmeleri belli bir plan ve program dâhilinde dâhilinde yapmalıyız. Bunları üyelerimize duyurmalıyız
Duyuruları,
Telefonun, internetin, kulaktan kulağa haber vermenin dışında, ilan panolarına mutlaka asmalıyız.
Her konuda alabildiğine şeffaf olmalıyız.
Bütün bu işleri ve daha fazlasının yapılmasında, organizasyonunda birinci derecede sorumlu yetkili ve görevli olan, bu konularda karar alıp uygulamaya koyan
İlçe başkan ve yönetim kurulu üyeleri olduğunu aklımızdan çıkarmamalıyız. Tüz. Mad. 30/b)
Değerli üyeler
İlçemiz örgütünün bütçesi nedir? Geliri nedir? Gideri nedir?
Komisyonlara, gruplara, parti içi eğitime ayrılan pay ne kadardır? (Tüz. Mad.80,83) bilmiyoruz.
Yönetim kurulu her hafta toplanır. Hangi kararları alır ve uygulamaya koyar? Bilmiyoruz.
Örgüt içinde yapılan tüm toplantılar hangi, ilke, kural ve esaslara göre düzenlenir? Yönetilir bilmiyoruz.
Bilmediklerimizi bilmek istiyoruz.
Saygılar sunuyorum. 14.07.2012
Bu Blogda Ara
7/14/12
PASİF DİRENİŞ.
PASİF DİRENİŞ.
İl ve ilçe örgütümüzde, örgütlenme ağının kurulmasına karşı sürdürülen pasif direnişi kaynak, belge, tarih vererek açıklamaya çalışacağım.
29.5.2010 tarihinde CHP Bursa il örgüt başkanlığımıza, yazdığım ve cevap aldığım, kısa bir yazımı bilginize sunmak istiyorum.
“CHP Bursa İl başkanlığına
Kemal Kılıçdaroğlu’nun genel başkan seçilmesiyle birlikte, CHP oylarında çok hızlı ve tahminlerin ötesinde bir artış olduğunu anketler göstermektedir.
Açıkça görülmektedir ki, il ve ilçe yönetimleri, ülke genelinde esen bu rüzgârın çok gerisinde kalmıştır. İlçe yönetim kurulu toplantıları dışında hiç bir faaliyet yok gibidir.
Mahalle temsilcileri yok, İş yeri temsilcileri yok, örgütlenme, eğitim vb. gibi çalışma grupları yok. Kadın ve gençlik kolları var ama kendileri yok. İl ilçe örgütlerinde halkı bilgilendirecek yönlendirecek, örgütleyecek faaliyet yok.
Böylesi bir dönemde bunların hayata geçirilmesi için hiç bir çalışma yok.
CHP bursa il başkanlığı, ilçe başkanları ile toplantı yapmalıdır. Çok gecikmeden, derhal ve süratle, örgütlenme çalışması başlatılması için, karar alınmalı ve uygulamaya konulmalıdır.
Bursa genelinde, evlerde, iş yerlerinde, kahvehanelerde, toplantılar düzenlenmeli. Gelişmeler, anlatılmalı. Üye yapılmalı. Duyarlı istekli arzulu olan herkese çalışma gruplarında görev verilmelidir.
CHP Bursa örgütünün bunu yapacak, alt yapısı, potansiyel insan gücü, çok deneyimli üyeleri vardır. Önemli olan bunu harekete geçirmektir. Buda il, ilçe başkan ve yönetimlerinin görev yetki ve sorumluluk alanları içindedir. “
Tarih 30.5.2010 bir gün sonra il başkanından verilen yazılı yanıt. “iletiniz, önerileriniz için teşekkür ederim. Hepsi dikkate alınacaktır. Gürhan akdoğan CHP Bursa il başkanı
Aynı yazıma Bursa Nülüfer belediye başkanı sayın Mustafa boz bey’in 29.5.2010 tarihli cevabı
Sayın Zülfikar Bal, duygularınıza, düşüncelerinize ve önerilerinize teşekkür ederim. Çok yakında CHP İlce ve Il örgütü geleceğe yönelik programla ilgili toplantı yapacaktır. Sızın önerinizi İl ve İlce örgütlerine aktaracağım. Selam ve saygılarımla
O gündür, bu gündür, örgütlenme konusunda hiçbir çalışma yapılmıyor örgütlenme ağı kurulmuyor.
