Bu Blogda Ara

YAZI etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
YAZI etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

5/12/10

CHP, BAYKAL VE EKİBİ

Deniz Baykal genel başkan olduğu süre içinde gerçek anlamda eşitliği, adaleti özgürlüğü savunmuş ve uygulamış olsaydı, ülke yönetiminde demokrasinin evrensel ilkelerini, parti yönetiminde demokratik merkeziyetçiliğin ilke, kural ve esaslarını savunmuş ve uygulamış olsaydı, bende Baykal ağlardım, bende dön diye yalvarırdım, bende açlık grevine katılırdım. Ama Baykal bunların hiç birini yapmamıştır. Baykal ülkeyi toplumu CHP sini korumak ve savunmak için değil. Yerini makamını korumak ve savunmak için, tek adam olmak için, kral, padişah gibi hükmetmek için, kendisine koşulsuz bağlı olan ekip, grup ve hizip yaratmıştır. o ekip grup ve hizip içinde yer alanlar da CHP sini değil kendilerini koruyup kolladığı için baykala bağlılıklarını ifade etmektedirler. Dön diye yalvarmaktadırlar. Peşinden gözyaşları dökmektedirler. Çok iyi biliyorlar ki CHP değil baykal yok olursa kendileride yok olacaklardır. Yıllar içinde oluşturulan ve kemikleşen, etle tırnak gibi kaynaşan, kafa kol ahbap çavuş ilişkileri içindeki örgütlü güçlerini, siyasi rakiplerini değil, parti içindeki rakiplerini, eleştirenleri yok etmek için acımasızca kullanmışlardır. Küçük olsun benim olsun demişlerdir. İşte bu anlayış ve zihniyet AKP den çok daha tehlikeli olmuştur. Bu anlayış ve zihniyettir ki CHP sini baraj altına düşürülmüştür. Şimdi CHP si oyları yükseliyorsa, bu yükselişin nedeni Baykal ve ekibinin başarısı değildir. Son ana yasa değişikliği ile cumhuriyetin yok olma tehlikesini hisseden cumhuriyetçilerin, Atatürkçülerin, sosyal demokratların, laiklerin sosyal hukuk devletini savunanların duyarlılığıdır.


Baykal dokunulmazlık kaldırılsın çok iyi işlemiştir. Birçok kez gündeme getirmiştir. Ama aynı derecede, aynı ağırlıkta siyasi partiler yasası, seçim yasası, baraj sistemi daha demokratik hale getirilsin dememiştir. Diyemez dese CHP güçlenerek var olacaktır. Ama Baykal ve ekibi yok olacaktır.

12/06/09

ÖLÜM ÜSTÜNE

Anamız, babamız, çocuğumuzu, akrabamız, köylümüz, arkadaşımız, tanıdığımız, dostumuz, can yoldaşımız ölüyor. Bir daha dönmemek üzere aramızdan ayrılıp gidiyor.
Son insani görevimizi yapıyoruz. Cenazeye katılıyoruz. Başsağlığı diliyoruz. Çok değerliydi diyoruz. Güzel duygularımızı dile getiriyoruz. Güzel sözler söylüyor güzel yazılar yazıyoruz.
Değerli olduğunu dile getirmek için, güzel sözler söylemek için, güzel yazılar yazmak için o kişinin ölmesimi gerekiyor? Aramızdan dönmemek üzere ayrılması mı gerekiyor?
Neden? neden? neden? o kişi ölmeden önce hak ettiği değeri vermiyoruz. O güzel duygularımızı dile getirmiyoruz, güzel sözler söylemiyoruz güzel yazılar yazmıyoruz.
Oysa her birimiz, değerli olduğumuzu duymaya, hakkımızda yazılan güzel sözleri okumaya, güzel konuşmaları dinlemeye öylesine ihtiyacımız var ki. Cepten değil kalpten vermeye ve almaya öylesine ihtiyacımız var ki.
Ömür öyle kısa, zaman öylesine hızlı geçiyor ki ve hayat öylesine acı tatlı bilinmiyen sürprizlerle dolu ki. Keşke deseydim, keşke yapsaydım, keşke geç kalmasaydım dememek için neyi bekliyoruz ki. Sevdiklerimizin, değer verdiklerimizin ölmesini mi? Kim ne zaman ölecek ki. Bilen var mı? Bilen yoksa keşke dememek için beklemeyin bekletmeyin.

10/11/08

AŞK

Aşkta yol ne kadar uzun olursa, ince bir ruh da o kadar zevk alır. Evet ama gene gerekir ki bu yol, güzsel bağlardan geçtik ten sonra hedefe ulaşsın ve kıraç yerlerde kaybolup gitmesin. Aşk oralarda uyuya kalır ve açlıktan ölür. Sonra “ kaynak yönünden yardım görmeye, görmeye bütünlük duygusu azalır. Sevende er geç sevilmek istediği karşı konamaz bir istek olarak doğacaktır

KAÇ KİŞİ VARSA O KADAR GERÇEK VARDIR

Düşünce duyuların sonucudur. Şu halde kişinin bildiği kendi duyumudur. Duyduğumuz şey ancak bizim vardır. Duymadığımızda bizim için yok demektir. İnsan için doğru ancak duyuları, gördükleri, işittikleridir. Buna göre demek ki ne kadar kişi varsa o kadar gerçek vardır.

BİR BIKTIRMA SANATI VARMIDIR?

Bu sorunun yalın cevabı sadeliktir. Her türlü zoraki duruşu devam ettirmek güçtür. Ve zaten böyle bir duruş, her zaman güzelde olmaz. Bunun için akıllı aşıklar eşlerini doğal halde kalmalarını sağlayan. Aşıklardır. Bir kadına yeni bir şekil vermeye kalkışan, ona kendi zevklerini, f1ikirlerini zorla kabul ettiren erkekler vardır. Ne çılgınlık. Eğer bu kadın sevebileceğimiz birisinden çok başkaysa sevmeyelim onu, fakat mademki seçmişiz,o halde bırakalım istediği gibi gelişsin. Aşk da, dostlu da ancak yapmacığa veya yalana kapılmadan olduğumuz gibi görüneceğimiz kişilerle mutlu olabiliriz. SEVEN BİR KADIN İÇ GÜDÜSÜYLE KENDİ DEKORUNU KENDİ YARATMASINI BİLECEKTİR.

GÜLMECE KUCAKLAMACA

Bağışıklık sisteminizi güçlendirir. Sağlığınızı artırır. Gerginliğinizi azaltır. Uykunuzu düzenler. Zindelik katar. Canlandırıcıdır. Hiçbir yan etkisi yoktur. Ve mucize bir ilaçtan aşağı kalmaz.
Gülme ve kucaklama tümüyle doğaldır. Doğallığının tadını .bulabilirsiniz. bunlar hiçbir katkı maddesi yoktur. Yüzde yüz sağlıklıdır. Son derece kullanışlıdır. Yedek parça gereksinimi yoktur. Dil değişimi yada düzenli sağlık kontrolü gerektirmez. Az enerji harcar. Şişmanlatmaz. Aylık ödemesi yoktur. Hırsızlığa karşı sigortalıdır. Vergiden muaftır. Çevreyi kirletmez. Ve elbette tümüyle geri dönüşümlüdür. Öyleyse insanlara yakalaşın. Gülün ve kucaklayın. Her şeyden en iyi sonucu çıkarın. Herkesi en iyi yönüyle düşünün. Ve kendiniz için en iyisini umut edin.