Bu Blogda Ara
10/22/11
SİYASET VE POLİTİKA YAPANLARI BİR YUKARIDAN İZLEDİM BİRDE İÇİNE GİRİP YAŞADIM
1- POLİTİKA VE SİYASET YAPANLARIN İÇLERİNE GİRMEDEN İNSANLARI, OLAYLARI GELİŞMELERİ, YAŞANANLARI YUKARIDAN KUŞ BAKIŞI BAKARAK İZLEDİM.
2- POLİTİKANIN VE SİYASET YAPANLARIN TAM MERKEZİNE GİREREK İNSANLARI, OLAYLARI, GELİŞMELERİ BİRE BİR YAŞADIM YAŞIYORUM.
YUKARIDAN YAŞANANLARI İZLEDİĞİMDE, GERÇEKTEN EĞLENDİM VE KEYİF ALDIM. ÇÜNKÜ BİNLERCE İNSANIN BİR ÇATI ALTINDA ORTAK ÇIKARLARI UĞRUNA TOPLANDIKLARINI, ORTAKLAŞTIKLARINI BİRLEŞİP KONUŞTUKLARINI ANLAŞTIKLARINI İZLİYORDUM.
İÇİNE GİRİP YAŞADIĞIMDA, BİNLERCE İNSANIN İÇİNDE SIKINTIDAN, YANLIZLIKTAN VE İLGİSİZLİKTEN BOĞULACAK GİBİ OLDUM. VARLIĞIMI KİMSE FARK ETMİYORDU. ÇÜNKÜ BİNLERCE İNSANIN BİR ÇATI ALTINDA KİŞİSEL ÇIKARLARI UĞRUNA BİRBİRİYLERİYLE NASIL AYRIŞTIKLARINI, ÇEKİŞTİKLERİNİ, DİDİŞTİKLERİNİ GÖRDÜM
CUMHURİYET HALK PARTİSİNİN ONURLU BİR ÜYESİ İSEM
CHP, si Ulu bir çınarın kökü gibi tüm ana doluyu sarmış ise,
CHP, si Atatürk’ün halkına bıraktığı değerli bir miras ise,
CHP, si Cumhuriyetin kazanımlarını koruyan, savunan bir parti ise,
CHP, si Bağımsızlığı, eşitliği, adaleti, özgürlüğü, barışı savunan bir parti ise,
CHP, si Sosyal demokrasinin evrensel ilkelerini uygulayan, savunan bir parti ise
CHP, si halkın, partisi ise,
CHP, si parti içi demokrasiyi, parti içi hukuku ve parti disiplinini uygulayan savunan parti ise,
CHP, si bireyin (üyenin) hak ve özgürlüklerini savunuyor ise,
CHP, sinden başka sığınacak güvenli yerimiz kalmamış ise,
VE BENDE CHP’SİNİN ONURLU BİR ÜYESİ İSEM,
CHP, si örgütü, içinde, padişahın kulu gibi, komutanın önünde selam duran asker gibi, amirinin verdiği görevi itirazsız yapan memur gibi, işten çıkaracak diye patronundan korkan işçi gibi, kişisel çıkar ve menfaati uğruna yağcılık yapan insan gibi olmayacağım.
CUMHURİYET HALK PARTİSİNİN ONURLU BİR ÜYESİ İSEM
CHP, sinin kuruluş felsefesine, siyasal ilke, amaç ve değerlerine, siyasal yaşam anlayışına, bağlı kalarak ve var olacağım.
CHP tüzüğünün (çok sınırlıda olsa) üyelerine tanıdığı hakları, görev yetki ve sorumlukları yerine getirerek var olacağım.
CHP örgütü içinde hiç kimseye sormadan, hiç kimseden izin almadan, hiç kimseye danışmadan, hiç kimseden icazet almadan istediğim bir göreve aday olarak, aday olanlara oy vererek, örgüt içinde yapılan toplantılarda kendimi tanıtarak, düşüncelerimi, öneri ve eleştirilerimi anlatarak, anlatanları dinleyerek, tanıyarak var olacağım.
CUMHURİYET HALK PARTİSİNİN ONURLU BİR ÜYESİ İSEM
Bir gün gelirde CHP sinde düşlediğim gibi, özlediğim gibi, hayal ettiğim gibi, var olursam, o günü ölmeden bir görürsem, o günü bayram gibi kutlayacağım. Doğrudan yâda dolaylı olarak, oylarımızla seçtiğimiz genel başkanımıza, milletvekillerimize, belediye başkanlarımıza, il ilçe başkan ve yöneticilerimize, delegelerimize, üyelerimize ayrı teşekkür etmeyi bir borç bileceğim. 11.10.2010
CHP’Yİ KİM KORUYOR? CHP’Yİ KİM KORUMUYOR?
CHP’Yİ KİM KORUYOR?
CHP’SİNİ, her şeyden önce sahip olduğu değerler koruyor. Kuruluş ilkeleri koruyor. Anaysa ve yasalar koruyor, savcılar, mahkemeler yargıçlar koruyor. CHP’Yİ, CHP’NİN tüzüğü koruyor, yetkili organları, disiplin kurulları koruyor. Seçkin hukukçuları, bilgili birikimli üyeleri koruyor.
CHP’Yİ KİM KORUMUYOR?
CHP’Lİ olup da CHP’NİN değerlerini, kuruluş ilkelerini, tüzüğünü, uygulamayanlar, okumayanlar, öğrenmeyenler, öğretmeyenler, parti içindeki görev yetki ve sorumluluklarının neler olduğunu bilmeden durumdan vazife çıkarıp, açıktan yâda gizliden (somut bilgiye, bulguya, belgeye dayanmadan, yetkili organların kararı olmadan, görev verilmeden) kendiliklerinden partili arkadaşlarını, partiye zarar veriyorsun diyip, uyaranlar ikaz edenler akıl verenler, doğruyu yanlışı söyleyenler
CHP’Yİ koruduklarını sanıyorlar, ama aslında onlar kendilerini koruyorlar. Bilerek yada bilmeyerek CHP’YE zarar veriyorlar.
Somut bir örnekle anlatalım. Bir düşünce, öneri, eleştiri soru yazılmış. Onu beğenenler de oluyor, beğenmeyenler de oluyor. Bu durumda yazan mı? Beğenenler mi?
Beğenmeyenler mi? Doğru kararı kimin vermesi gerekiyor? Geçerli olan kimin kararı olmalı? Demokrasiyi, eşitliği özgürlü, özümsemişsek, savunuyorsak bırakalım insanlar düşüncelerini özgürce ifade etsinler.
CHP’SİNİ, her şeyden önce sahip olduğu değerler koruyor. Kuruluş ilkeleri koruyor. Anaysa ve yasalar koruyor, savcılar, mahkemeler yargıçlar koruyor. CHP’Yİ, CHP’NİN tüzüğü koruyor, yetkili organları, disiplin kurulları koruyor. Seçkin hukukçuları, bilgili birikimli üyeleri koruyor.
CHP’Yİ KİM KORUMUYOR?
CHP’Lİ olup da CHP’NİN değerlerini, kuruluş ilkelerini, tüzüğünü, uygulamayanlar, okumayanlar, öğrenmeyenler, öğretmeyenler, parti içindeki görev yetki ve sorumluluklarının neler olduğunu bilmeden durumdan vazife çıkarıp, açıktan yâda gizliden (somut bilgiye, bulguya, belgeye dayanmadan, yetkili organların kararı olmadan, görev verilmeden) kendiliklerinden partili arkadaşlarını, partiye zarar veriyorsun diyip, uyaranlar ikaz edenler akıl verenler, doğruyu yanlışı söyleyenler
CHP’Yİ koruduklarını sanıyorlar, ama aslında onlar kendilerini koruyorlar. Bilerek yada bilmeyerek CHP’YE zarar veriyorlar.
Somut bir örnekle anlatalım. Bir düşünce, öneri, eleştiri soru yazılmış. Onu beğenenler de oluyor, beğenmeyenler de oluyor. Bu durumda yazan mı? Beğenenler mi?
Beğenmeyenler mi? Doğru kararı kimin vermesi gerekiyor? Geçerli olan kimin kararı olmalı? Demokrasiyi, eşitliği özgürlü, özümsemişsek, savunuyorsak bırakalım insanlar düşüncelerini özgürce ifade etsinler.
10/21/11
GELDE İSYAN ETME
CHP’NİN üyeleriyiz ama günler geçiyor, haftalar geçiyor, aylar geçiyor, yıllar geçiyor, çok önemli olaylar oluyor. Patimizle ilgili, sorunları çözümleri önerileri eleştirileri hiç ama hiç konuşamıyoruz. Konuşturmuyorlar. Tartışamıyoruz, Tartıştırmıyorlar. Biz üyeleri birimizle, buluşturmuyorlar tanıştırmıyorlar, kaynaştırmıyorlar. Bizi hiç önemsemiyorlar. Sorularımıza, önerilerimize, eleştirilerimize, dilekçelerimize hiçbir yanıt vermiyorlar. Ama demokrasiyi savunduklarını söylüyorlar. GELDE İSYAN ETME.