Tarih 7.7.2010 Genel başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’nun TV’de canlı yayındaki demeci
İstanbul il başkanı burada, listeyi nasıl oluşturursa oluştursun, bu beni ilgilendirmez. İstanbul il haritasını açacağım her mahallenin sorumlusu ile telefonda görüşeceğim.
O gündür, bu gündür, örgütlenme konusunda hiçbir çalışma yapılmıyor örgütlenme ağı kurulmuyor.
Tarih 23.10.2010 Bursa CHP il örgütü danışma kurulu toplantısı.
Nerede ise tüm konuşmacılar örgütlenme ağının kurulmasından, sokağa inilmesinden bahsediyor.
O gündür, bu gündür, örgütlenme konusunda hiçbir çalışma yapılmıyor örgütlenme ağı kurulmuyor.
Örgütlenme ağı kurulmayınca, ilçe yönetimi çaresiz, güçsüz, etkisiz duruma düşüyor.
2010 yılında yapılan, anayasa oylama öncesi
2011 yılında yapılan genel seçim öncesi, çalışma yapması için, biri birinden farklı olan çalışma gruplarına görev ve yetki veriyor.
Gruplar kendi arasında ve guruplarla yönetim kurulu arasında sorunlar yaşanıyor. Gruplar kalıcı olmuyor. Hepsi dağılıyor.
2012 yılı başlarında, parti içi seçim süreci öncesinde ve seçim süreci içinde (delege seçimlerinde) ilçe yönetimin çaresiz, etkisiz, güçsüz olduğunu, görev yapamaz duruma düştüğünü gören ve anlayanlar,
Kendiliklerinden harekete geçiyorlar. Kendi aralarında istedikleri üyelerle grup kuruyorlar. Bir anlamda ilçe yönetiminin görevini üstleniyorlar. Delege seçimleri konusunda üyeleri bilgilendirme toplantıları yapıyorlar. Seçime hazırlanıyorlar.
Özet olarak 2010,2011 ve 2012 yıllarında ilçe örgütümüzde toplam 4 çalışma görev alıyor. 4 grup başkanından birisi, hiçbir göreve aday olmuyor. 2’si milletvekili aday adayı oluyor kazanamıyor. Bir grup başkanı ise ilçe başkanlığına aday oluyor. Seçimi kazanıyor ve bizim ilçe başkanımız oluyor.
Seçimi kazanan ilçe başkanımız ve ekibi göreve gelir gelmez, ilk iş olarak örgütlenme ağı kurma çalışmalarını başlatacaklarını bekliyordum. Hayal ve umut ediyordum.
Ancak aradan 2,5 ay geçmesine rağmen, zamanın neredeyse tamamını ekip arkadaşlarıyla birlikte ziyaretle ayırdığını, Örgütlenme ağının kurulma çalışmalarına ise hiç zaman ayrılmadığını görüyor ve şahit oluyorum. Ve hayal kırıklığına uğradığımı anlıyorum.
Demokrasiyi savunan ama örgütlenme ağı olmayan, hiçbir partinin, hiçbir örgütün kalıcı başarıya imza atacağına, partiyi, örgüt güçlendireceğine kesinlikle inanmıyorum.
Türkiye’nin en büyük en köklü partisinde
Türkiye’nin en büyük ilçelerinin birinde
Çok çalışan ama çalışmak isteyenleri çalışma içine katmayan, katamayan anlayışı, zihniyeti uygulamayı samimi bulmuyorum. Doğru bulmuyorum. Doğal bulmuyorum, haklı bulmuyorum etik bulmuyorum.