HÜKÜMETİMİZ, MUHALEFETİMİZ, ŞEHİTLERİMİZ
Hükümetimiz muhalefete diyor ki, bu kadar şehidimiz varken, anaların gözyaşı dökülürken, milletimizin yüreği yanarken, kolaycılığa kaçma, hükümeti suçlama, şehitler üzerinden politika yapma, gün birlik beraberlik gündür. Gün teröre karşı hep birlikte karşı koyma günüdür.
Muhalefetimiz diyor ki, hükümet istifa etmeli, 9 yıldır hükümetteler terörü durduramadılar. Terör azdı can alıyor. Buna rağmen, hükümet öneri getirsin destek verelim. TBMM olaya el koysun, komisyon oluşturalım. ortak çözüm bulalım. Teröre karşı hep birlikte savaşalım.
Hükümet edenlerin partisinde, parti üyeleri hükümetin izlediği politikalardan dolayı hükümeti eleştirmiyor. Eleştirmeleri de beklenmiyor. Çünkü hükümetin partisinde parti içi demokrasi kurum ve kurallarıyla işlemiyor.
Muhalefet edenlerin partisinde, parti üyeleri, muhalefetin izlediği politikalardan muhalefeti eleştiriyor. Eleştirmeleri de bekleniyor. Çünkü muhalefet edenlerin partisinden parti içi demokrasi işletilmek isteniyor. Ama işletilemiyor sözde kalıyor.
Hükümetimizin ve muhalefetimizin partilerindeki en büyük sorun parti içi demokrasinin işlememesi, işletilmemesi. Cevap uzakta değil. Sorunun içinde.
Siyasi partiler ve seçim yasası değişmeli seçim barajı düşmeli. Demokrasi kurum ve kurallarıyla uygulamaya konmalı.
Kürdümüz, türkümüz halkımızda diyor ki. Ne yaparsınız yapın. Demokrasiyi kurun, Kanı durdurun gözyaşlarını dindirin
10/20/11
EYYY.. CHP’NİN İL İLÇE BAŞKANLARI, SİZE, HEPİNİZE SESLENİYORUM
Eyyy.. CHP’NİN il, İlçe başkanları size, hepinize sesleniyorum. Mevcut tüzüğümüze göre, örgüt içinde çok büyük yetkilere sahipsiniz. CHP adına, halkım adına, kendim adına size yalvarıyorum. Partimize, halkımıza üyelerimize sahip çıkın. Örgüt binalarınızın kapılarını açık tutmanız yetmiyor. Kollarınızı ve gönüllerinizi de sonuna kadar açın. Sadece yönetim kurullarını toplamanız yetmiyor. toplantısı yetmiyor. Üyelerimizde toplayın. Basın toplantılarında sadece sizlerin konuşması yetmiyor. Üyelerimizi de konuşturun. Eşitlik, adalet, özgürlük, demokrasi nutukları atmakla kalmayın, gereklerini yerine getirin.
Başka partilerin doğmasına, CHP’NİN bölünüp parçalanmasına izin vermeyin. Yetkilerinizi kullanın. Bize sahip çıkın. Bizi sizden, sizi bizden ayırmayın. Bizi örgütleyin. Bize önderlik edin. Gülümseyerek odalarınızdan dışarı çıkın. Halkımızın üyelerimizin arasına karışın, onlarla tanışın, kaynaşın, birleşip bütünleşin. Sözleriniz aramızda duvar örmesin köprü kursun. Örgüt merkezleri boş kalmasın dolsun taşsın.
Biz varsak, bizim oylarımız varsa, sizler de varsınız. Gücünüzü bizden ve bizim oylarımızdan alıyorsunuz. Ve şunu asla unutmayın, aklınızdan çıkarmayın. Bizler her zaman çepte keklik değiliz.
10/19/11
TÜRKİYE ÜZERİNDE DOLAŞAN KARA BULUTLARI ORTAKLAŞARAK DAĞITMAK ZORUNDAYIZ
İktidarda ister AKP, İster CHP, ister MHP, İster BDP olsun, Bu topraklar üzerinde yaşayan her kim olursa olsun, 3 konuda ortaklaşmaları aynı politikayı yürütmeleri şarttır. 1-TERÖR, 2-ANAYAYASA 3- DIŞ POLİTİKA. Aksi takdirde 30 yıldır süren terör vahşeti bitmeyecektir. Ortaklaşmadan yapılan bir ana yasa çok daha derin sorunların doğmasına yol açacaktır. Ortaklaşmadan yürütülen dış politika bu cennet vatanımız üstünde gözleri olan emperyal güçleri daha da şımartacak ve cesaretlendirecektir.
Tavanda siyasetçilerimiz ortaklaşmıyorsa, tabanda cennet vatanımız için, şehit düşen evlatlarımız için halkımız ortaklaşmak zorundadır. Alanlarda el ele kol kola yürümek zorundadır.
BÜYÜK ÖNDER MUSTAFA KEMEAL ATATÜRK’ÜN DEDİĞİ GİBİ ÖNEMLİ OLAN VATANSA GERİSİ TEFERRUATTIR.
10/18/11
CHP’LİLER VE AKP’LİLER
CHP’LİLER olarak AKP’Yİ yani hükümeti, iktidarı eleştiriyoruz. Muhalefet partisiyiz
eleştirmek ve önermek en doğal hakkımız. Ne diye eleştiriyoruz. “Yolsuzluk, yoksulluk, işsizlik, terör, haksızlık hukuksuzluk, zamlar, dış ve iç politikada başarısızlık aldı başını gidiyor” diyoruz. Eleştirilerimizi daha da çoğaltabiliriz
Eleştirilerimizde haklı mıyız? Evet, kendi penceremizden baktığımızda hem de yüz, yüz haklıyız. Ama haklı olmamız yetmiyor. Haklılığımızı halkımıza anlatmamız gerekiyor.
Halkımıza nasıl anlatacağız? AKP’ ve uyguladığı yanlış politikalarla Nasıl mücadele edeceğiz? Örgütlü gücümüzü var ederek.
Şimdi eğri oturup doğru konuşalım. Kendimizi kandırmayalım. Önce iğneyi kendimize batıralım. Aynaya bakalım. Kendimize soralım. Yaygın olarak örgütlenme ağımız var mı? Evet var. Peki, istediğimiz an harekete geçireceğimiz dinamik örgütlü gücümüz var mı? Hayır yok.
Var diyene işte ispatı. Halkımızın canını yakan, ardı arkası kesilmeyen yağmur gibi yağan zamları protesto etmek için genel merkezimizin aldığı karar doğrultusunda il ve ilçe örgüt yöneticilerimizin öncülüğünde kitlesel basın toplantısı yapılmaya karar veriliyor. Örgüt yöneticilerine duyuruluyor. Örgüt yöneticilerimizde gereğini yapıyor.
Tarih.16.10.2011 yer toplanma yeri Osmangazi yer altı tireni çıkışı saat 13.00 de. Basın toplantısına il başkanımız, bursa milletvekilimiz, ilçe başkanları ve basın ordusu katılıyor. 150- 200 yüz kişi ile Basın toplantısı başlıyor. Sadece biz CHP üyeleri değil AKP lilerde çok iyi biliyorlar ki CHP’NİN Bursa örgüt gücü bu değil. Bu olamaz.
Tüm il ve ilçelerimizde örgütlenemiyorsak, örgütlü gücümüzü harekete geçiremiyorsak AKP’Yİ eleştirmeden önce, şapkamızı önümüze koyup il ve ilçe örgütleri olarak düşünmemiz gerek. Konuşmamız tartışmamız gerek. Nerede yanlış nerede hata yapıyoruz diye?
Kendimize sormamız gerek. Soruyor muyuz? Hayır. Aylar yıllar geçiyor, örgütümüzü toplamıyoruz. Örgütümüze sormuyoruz.
10/17/11
KENDİ KENDİMİZİ YİYİP BİTİRİYORUZ.
Biz parti içinde özgür irademizle var olmak, hep birlikte çalışmak ve partimizi iktidara taşımak istiyoruz.
Biz Ortaklaştığımız doğrular, değerler etrafında aynı yolda aynı hedefe doğru hep bir birlikte yürümek istiyoruz.
Ama biz mevcut yapı anlayış, zihniyet ve uygulama içinde kendi içimizden kaynaklan öyle zorlu engellerle karşılaşıyoruz ki iflahımızı söküyor, canımızı okuyor.
Çok daha ilginç olan ise, bu sorunların ve engellerin neler olduğunu kendi içimizde, örgüt toplantılarında örgüt huzurunda açıklıkla özgürce tartışıp konuşamıyoruz.
Kendi üyelerimizden korkar olmuşuz örgüt toplantıları yapmıyoruz.
Ama örgüt önünde konuşamadıklarımızı hatta çok daha fazlasını İkili sohbetlerde, evlerde, kahvelerde masa başlarında, gurup ve kutup toplantılarında, ahbap çavuş ilişkisi, hemşerilik içinde bolca konuşuyoruz. Bu tür konuşmalar ise sorunun çözümüne hiç katkısı olmadığı gibi tam aksine zararı çok oluyor.
Örgüt disiplini işlemez uygulanmaz olmuş. İlke kural tüzük tanımıyoruz, okumuyoruz, bilmiyoruz, öğrenmiyoruz, uygulamıyoruz. Bir anlamda dedi kodu yapıyoruz.
Çünkü partinin sorunları yerine, insanların davranışlarını yanlışlarını niyetlerini, ne yapıp yapmadıklarını konuşuyoruz.
KENDİ KENDİMİZİ YİYİP BİTİRİYORUZ
CHP YILDIRIM İLÇE ÖRGÜTÜ HAKKINDA
30 yıldır Bursa yıldırım ilçesinde aynı mahallede ikamet ediyorum. 2000 ve 2002 yılları arasında CHP yıldırım ilçesinde aktif parti çalışmalarına katıldım. O tarihlerde CHP’nin yıldırım ilçesinde örgütsel anlamda potansiyel gücünün olduğunu yaşayarak gördüm. 2010 yılında Kemal Kılıçdaroğlu’nun genel başkan olmasıyla potansiyel gücünden bir şey kaybetmediğini canlılığını koruduğunu oy artışı olduğunu yine deneyerek ve yaşayarak gördüm.
2011 yılı Milletvekili seçimlerinden sonra CHP yıldırım ilçe örgütünde örgütsel faaliyet ve canlılık anlamında çok önemli gerilemenin durgunluğun ve hareketsizliğin içine girdiği çok açık bir gerçektir. Gerilemenin durgunluğun ve hareketsizliğin en önemli nedenlerinden birisinin yönetim zafiyeti olduğuna inanıyorum. Tabanı örgütlenmeye hazır. Ama tabanı örgütleyecek aktif bir çalışma maalesef yapılmıyor. Örgüt tavanıyla tavanı arasında iletişim kopmuş durumda. Bu konudaki somut önerilerimi 29.9.2011 tarihli çok imzalı dilekçeyle ilçe başkanımıza iletmiş durumdayım.
İÇİMDEN GELDİ BİR ANIMI PAYLAŞMAK İSTİYORUM
İÇİMDEN GELDİ BİR ANIMI PAYLAŞMAK İSTİYORUM
Genel başkan Altan Öymen zamanında ÖDP den istifa edip tüzüğün 12. Maddesinden yararlanarak bazı CHP li arkadaşların yardımıyla CHP Bursa yıldırım İlçe örgütüne üye olmuştum. Bir süre sonra ilçede en etkili gruplardan birinin toplantıları yönetmeye başlamıştım. O zamanlar parti çok hareketli ilçe örgütü kıpır, kıpır kaynıyor. 2 üç ay kadar toplantılar devam etti. (toplantılar ilçede binasında yapılmıyor) Ve seçimleri yaklaştı. O toplantıların birinde (akşamın geç saatlerinde yapılan toplantıda) isteyen her üye ilçe başkanlığına aday olabilir dediler. Aday olacaklarda ne gibi özellikler olmalı diye tartışma oldu. Birkaç kişi adaylığını açıkladı. Toplantı bitmek üzereydi. Bende ilçe başkanlığına adayım dedim. O an bir sesizlik oldu. Ve toplantı bitti. Ertesi gün saat 11 gibi telefon geldi. Kültür parkta falan yerde şu saatte seni bekliyoruz görüşmemiz gerekiyor dediler. Tabi memnuniyetle dedim. Partide en çok sevip saydığım değer verdiğim bana destek ve yardımcı olan 3 arkadaşımdı çağıranlar. Hoş beşten sonra görüşme nedeni açıklandı. Övücü ve taktir edici birkaç sözden sonra bir süre dinlenmemin benim için iyi olacağını ve bundan böyle grup toplantılarına çağrılmayacaklarını söylediler. Sadece şunu söyleyeceğim tam şok olmuştum. Ve ondan sonra toplantılara katılmadım. Grup içinde olmak ya da olmamak. İşte bütün mesele burada. Şimdi yine seçimler yaklaştı. Gruplar, grup toplantıları çoğaldı. Aşağı sakal yukarı bıyık.
Genel başkan Altan Öymen zamanında ÖDP den istifa edip tüzüğün 12. Maddesinden yararlanarak bazı CHP li arkadaşların yardımıyla CHP Bursa yıldırım İlçe örgütüne üye olmuştum. Bir süre sonra ilçede en etkili gruplardan birinin toplantıları yönetmeye başlamıştım. O zamanlar parti çok hareketli ilçe örgütü kıpır, kıpır kaynıyor. 2 üç ay kadar toplantılar devam etti. (toplantılar ilçede binasında yapılmıyor) Ve seçimleri yaklaştı. O toplantıların birinde (akşamın geç saatlerinde yapılan toplantıda) isteyen her üye ilçe başkanlığına aday olabilir dediler. Aday olacaklarda ne gibi özellikler olmalı diye tartışma oldu. Birkaç kişi adaylığını açıkladı. Toplantı bitmek üzereydi. Bende ilçe başkanlığına adayım dedim. O an bir sesizlik oldu. Ve toplantı bitti. Ertesi gün saat 11 gibi telefon geldi. Kültür parkta falan yerde şu saatte seni bekliyoruz görüşmemiz gerekiyor dediler. Tabi memnuniyetle dedim. Partide en çok sevip saydığım değer verdiğim bana destek ve yardımcı olan 3 arkadaşımdı çağıranlar. Hoş beşten sonra görüşme nedeni açıklandı. Övücü ve taktir edici birkaç sözden sonra bir süre dinlenmemin benim için iyi olacağını ve bundan böyle grup toplantılarına çağrılmayacaklarını söylediler. Sadece şunu söyleyeceğim tam şok olmuştum. Ve ondan sonra toplantılara katılmadım. Grup içinde olmak ya da olmamak. İşte bütün mesele burada. Şimdi yine seçimler yaklaştı. Gruplar, grup toplantıları çoğaldı. Aşağı sakal yukarı bıyık.
10/16/11
2 MİL YON NÜFUSU OLAN BURSA’DA CHP NİN DÜZENLEDİĞİ KİTLESEL EYLEMİN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
2 milyonluk şehrin merkezinde, heykelde, Atanın huzurunda tarihi çınarın, CHP’NİN, Ana muhalefet partisinin kuruluş yıldönümü kutlanıyor. Haber yapmak, halka duyurmak için Basın medya ordusu geliyor. Alanda 150-200 kişi var yada yok. Soruyorum katılanlara nasıl haber aldınız geldiniz diye ilde telefonumuz mesaj geldi diyorlar. Bana gelmedi diyorum. Sisteme kaydın yazılmamıştır diyorlar.
2 milyonluk şehrin merkezinde, yeraltı treni istasyonu çıkışında, genel merkezden gelen genelge doğrultusunda CHP’NİN, Ana muhalefet partisi zamları protesto etmek için kitlesel basın toplantısı yapıyor. Haber yapmak, halka duyurmak için basın medya ordusu geliyor, il ilçe başkanları milletvekilimiz basın toplantısına katılıyor. Alanda 150-200 kişi var ya da yok. İl ilçe başkanları milletvekilimiz basın toplantısına katılıyor. Soruyorum katılanlara nasıl haber aldınız geldiniz diye ilden ilçeden telefonumuza mesaj geldi diyorlar.
Bu görüntüye, bu manzaraya şaşıp kalanlara, hayal kırıklığı yaşayanlara çok birkaç sorum var. Önemli olan zamdan canı yanan halkın katılımı mı? Basın toplantısının yapılması mı? CHP’ adını duyan basın medya ordusunun basın toplantısının yapılacağı yere gelmesi mi? Basın açıklaması yapılırken medya da birkaç kişinin gözükmesi için bir biriyle yarışması mı?
Amaç örgütsel gücü göstermekse il, ilçe başkanlarımız, milletvekilimiz, basın medya ordusu alanda ama örgüt nerede halk nerede? https://www.facebook.com/groups/44797866110/
YAZILARIMI OKYANLARALA, ELEŞTİRENLERLE, YORUMLYANLARLA, PAYLAŞANLARALA BEĞENENENLERLE YAYINLAYANLA DUYGULARIMI AZICIK PAYLAŞMAK İSTİYORUM
YAZILARIMI OKYANLARALA, ELEŞTİRENLERLE, YORUMLYANLARLA, PAYLAŞANLARALA BEĞENENENLERLE YAYINLAYANLA DUYGULARIMI AZICIK PAYLAŞMAK İSTİYORUM
Bursa CHP Yıldırım İlçe örgütü üyesiyim. Ertuğrulgazi Mahallesi sorumluyum. 63 yaşındayım emekliyim. Parti çalışmalarına aktif olarak katılıyorum. İl ve ilçe Örgütümde hiçbir zaman üyelere yönelik olarak örgüt toplantıları yapılmadığı için, örgütümle partimle ilgili düşüncelerimi, önerilerimi eleştirilerimi 2 yıla yakın bir zamandır internet ortamında, sosyal paylaşım sitelerinde yayınlıyorum.