Örgütsüz bir toplum demokrasiyi koruyamaz. Geliştiremez. En doğal hakları elde edemez.
O zaman, neden örgütlenme ağı kurulmak istenmiyor? Sizler nasıl cevap verirsiniz bilmem. Bu soruya benim vereceğim yanıt. Eğer örgütlenme ağı olsaydı. Bugün seçilenlerin birçoğu seçilemeyecekti ama seçilemeyenlerin birçoğu da seçilmiş olacaktı.
Kişisel düşüncem kolay ve kestirme yoldan seçilmek isteyenler örgütlenme ağının kurulmasına çok soğuk duruyorlar. Çeşitli gerekçelerle sürekli erteliyorlar. 14.07.2012
İl ve ilçe örgütümüzde, örgütlenme ağının kurulmasına karşı sürdürülen pasif direnişi kaynak, belge, tarih vererek açıklamaya çalışacağım.
29.5.2010 tarihinde CHP Bursa il örgüt başkanlığımıza, yazdığım ve cevap aldığım, kısa bir yazımı bilginize sunmak istiyorum.
“CHP Bursa İl başkanlığına
Kemal Kılıçdaroğlu’nun genel başkan seçilmesiyle birlikte, CHP oylarında çok hızlı ve tahminlerin ötesinde bir artış olduğunu anketler göstermektedir.
Açıkça görülmektedir ki, il ve ilçe yönetimleri, ülke genelinde esen bu rüzgârın çok gerisinde kalmıştır. İlçe yönetim kurulu toplantıları dışında hiç bir faaliyet yok gibidir.
Mahalle temsilcileri yok, İş yeri temsilcileri yok, örgütlenme, eğitim vb. gibi çalışma grupları yok. Kadın ve gençlik kolları var ama kendileri yok. İl ilçe örgütlerinde halkı bilgilendirecek yönlendirecek, örgütleyecek faaliyet yok.
Böylesi bir dönemde bunların hayata geçirilmesi için hiç bir çalışma yok.
CHP bursa il başkanlığı, ilçe başkanları ile toplantı yapmalıdır. Çok gecikmeden, derhal ve süratle, örgütlenme çalışması başlatılması için, karar alınmalı ve uygulamaya konulmalıdır.
Bursa genelinde, evlerde, iş yerlerinde, kahvehanelerde, toplantılar düzenlenmeli. Gelişmeler, anlatılmalı. Üye yapılmalı. Duyarlı istekli arzulu olan herkese çalışma gruplarında görev verilmelidir.
CHP Bursa örgütünün bunu yapacak, alt yapısı, potansiyel insan gücü, çok deneyimli üyeleri vardır. Önemli olan bunu harekete geçirmektir. Buda il, ilçe başkan ve yönetimlerinin görev yetki ve sorumluluk alanları içindedir. “
Tarih 30.5.2010 bir gün sonra il başkanından verilen yazılı yanıt. “iletiniz, önerileriniz için teşekkür ederim. Hepsi dikkate alınacaktır. Gürhan akdoğan CHP Bursa il başkanı
Aynı yazıma Bursa Nülüfer belediye başkanı sayın Mustafa boz bey’in 29.5.2010 tarihli cevabı
Sayın Zülfikar Bal, duygularınıza, düşüncelerinize ve önerilerinize teşekkür ederim. Çok yakında CHP İlce ve Il örgütü geleceğe yönelik programla ilgili toplantı yapacaktır. Sızın önerinizi İl ve İlce örgütlerine aktaracağım. Selam ve saygılarımla
O gündür, bu gündür, örgütlenme konusunda hiçbir çalışma yapılmıyor örgütlenme ağı kurulmuyor.
Tarih 7.7.2010 Genel başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’nun TV’de canlı yayındaki demeci
İstanbul il başkanı burada, listeyi nasıl oluşturursa oluştursun, bu beni ilgilendirmez. İstanbul il haritasını açacağım her mahallenin sorumlusu ile telefonda görüşeceğim.