Partimin tüm mensuplarına genel başkanımdan sade üyesine kadar hepsine her birine, hiçbir ayrım yapmadan saygı ve sevgi duyuyorum. Çünkü hepimizin bir, birimizin de hepimiz olduğuna inanıyorum. Bu nedenle partimi bir bütün olarak da seviyorum.
Sevdiğim için çok eleştiriyorum. Çünkü çok kalabalık bir aileyiz. Çok iyi biliyorum ki aile içinde eleştirilerimden, ben ve bencilliği savunanlar, kolay ve kestirme yoldan var olmak isteyenler çok ciddi rahatsızlık duyuyorlar. Bunu hissediyorum, yaşıyorum yaşatıyorlar. Çok iyi biliyorum ki, bizi ve bizleri savunanlar var olmak için zor yolu seçenler eleştirilerimden memnun oluıyorlar. Bunda hissediyorum, yaşıyorum ve yaşatıyorlar.
Kendi açımdan şunu içtenlikle söyleyeyim bu büyük aile içinde ikisinin arasında (yani ben’i ve biz’i savunanların) dik durmak, doğru bildiğin yolda kararlılıkla yürümek, hiç kimseye yaslanmamak kimsenin adamı olmamak kendi özgür iradenle tek başına var olmak gerçekten kolay değil.
10/15/11
AYLARCA SORDUĞUM AMA CEVAP BULAMADIĞIM ÖNEMLİ BİR SORU
CHP Bursa il başkanımız 15.10.2011 tarihinde verdiği demeçte diyor ki
“Ne olursa olsun, delege seçimlerini tüm üyelerin katılımıyla ve demokratik olarak yapacağım. Delegelerimiz üyelerin oylarıyla sandıkta belirlenecek.”
“Herkesin özgürlük çerçevesinde seçme ve seçilme hakkı var. Bunu sağlayacağıma söz veriyorum.” (olay A.Emin Yılmaz)
CHP Bursa Yıldırım İlçe örgütünün, (soran, soruşturan, parti içi olayları, çalışmaları gelişmeleri yakından takip eden öneren, eleştiren, çalışan, taşın altına eline koyan) üyesi ve mahalle temsilcisi olmam sıfatıyla soruyorum.
İl ve İlçe örgütlerimizde, örgütlenme ağı olmadığı için, aylarca yıllarca örgüt üyelerine yönelik hiçbir zaman, hiçbir toplantı yada sosyal etkinlik düzenlenmediği için, aynı mahallenin üyeleri dahi bir birlerini hiç tanımıyor.
Allaha aşkına söyler misiniz?
Bir bilerini, hiç görmeyen, tanımayan, tanışmayan, konuşmayan, tartışmayan üyeler, delege seçimlerinde nasıl olacakta özgürce aday olabilecekler? Hadi aday olduklarını varsayalım, Nasıl olacakta hiç tanımadıkları üyelerden oy isteyecekler? Nasıl olacakta hiç tanımadıkları üyelere oy verecekler? Bu şartlarda yapılacak olan delege seçimlerine nasıl olacakta demokratik seçim oldu diyeceğiz?
RAHMETLİ İSMET İNÖNÜ NE DEMİŞTİ HADİ CANIM SENDE
CHP örgüt başkanı olacaksınız, aylarca,
yıllarca örgüt üyelere yönelik olarak hiç toplantı yapmayacaksınız, aldığınız
kararları yaptığınız iş ve işlemleri anlatmayacaksınız, toplantılarda sorulara
eleştirilere cevap vermeyeceksiniz, önerileri dinlemeyeceksiniz, üyeleri
birbirleriyle tanıştırıp kaynaştırmayacaksınız, örgütlenme ağı kurmayacaksınız,
her üyeye eşit mesafede durmayacaksınız, kendinize yakın bulduklarınıza
telefonla, mesajla bilgi vereceksiniz, neden aranmadığını sorana sistemde kaydınız
yok diyecekseniz, üyelerin olmadığı, sormadığı, konuşmadığı, önermediği
toplantılarda demokrasiden, eşitlikten, adaletten, birlikten, beraberlikten,
barıştan sevgiden, iyi niyetten bahsedeceksiniz, güveni yok edeceksiniz, kendinizi
akıllı, üyeyi saf yerine koyacaksınız, bindiğiniz dalı keseceksiniz, seçim
zamanı gelince de üyeden oy isteyeceksiniz. Üyeyi ve oyunu cepte keklik
sanacaksınız. RAHMETLİ İSMET İNÖNÜ NE DEMİŞTİ HADİ CANIM SENDE.
10/14/11
BU KONUDA MÜTAVAZİ OLMAYCAĞIM. GERÇEKLERİ YAZACAĞIM
Üyesi olduğumu Bursa CHP İl ve Yıldırım ilçe örgütü içinde 2 yıla yakın bir zamandır, aktif olarak parti çalışmalarına katılıyorum. Genellikle partim hakkında kişisel düşüncelerimi, öneri ve eleştirilerimi internet ortamında kesintisiz olarak yayınlıyorum. Bugüne kadar hiçbir, grubun, kutbun, hizbin, içinde yer almadım. Hiç kimsenin adamı olmadım. Kendime taahhüdüm de var. Kararlıyım olmayacağımda. Partimin özgür üyesi olarak varlığımı korumak için mücadeleye devam edeceğim. İki yıl içinde yılmadım, yıkılmadım ayakta kaldım.
Ama nasıl yıkılmadığımı nasıl ayakta kaldığımı bir ben bilirim. Var olacaksın çalışacaksın soracaksın sorgulayacaksın, önereceksin, eleştireceksin, aidatından başka para harcamayacaksın, fark edilmek için buradayım diye bağır, bağır bağıracaksın kulakları sağır edercesine, kimsenin adamı olmayacaksın, hiçbir grupta yer almayacaksın kolay değil böyle biri için ayakta kalmak. Varlığını korumak. Sesini duyurmak. Bunu kendi açımdan başarı sayıyorum, başarımdan dolayı sevinçliyim mutluyum. Amaaa.. Sevincim mutluluğum ne kadar sürer hiç bilmiyorum.
10/13/11
VİCDANI OLAN CHP YÖNETİCİLERİ ELLERİNİ VİJDANLARININ ÜSTÜNE KOYUP YANIT VERMELİLER
CHP parti içi seçim sürecine girdi. Üye listeleri güncelleşip onaylamak üzere genel merkeze gönderildi. Örgütlenmeden sorumlu genel başkan yardımcımız, Nihat matkap 11.10.2011 tarihin de ilimize geldi. İl İlçe örgütleriyle görüşmeler yaptı. Önümüzdeki 3 ay içinde delege seçimlerinin sandık konularak yapılacağını söylemiştir.
Yaşanan ve yaşanmakta olan önemli gelişmelere rağmen, ilçe örgüt yönetimlerimizin üzerine ölü toprağı serpilmiş gibi, en ufak hareketlenme kıpırdanış, canlanma yok. Üyelerle buluşma konuşma yok. Danışma kurlarını toplantıya çağırmak için hiçbir çalışma, duyuru haber yok. Olaylar gelişmeler hakkında örgüt üyeleri bilgilendirme yok.
Şimdiden üyeleri bir birleriyle tanıştırma, kaynaştırma, toplantıları düzenlenmezse seçim günü geldiğinde bir birini hiç tanımayan bilmeyen üyeler nasıl delege adayı olacaklar, nasıl oy isteyecekler, nasıl oy kullanacaklar? Örgüt toplantıları (danışma kurulu) yapılması için ne bekleniyor? VİCDANI OLAN CHP YÖNETİCİLERİ ELLERİNİ VİJDANLARININ ÜSTÜNE KOYUP YANIT VERMELİLER
Binlerce CHP üyesini İl ilçe yönetimlerinin onayı olmadan kurulan, açık gizli toplantılar yapan irili ufaklı, grupların, insafına merhametine, adaletine bırakmak doğrumu? VİCDANI OLAN CHP YÖNETİCİLERİ ELLERİNİ VİJDANLARININ ÜSTÜNE KOYUP YANIT VERMELİLER
10/12/11
İTİRAZIM VAR
CHP NİN KURULUŞ VE VARLIK AMACI NEDİR? TÜRKİYE CUMHURİYETİNİ VE CUMHURİYETİN KAZANIMLARINI SAVUNMAK KORUMAK SONSUZA KADAR YAŞATMAK İÇİN, CHP ÇATISI ALTINDA HALKI (BİZİ) ÖRGÜTLEMEKTİR. CHP ÇATISI ALTINDA BİR VE BÜTÜN OLMAKTIR.
CHP Sİ ÇATISI ALTINDA İL VE İLÇE ÖRGÜT YÖNETİMLERİNE RAĞMEN, İL VE İLÇE ÖRGÜT YÖNETİMLERİNİN BİLGİSİ VE ONAYI DIŞINDA İRİLİ UFAKLI GURUPLAR KURULMASININ VE GURUPLARIN KENDİ ARALARINDA TOPLANTILAR DÜZENLEMESİNİN AMACI NEDİR? BENİ BENCİLLİĞİ KORUMAK VE SAVUNMAKTIR.
CHP ÖRGÜT YÖNETİMLERİNİN BİLGİSİ VE ONAYI OLMADAN İRİLİ UFAKLI GURUPLARIN OLUŞMASI, ALENEN YÂDA GİZLİ OLARAK TOPLANTILAR YAPMASI, DEMOKRASİ KÜLTÜRÜYLE, ÖRGÜTLENME DİSİPLİNİYLE BAĞDAŞMADIĞI İÇİN, BU TÜR OLUŞUMLARIN, ANLAYIŞLARIN ZİHNİYETLERİN UYGULAMAYA KONULMASININ CHP' YE HALKA, BİZE, BİRLİĞE VE BÜTÜNLÜĞE ZARAR VERECEĞİNE İNANDIĞIM İÇİN İTİRAZIM VAR
PARTİMİZE, BİRLİĞİMİZE BÜTÜNLÜĞÜMÜZE ZARAR VERDİĞİNE İNANDIĞIM BU TOPLANTILARIN ÖNENMESİ İÇİN, PARTİMİZİN YETKİLİ VE SORUMLULARDAN NE GEREKİYORSA ACİLEN YAPILMALARINI ÖNERİYORUM.
ZÜLFİKAR BAL OLARAK İLAN EDİYOR VE SÖZ VERİYORUM
Henüz, kesinleşmiş üye listesi, delege listesi seçim takvimi açıklanmamışken, yaşadığım ilde ve ilçe örgütlerinde, (tavanda)sahnede olanların ve olmak isteyenlerin hareketliliğini, (tabanda ) sahne dışında ise, dikkat çekici bir durgunluğun, sessizliğin, hareketsizliğin hakim olduğunu çok somut şekilde görüyorum, yaşıyorum, izliyorum hissediyorum.
Ülkemiz, partimiz ve örgütlerimizde çok önemli değişimler oluşumlar ve olaylar yaşanmasına rağmen, uzun zamandır CHP il ve ilçe örgüt yönetimleri örgütlerini (üyeleri)toplantıya çağırmaması ne kadar antidemokratik bir uygulama buluyorsam, il ve ilçe yönetimlerine rağmen, il ve ilçe yönetimlerinin bilgisi ve onayı dışında irili ufaklı gurupların açık ya da gizli toplantılar yapmasını en az o kadar anti demokratik buluyorum.
Bu düşünceden hareketle ZÜLFİKAR BAL OLARAK İLAN EDİYOR VE SÖZ VERİYORUM. CHP çatısı altında var olduğum sürece hiçbir zaman hiçbir şekilde hiç gurubun, kutbun, içinde yer almayacağım. Hiçbir zaman ve hiçbir şekilde paralı, etkili yetkili, etiketli şahısların yanında yâda karşısında yer almayacağım. Becerebilirsem, direnebilirsem partimin ilkelerini, amaçlarını değerlerini, tüzüğünü kararlarını, parti programlarını, demokrasinin evrensel ilkelerini savunarak özgür irademle var olmaya çalışacağım. Her hangi bir göreve aday olmam için hiç kimseden icazet almayacağım kendi özgür irademle karar vereceğim.
CHP’BENİ İKİ ŞEY BENİ ÇOK KORKUTUYOR ÜRKÜTÜYOR
BİRİNCİSİ, CHP çatısı altında CHP’NİN adı kullanılarak yapılan her türlü örgütsel etkinliklerde, eylemlerde çalışmalarda senin, benim, onun parası ile (aidatlarla) değil, hazineden yapılan partinin parasıyla değil, yasal etkinliklerden makbuz karşınlığında elde edilen partiye ait parayla değil, hiçbir şahsi çıkar gözetmeden makbuz karşılığında yapılan bağışla değil, bilgisine, birikimine yeteneğine çalışmasına güvenerek değil, parasına güvenerek, para gücüyle parasını harcayarak var olmak isteyenler, bizi değil, önce beni var etmek isteyenler, beni korkutuyor ürkütüyor.
İKİNCİSİ, CHP çatısı altında CHP’NİN adı kullanılarak yapılan her türlü gündemli, gündemsiz, irili ufaklı örgüt toplantılarında, toplantı ilke, kural ve yöntemlerine uymadan, uygulamadan ( toplantıların yapılacağı günü, saati yeri, hangi amaçla, hangi gündemle, toplanılacağını (toplantıdan makul bir süre önce) ilgili tüm üyelere duyurmadan, toplantıda tarafsız bağımsız divan (başkan kâtip üyeler) oluşmadan tüm bu kurallara titizlikle uymadan uygulamadan toplantıyı yönetmek isteyenler cümbür cemaat divanda boy gösterenler, divanın tarafsızlığını, bağımsızlığını önemsemeyenler beni korkutuyor ürkütüyor.
10/11/11
CHP ÖRGÜTLENMEDEN SORUMLU GENEL BAŞKAN YARDIMCIMIZ SAYIN NİHAT MATKABA VE İLÇE BAŞKANLARIMIZA ÇOK ÖNEMLİ 2 SORU
CHP ÖRGÜTLENMEDEN SORUMLU GENEL BAŞKAN YARDIMCIMIZ SAYIN NİHAT MATKABA VE İLÇE BAŞKANLARIMIZA ÇOK ÖNEMLİ 2 SORU
11.10.2011 tarihinde ilimiz yerel gazetelerine internetten göz attım. CHP Örgütlenmeden sorumlu Genel başkan yardımcımız Sayın Nihat matkabın aynı gün saat 13.00 de CHP Bursa İl örgütümüze geleceğini öğrendim. Saat 11.30 ilçe örgütümüze gittim. Yönetimden bir arkadaşımız vardı. Nihat matkabın geleceğini benden öğrendi. Saat 13.00 gibi ilimize gittiğimde basın toplantısı bitmişti. İl yönetimiyle, ilçe başkanlarıyla örgütün diğer üyeleriyle görüşmeler başlamıştı.
Örgütlenmeden sorumlu genel başkanımız yardımcımız örgütü dinlemek için ilimize geliyor. Geliyor ama geleceği Örgüte duyurulmuyor. İlçe yönetim kurulu üyelerinin haberi olmuyor. Örgüt üyelerinin haberi olmuyor. Telefonla, mesajla çağrılanlar ilçe başkanları il, belediye meclis üyeleri partinin ileri gelenleri, geleceğini bir şekilde haber alan çok az sayıda partililerimiz ile geliyor.
Kendimize ilçe başkanlarımıza, örgütlenmeden sorumlu başkan yardımcımıza sormamız gereken çok önemli 1.soru Şudur.
Örgütlenmeden sorumlu genel başkan yardımcımız ilimize gelmeden önce ilçe başkanlarımız örgütün hangi sorunlarını ileteceğini, ne gibi taleplerde bulunacağını, danışma kurulu üyeleriyle, mahalle sorumlularıyla, çalışma gurup başkanlarıyla, yönetim kurulu üyeleriyle görüşüp bir karara bağlamış bir rapor hazırlamış mıdır?
Kendimize ilçe başkanlarımıza, örgütlenmeden sorumlu başkan yardımcımıza sormamız gereken çok önemli 2.soru Şudur.
İlçe başkanlarımız örgütlenmeden sorumlu genel başkan yardımcımızla hangi konuları görüştüğünü, hangi sorunları ilettiğini ne gibi taleplerde bulunduğunu, ne gibi bilgiler edindiğini Örgüte örgüt üyelerine nasıl ve hangi yolla duyurulacaktır?
Bu soruların cevabı partimiz için, örgütümüz için üyelerimiz için son derece önemli olduğunu düşünüyorum. Umarım dilerim duyan duymayana söyler bu iki soru cevabını bulur.
10/10/11
CHP BURSA İL BAŞKANIMIZA ÇOK ÖNEMLİ BİR SORU
CHP BURSA İL BAŞKANIMIZA ÇOK ÖNEMLİ BİR SORU
Bursa olay gazetesinden Yusuf kayış oğlu 11.10.2011 tarihli köşe yazısında diyor ki, CHP Bursa İl örgüt üyelerinden Hüseyin Akkuş, Aydın Uludağ, Ertuğrul Aka gündüz, Bülent Aslan han, Erkan Ateş gibi isimlerin de bulunduğu bir gurubun delege seçimlerine dönük bir seri toplantılar yaptıklarını yazıyor. Nilüfer, Yıldırım ilçe örgütlerinden sonra Osman gazi ilçesinde buluşmaya hazırlanıyor diyor.