O gündür, bu gündür, örgütlenme konusunda hiçbir çalışma yapılmıyor örgütlenme ağı kurulmuyor.
Tarih 23.10.2010 Bursa CHP il örgütü danışma kurulu toplantısı.
Nerede ise tüm konuşmacılar örgütlenme ağının kurulmasından, sokağa inilmesinden bahsediyor.
O gündür, bu gündür, örgütlenme konusunda hiçbir çalışma yapılmıyor örgütlenme ağı kurulmuyor.
Örgütlenme ağı kurulmayınca, ilçe yönetimi çaresiz, güçsüz, etkisiz duruma düşüyor.
2010 yılında yapılan, anayasa oylama öncesi
2011 yılında yapılan genel seçim öncesi, çalışma yapması için, biri birinden farklı olan çalışma gruplarına görev ve yetki veriyor.
Gruplar kendi arasında ve guruplarla yönetim kurulu arasında sorunlar yaşanıyor. Gruplar kalıcı olmuyor. Hepsi dağılıyor.
2012 yılı başlarında, parti içi seçim süreci öncesinde ve seçim süreci içinde (delege seçimlerinde) ilçe yönetimin çaresiz, etkisiz, güçsüz olduğunu, görev yapamaz duruma düştüğünü gören ve anlayanlar,
Kendiliklerinden harekete geçiyorlar. Kendi aralarında istedikleri üyelerle grup kuruyorlar. Bir anlamda ilçe yönetiminin görevini üstleniyorlar. Delege seçimleri konusunda üyeleri bilgilendirme toplantıları yapıyorlar. Seçime hazırlanıyorlar.
Özet olarak 2010,2011 ve 2012 yıllarında ilçe örgütümüzde toplam 4 çalışma görev alıyor. 4 grup başkanından birisi, hiçbir göreve aday olmuyor. 2’si milletvekili aday adayı oluyor kazanamıyor. Bir grup başkanı ise ilçe başkanlığına aday oluyor. Seçimi kazanıyor ve bizim ilçe başkanımız oluyor.
Seçimi kazanan ilçe başkanımız ve ekibi göreve gelir gelmez, ilk iş olarak örgütlenme ağı kurma çalışmalarını başlatacaklarını bekliyordum. Hayal ve umut ediyordum.
Ancak aradan 2,5 ay geçmesine rağmen, zamanın neredeyse tamamını ekip arkadaşlarıyla birlikte ziyaretle ayırdığını, Örgütlenme ağının kurulma çalışmalarına ise hiç zaman ayrılmadığını görüyor ve şahit oluyorum. Ve hayal kırıklığına uğradığımı anlıyorum.
Demokrasiyi savunan ama örgütlenme ağı olmayan, hiçbir partinin, hiçbir örgütün kalıcı başarıya imza atacağına, partiyi, örgüt güçlendireceğine kesinlikle inanmıyorum.
Türkiye’nin en büyük en köklü partisinde
Türkiye’nin en büyük ilçelerinin birinde
Çok çalışan ama çalışmak isteyenleri çalışma içine katmayan, katamayan anlayışı, zihniyeti uygulamayı samimi bulmuyorum. Doğru bulmuyorum. Doğal bulmuyorum, haklı bulmuyorum etik bulmuyorum.
Örgütsüz bir toplum demokrasiyi koruyamaz. Geliştiremez. En doğal hakları elde edemez.
O zaman, neden örgütlenme ağı kurulmak istenmiyor? Sizler nasıl cevap verirsiniz bilmem. Bu soruya benim vereceğim yanıt. Eğer örgütlenme ağı olsaydı. Bugün seçilenlerin birçoğu seçilemeyecekti ama seçilemeyenlerin birçoğu da seçilmiş olacaktı.
Kişisel düşüncem kolay ve kestirme yoldan seçilmek isteyenler örgütlenme ağının kurulmasına çok soğuk duruyorlar. Çeşitli gerekçelerle sürekli erteliyorlar. 14.07.2012
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)