Söz konusu toplantıların il ve ilçe yöntimlerinin bilgisi ve onayı dışında yapıldığı için dikkat çekiyor. Haber yazısında Toplantılarla ilgili olarak il başkanımız diyor ki, “Türkiye’de herkes anayasal düzen çerçevesinde toplantı yapabilir. Bunda sakınca yok. Kaldı ki, toplantılardan bilgim var. Delege seçimi yapacağız. Bu hareketliliği önemsiyorum. Bu toplantılarda bireysel çıkar peşinde olanlar bir yere varamazlar.”
Sayın il başkanım 6.10.2011 tarihinde yıldız düğün salonunda CHP yıldırım ilçe örgütü üyeleriyle yapılan bu toplantıya bende katılmıştım. Söz almış ve konuşmuştum. İl ve ilçe yönetimlerinin onayı ve izni olmadan yapılan bu toplantıların gayri meşru olduğunu ifade etmiştim. Toplantıyı düzenleyenlerden olumsuz eleştiri almıştım. Sizde diyorsunuz ki anayasal düzen içinde herkes toplantı yapabilir. Evet, haklısınız ama ilgili makamlardan izin alınarak toplantılar yapılabilir.
CHP Bursa İl Başkanım konu basına ve kamuoyuna intikal ettiği için soruyorum.
Parti tüzüğümüz, parti disiplinimiz açışından İl ve İlçe yönetimlerinin bilgisi onayı olmadan, örgüt üyeleri ya da bazı gruplar istedikleri zaman istedikleri yerde istedikleri üyelerle toplantı yapmaları doğrumudur? İl başkanımız olarak vereceğiniz yanıt son derece önemlidir. Aksi takdirde üyeler, guruplar arasında istenmeyen sıkıntılar yaşanabilir. Oldukça hassas olan bu konuyu önemle dikkatinize bilginize sunuyorum. Örgütümüzü, üyelerimizi rahatlatacak açıklama yapacağınızı umut ediyorum. saygılarımla
CHP DE İL İLÇE YÖNETİMLERİNİN BİLGİ VE İZNİ DIŞINDA YAPILAN TOPLANTILAR PARTİMİZE ÖRGÜTÜMÜZE ÜYELERİMİZE ZARAR VERİYOR.
BURSA OLAY GAZETESİNDE YUSUF KAYIŞ OĞLU BUGÜNKÜ (11.10.2011) KÖŞE YAZISINDA CHP BURSA ÖRGÜTÜNDE İL VE İLÇE ÖRGÜTLERİNİN BİLGİSİ VE ONAYI OLMADAN YAPILAN BİR DİZİ TOPLANTILARI VE İL BAŞKANIMIZIN KONUYLA İLGİLİ DÜŞÜNCLERİNİ AÇIKLIYOR.
HABERDE İLBAŞKANIMIZ DİYOR Kİ “TÜRKİYE’DE HERKES ANAYASAL DÜZEN ÇERÇEVESİNDE TOPLANTI YAPABİLİR. BUNDA SAKINCA YOK. KALDI Kİ TOPLANTILARDAN BİLGİM VAR. DELEGE SEÇİMİ YAPACAĞIZ. BU HAREKETLİLİĞİ ÖNEMSEMİYORUM. VE BİR ŞEY DAHA EKLİYOR İL BAŞKANIMIZ ” Bu toplantılarda bireysel çıkar peşinde olanlar bir yere varamazlar.”
İl ve ilçe örgütlerimiz aylardır yıllardır tüm ısrarlarımıza tüzük hükmüne rağmen (danışma meclisini toplantıya çağırmıyorlar) örgüt toplantıları yapmıyorlar. Hiçbir konuda örgüte üyelere bilgi verilmiyor. Parti içi seçim olacak delegeler seçilecek üyeler bir birlerini tanımıyorlar.
Yönetimler toplantı yapmamakta ısrar edince bir kısım üyeler, gruplar kendi aralarında açık yada gizli toplantılar yapmak zorunda kalıyorlar. Bu toplantılardan ise birçok üyenin haberi dahi olmuyor. Bu da örgüt içinde çok ciddi huzursuzlukların rahatsızlıkların oluşmasına yol açıyor. Ve partimiz örgütümüz üyelerimiz bu olumsuz, sağlıksız parti disiplinine yakışmayan gelişmelerden zarar görüyor.
HABERDE İLBAŞKANIMIZ DİYOR Kİ “TÜRKİYE’DE HERKES ANAYASAL DÜZEN ÇERÇEVESİNDE TOPLANTI YAPABİLİR. BUNDA SAKINCA YOK. KALDI Kİ TOPLANTILARDAN BİLGİM VAR. DELEGE SEÇİMİ YAPACAĞIZ. BU HAREKETLİLİĞİ ÖNEMSEMİYORUM. VE BİR ŞEY DAHA EKLİYOR İL BAŞKANIMIZ ” Bu toplantılarda bireysel çıkar peşinde olanlar bir yere varamazlar.”
İl ve ilçe örgütlerimiz aylardır yıllardır tüm ısrarlarımıza tüzük hükmüne rağmen (danışma meclisini toplantıya çağırmıyorlar) örgüt toplantıları yapmıyorlar. Hiçbir konuda örgüte üyelere bilgi verilmiyor. Parti içi seçim olacak delegeler seçilecek üyeler bir birlerini tanımıyorlar.
Yönetimler toplantı yapmamakta ısrar edince bir kısım üyeler, gruplar kendi aralarında açık yada gizli toplantılar yapmak zorunda kalıyorlar. Bu toplantılardan ise birçok üyenin haberi dahi olmuyor. Bu da örgüt içinde çok ciddi huzursuzlukların rahatsızlıkların oluşmasına yol açıyor. Ve partimiz örgütümüz üyelerimiz bu olumsuz, sağlıksız parti disiplinine yakışmayan gelişmelerden zarar görüyor.
CHP ÖRGÜTLERİNDE DİSPLİN SUÇU İŞLENİYOR AMA SUÇLU ORTADA YOK
CHP ÖRGÜTLERİNDE DİSPLİN SUÇU İŞLENİYOR AMA SUÇLU ORTADA YOK
Yazılı sözlü tüm ısrarlarımıza rağmen, partimizde çok önemli olayların, değişimlerin, seçimlerin yaşanmasına parti içi seçim sürecine girilmesine rağmen, (tüzüğün 57 maddesi hayata geçmiyor) aylardır yıllardır (danışma toplantıları)örgüt toplantıları yapılmıyor. Örgüt üyelerine gelişmelerle, olaylarla, parti ve örgüt çalışmalarıyla ilgili olarak örgüte (üyelere) bilgi verilmiyor. Toplantılarda örgüt üyelerinin görüş, düşünce öneri ve eleştirileri alınmıyor. Örgüt toplantılarının uzun süre yapılmaması, istemeden de olsa başka yanlışlıkların yapılmasına yol açıyor
Örneğin internete sosyal paylaşım siteleri, telefon, mesaj aracılığıyla il ve ilçe yönetimlerinin onayı ve bilgisi dışında alenen ya da gizliden toplantıların yapıldığını duyuyor ve şahit oluyoruz. Toplantıları kimler kiminle nerede ne zaman hangi amaçla toplandıklarını birçok üye maalesef bilmiyor. Buda doğal olarak üyeler arasında ciddi huzursuzluğa rahatsızlığa yol açıyor. Örgüt toplantıları yapmayan yönetimler mi, yönetimlerinin bilgisi dışında toplantı yapanlar mı yanlış yapıyor. Bunu anlamakta zorluk çekiyoruz.
İçinde bulunmuş olduğumuz bu hassas süreçte yapılan bu yanlışlıkların partimize örgütlenmemize zarar vermemesi için gerekli önlemlerin gecikmeden alınması şarttır. Bu konuda parti üyelerimize, yönetimlerimize, milletvekillerimize hepimize her birimize önemli görevler ve sorumluluklar düşmektedir
Yazılı sözlü tüm ısrarlarımıza rağmen, partimizde çok önemli olayların, değişimlerin, seçimlerin yaşanmasına parti içi seçim sürecine girilmesine rağmen, (tüzüğün 57 maddesi hayata geçmiyor) aylardır yıllardır (danışma toplantıları)örgüt toplantıları yapılmıyor. Örgüt üyelerine gelişmelerle, olaylarla, parti ve örgüt çalışmalarıyla ilgili olarak örgüte (üyelere) bilgi verilmiyor. Toplantılarda örgüt üyelerinin görüş, düşünce öneri ve eleştirileri alınmıyor. Örgüt toplantılarının uzun süre yapılmaması, istemeden de olsa başka yanlışlıkların yapılmasına yol açıyor
Örneğin internete sosyal paylaşım siteleri, telefon, mesaj aracılığıyla il ve ilçe yönetimlerinin onayı ve bilgisi dışında alenen ya da gizliden toplantıların yapıldığını duyuyor ve şahit oluyoruz. Toplantıları kimler kiminle nerede ne zaman hangi amaçla toplandıklarını birçok üye maalesef bilmiyor. Buda doğal olarak üyeler arasında ciddi huzursuzluğa rahatsızlığa yol açıyor. Örgüt toplantıları yapmayan yönetimler mi, yönetimlerinin bilgisi dışında toplantı yapanlar mı yanlış yapıyor. Bunu anlamakta zorluk çekiyoruz.
İçinde bulunmuş olduğumuz bu hassas süreçte yapılan bu yanlışlıkların partimize örgütlenmemize zarar vermemesi için gerekli önlemlerin gecikmeden alınması şarttır. Bu konuda parti üyelerimize, yönetimlerimize, milletvekillerimize hepimize her birimize önemli görevler ve sorumluluklar düşmektedir
10/09/11
BUGÜN RÜYAMDA CHP’Yİ GÖRDÜM. RÜYAMI SİZLERLE PAYLAŞMAK İSTEDİM
BUGÜN RÜYAMDA CHP’Yİ GÖRDÜM. RÜYAMI SİZLERLE PAYLAŞMAK İSTEDİM
Rüyamda, CHP Bursa Yıldırım İlçe örgütüne gidiyorum. Örgüt merkezimizin kapısını açık buldum. İçeri girer girmez sevimli sempatik bir partilimiz karşıladı. Gülümseyerek hoş geldiniz diye elini uzattı, bende tebessümle hoş bulduk deyip teşekkür ettim. Memnuniyetle tokalaştım.
İlan panosuna gözüm ilişti, gördüklerim beni öyle mutlu etikti ki, mahallelere göre güncelleşen üye listeleri, Mahalle sorumlularının isim listeleri, genel merkezden gelen genelgelerin birer fotokopileri, ilçemizin gelir gideriyle ilgili başlıklar halinde hazırlanan mali rapor, bir aylık yapılacak işlerle ilgili çalışma plan ve program cetveli, ilçe yönetiminin en son aldığı kararlar panoya asılmıştı.
İlçe başkanın odasının kapısı açıktı, kimler var diye içeri bir göz attım. Başkanın odasında gösterişli masa başında da vali gibi, patron gibi, genel müdür gibi, paşa gibi oturan ilçe başkanı görmedim. Beni karşılayan partilimize başkan nerede diye sordum. Toplantı salonunda üyelerimizle sohbet ediyor dedi. Toplantı salonuna girer girmez başkan hemen ayağa kalktı gülümseyerek hoş geldiniz buyurun oturun, üyelerimizle partimiz hakkında sohbet ediyoruz, sizde ortak olun dedi. Tabi memnuniyetle deyip üyelerimizle tokalaşıp oturdum.
Konuşmaları dinlemeye başladım. Üyeler partimizle örgütümüzle, yapılan ve yapılacak olan çalışmalarla ilgili olarak düşüncelerini açıklıyorlar, ilçe başkanımıza sorular soruyorlar, yanıtlar alıyorlardı. İlçe başkanımız sanki bizden biri gibiydi, sıcak samimi, güler yüzlü, içten doğaldı. Üyelerimizde çok rahattı, kendi evlerinde gibiydiler. Bu arada çay servisi yapıldı. İsteyen üyeler balkona sigara içmeye yâda ikili sohbet etmeye çıkıyorlardı.
Öyle özlemişim ki gördüklerimi duyduklarımı KEŞKE GÖRDÜKLERİM DUYDUKLARIM RÜYA DEĞİLDE GERÇEK OLSAYDI DİYE İÇİMDEN GEÇİRDİM. Rüyamın gerçek olması umut ediyorum. Rüyamı okuyan yorum yapan herkese şimdiden çok teşekkür ediyorum. Hepinize her birinize sevgilerimi saygılarımı sunuyorum.
NOT; Rüyamı sadece beğenmekle kalmamanızı bir cümleyle de olsa mutlaka yorumunuzu bekliyorum.
Rüyamda, CHP Bursa Yıldırım İlçe örgütüne gidiyorum. Örgüt merkezimizin kapısını açık buldum. İçeri girer girmez sevimli sempatik bir partilimiz karşıladı. Gülümseyerek hoş geldiniz diye elini uzattı, bende tebessümle hoş bulduk deyip teşekkür ettim. Memnuniyetle tokalaştım.
İlan panosuna gözüm ilişti, gördüklerim beni öyle mutlu etikti ki, mahallelere göre güncelleşen üye listeleri, Mahalle sorumlularının isim listeleri, genel merkezden gelen genelgelerin birer fotokopileri, ilçemizin gelir gideriyle ilgili başlıklar halinde hazırlanan mali rapor, bir aylık yapılacak işlerle ilgili çalışma plan ve program cetveli, ilçe yönetiminin en son aldığı kararlar panoya asılmıştı.
İlçe başkanın odasının kapısı açıktı, kimler var diye içeri bir göz attım. Başkanın odasında gösterişli masa başında da vali gibi, patron gibi, genel müdür gibi, paşa gibi oturan ilçe başkanı görmedim. Beni karşılayan partilimize başkan nerede diye sordum. Toplantı salonunda üyelerimizle sohbet ediyor dedi. Toplantı salonuna girer girmez başkan hemen ayağa kalktı gülümseyerek hoş geldiniz buyurun oturun, üyelerimizle partimiz hakkında sohbet ediyoruz, sizde ortak olun dedi. Tabi memnuniyetle deyip üyelerimizle tokalaşıp oturdum.
Konuşmaları dinlemeye başladım. Üyeler partimizle örgütümüzle, yapılan ve yapılacak olan çalışmalarla ilgili olarak düşüncelerini açıklıyorlar, ilçe başkanımıza sorular soruyorlar, yanıtlar alıyorlardı. İlçe başkanımız sanki bizden biri gibiydi, sıcak samimi, güler yüzlü, içten doğaldı. Üyelerimizde çok rahattı, kendi evlerinde gibiydiler. Bu arada çay servisi yapıldı. İsteyen üyeler balkona sigara içmeye yâda ikili sohbet etmeye çıkıyorlardı.
Öyle özlemişim ki gördüklerimi duyduklarımı KEŞKE GÖRDÜKLERİM DUYDUKLARIM RÜYA DEĞİLDE GERÇEK OLSAYDI DİYE İÇİMDEN GEÇİRDİM. Rüyamın gerçek olması umut ediyorum. Rüyamı okuyan yorum yapan herkese şimdiden çok teşekkür ediyorum. Hepinize her birinize sevgilerimi saygılarımı sunuyorum.
NOT; Rüyamı sadece beğenmekle kalmamanızı bir cümleyle de olsa mutlaka yorumunuzu bekliyorum.
TÜM CHP ÜYELERİ İÇİN BU YAZI ÇOK ÖNEMLİ
TÜM CHP ÜYELERİ İÇİN BU YAZI ÇOK ÖNEMLİ
CHP’Sİ tarihi bir sürece giriyor. Bu tarihi süreçte her bir CHP’Lİ üyeye tarihi görevler sorumluluklar düşüyor. Bu görev ve sorumluluklar hiç kimseye devir ve terk edilemeyecek derecede büyük önem taşıyor.
CHP parti içi seçim sürecine girmiştir. Üye listeleri güncelleştirilmesi için genelgeyle tüm ilçe örgütlerine gönderilmiş, ilçeler listeler üzerinde gerekli güncelleştirmeleri yapmış ve tekrar genel merkeze yollanmıştır. Yakın bir tarihte kesinleşmiş üye ve delege listeleri ilçe örgütlerine gönderilecektir.
Genel merkezden gelen genelgelerin birer fotokopisi ilçe merkezlerinde bulunan ilan panolarına asılmadığı, yapılan çalışmalar örgüt toplantılarında üyelere duyurulmadığı için tarih sayı ve ayrıntılı bilgi vermek mümkün olmuyor.
Genel merkezden gelecek olan kesinleşmiş üye listeleri askıya çıkarılacaktır. (Kâğıt üstünde masa başında delege belirleme dönemi kapanmıştır) her ilçenin delegeleri o İlçe üyelerinin oylarıyla seçilecektir. Bu nedenle her üye delege adayı olmak için oyunu kullanmak için süreci çok yakından takip etmek zorundadadır.
Üyeler ilçe delegelerini seçecektir. İlçe delegeleri ilçe yönetimini ve ilçe delegelerini kendi arasından seçecektir. İl delegesi i il yönetimini ve kurultay delegesini kendi içinden seçecektir.
Hepimizin tek amacı vardır. Delegeliğin gereklerini yerine getirebilecek doğru insanları seçebilmek için tüm olanaklarımızı kullanmak zorundayız. Bunun içinde önceden mahalle üyelerinin bir birleriyle tanışması kaynaşması şarttır.
Bunun için yeterli sürenin olacağını umut ediyorum. Kesinleşmiş üye listelerin ilçe merkezine geldiği günden itibaren tüm üyelere hiç vakit kaybetmeden duyurulmalıdır. Listeler panoya asılmalıdır. Ve isteyen her üyeye kendi mahallesinin üye listesinin birer adet fotokopisi verilmelidir.
CHP’Sİ tarihi bir sürece giriyor. Bu tarihi süreçte her bir CHP’Lİ üyeye tarihi görevler sorumluluklar düşüyor. Bu görev ve sorumluluklar hiç kimseye devir ve terk edilemeyecek derecede büyük önem taşıyor.
CHP parti içi seçim sürecine girmiştir. Üye listeleri güncelleştirilmesi için genelgeyle tüm ilçe örgütlerine gönderilmiş, ilçeler listeler üzerinde gerekli güncelleştirmeleri yapmış ve tekrar genel merkeze yollanmıştır. Yakın bir tarihte kesinleşmiş üye ve delege listeleri ilçe örgütlerine gönderilecektir.
Genel merkezden gelen genelgelerin birer fotokopisi ilçe merkezlerinde bulunan ilan panolarına asılmadığı, yapılan çalışmalar örgüt toplantılarında üyelere duyurulmadığı için tarih sayı ve ayrıntılı bilgi vermek mümkün olmuyor.
Genel merkezden gelecek olan kesinleşmiş üye listeleri askıya çıkarılacaktır. (Kâğıt üstünde masa başında delege belirleme dönemi kapanmıştır) her ilçenin delegeleri o İlçe üyelerinin oylarıyla seçilecektir. Bu nedenle her üye delege adayı olmak için oyunu kullanmak için süreci çok yakından takip etmek zorundadadır.
Üyeler ilçe delegelerini seçecektir. İlçe delegeleri ilçe yönetimini ve ilçe delegelerini kendi arasından seçecektir. İl delegesi i il yönetimini ve kurultay delegesini kendi içinden seçecektir.
Hepimizin tek amacı vardır. Delegeliğin gereklerini yerine getirebilecek doğru insanları seçebilmek için tüm olanaklarımızı kullanmak zorundayız. Bunun içinde önceden mahalle üyelerinin bir birleriyle tanışması kaynaşması şarttır.
Bunun için yeterli sürenin olacağını umut ediyorum. Kesinleşmiş üye listelerin ilçe merkezine geldiği günden itibaren tüm üyelere hiç vakit kaybetmeden duyurulmalıdır. Listeler panoya asılmalıdır. Ve isteyen her üyeye kendi mahallesinin üye listesinin birer adet fotokopisi verilmelidir.
10/08/11
TÜM CHP ÜYELERİ İÇİN BU YAZI ÇOK ÖNEMLİ
TÜM CHP ÜYELERİ İÇİN BU YAZI ÇOK ÖNEMLİ
CHP’Sİ tarihi
bir sürece giriyor. Bu tarihi süreçte her bir CHP’Lİ üyeye tarihi görevler sorumluluklar
düşüyor. Bu görev ve sorumluluklar hiç kimseye
devir ve terk edilemeyecek derecede büyük önem taşıyor.
CHP parti içi
seçim sürecine girmiştir. Üye listeleri güncelleştirilmesi için genelgeyle tüm ilçe
örgütlerine gönderilmiş, ilçeler listeler üzerinde gerekli güncelleştirmeleri
yapmış ve tekrar genel merkeze yollanmıştır. Yakın bir tarihte kesinleşmiş üye ve delege
listeleri ilçe örgütlerine gönderilecektir.
Genel merkezden gelen
genelgelerin birer fotokopisi ilçe merkezlerinde bulunan ilan panolarına asılmadığı,
yapılan çalışmalar örgüt toplantılarında üyelere duyurulmadığı için tarih sayı
ve ayrıntılı bilgi vermek mümkün olmuyor.
Genel merkezden
gelecek olan kesinleşmiş üye listeleri askıya çıkarılacaktır. (Kâğıt üstünde masa
başında delege belirleme dönemi kapanmıştır) her ilçenin delegeleri o İlçe üyelerinin
oylarıyla seçilecektir. Bu nedenle her
üye delege adayı olmak için oyunu kullanmak için süreci çok yakından takip etmek
zorundadadır.
Üyeler ilçe delegelerini
seçecektir. İlçe delegeleri ilçe
yönetimini ve ilçe delegelerini kendi arasından seçecektir. İl delegesi i il yönetimini ve kurultay delegesini
kendi içinden seçecektir.
Hepimizin tek amacı
vardır. Delegeliğin gereklerini yerine getirebilecek doğru insanları seçebilmek
için tüm olanaklarımızı kullanmak zorundayız. Bunun içinde önceden mahalle üyelerinin
bir birleriyle tanışması kaynaşması şarttır. Bunun için eterli sürenin olacağını umut
ediyorum. Kesinleşmiş üye listelerin ilçe merkezine geldiği günden itibaren tüm
üyelere hiç vakit kaybetmeden duyurulmalıdır. Listeler panoya asılmalıdır. Ve isteyen her üyeye
kendi mahallesinin üye listesinin birer adet fotokopisi verilmelidir.
10/07/11
CHP ÜYELERİ BİLGİSİZLİKTEN İLGİSİZLİKTEN, SEVGİSİZLİKTEN, İLETİŞİMSİZLİKTEN BOĞULUYOR
CHP ÜYELERİ BİLGİSİZLİKTEN İLGİSİZLİKTEN, SEVGİSİZLİKTEN, İLETİŞİMSİZLİKTEN BOĞULUYOR
CHP örgütlerinde sosyal etkinlikler yapılmadığı için, dayanışma, kaynaşma, tanışma olmadığı için üyeler boğuluyor
10/06/11
NE KENDİMİZİ NE BAŞKALARINI KANDIRMAYALIM EĞRİ OTURUĞ DOĞRU KONUŞALIM.
6.10.2011 tarihinde yıldız düğün salonunda yapılan toplantıya bende katıldım.
Toplantıyı düzenleyen ve yöneten komisyon üyeleri divanda yerlerini aldılar. Toplantı başladı. İlk söz hakkını toplantıyı yöneten başkan kendisine verdi. Düşüncelerini açıkladı. Kendisinden sonra sırasıyla söz hakkını divanda yer alan diğer komisyon üyelerine verdi. Onlarda teker, teker düşüncelerini açıkladılar. Katılımcılar konuşanları sabırla dinlediler. Daha sonra söz hakkı toplantıya katılanlara verildi. Ve bende o toplantıda söz alıp konuşanlardanım.
Demokrasi toplantılarda doğar, toplantılarda gözünü açar. İlk ana sütünü toplantılarda emer. Demokrasinin ilk ana sütü, toplantılarda uygulanması gereken toplantı usul ve yöntemlerdir. İlke ve kurallarıdır. Ve Yapılan toplantıda demokrasiye ana sütü verilememiştir.
TBMM meclisinde yapılan toplantıları bir an göz önünde getirelim. Toplantıyı yöneten başkan ve kâtip üyeler ilk sözü kendilerine mi veriyorlar? Hayır. Toplantı iç tüzüğü var. Divan başkanı toplantı iç tüzüğünü titizlikle uygulamakla, kâtip üyeler ise not tutmakla sorumlu görevlidirler.
Demokrasiye sözümüzle, özümüzle inanıyorsak ne kendimizi nede başkalarını kandırmayalım. Ak saçlı Sosyal demokratlarında toplantı iç tüzüğü olsun. Divan başkanı sadece o iç tüzüğü uygulasın. Kâtiplerde not tutsun. Divan tarafsız olsun. Divanda başkan ve kâtip üyelerden başka hiç kimse olmasın.
Toplantıyı düzenleyen ve yöneten komisyon üyeleri divanda yerlerini aldılar. Toplantı başladı. İlk söz hakkını toplantıyı yöneten başkan kendisine verdi. Düşüncelerini açıkladı. Kendisinden sonra sırasıyla söz hakkını divanda yer alan diğer komisyon üyelerine verdi. Onlarda teker, teker düşüncelerini açıkladılar. Katılımcılar konuşanları sabırla dinlediler. Daha sonra söz hakkı toplantıya katılanlara verildi. Ve bende o toplantıda söz alıp konuşanlardanım.
Demokrasi toplantılarda doğar, toplantılarda gözünü açar. İlk ana sütünü toplantılarda emer. Demokrasinin ilk ana sütü, toplantılarda uygulanması gereken toplantı usul ve yöntemlerdir. İlke ve kurallarıdır. Ve Yapılan toplantıda demokrasiye ana sütü verilememiştir.
TBMM meclisinde yapılan toplantıları bir an göz önünde getirelim. Toplantıyı yöneten başkan ve kâtip üyeler ilk sözü kendilerine mi veriyorlar? Hayır. Toplantı iç tüzüğü var. Divan başkanı toplantı iç tüzüğünü titizlikle uygulamakla, kâtip üyeler ise not tutmakla sorumlu görevlidirler.
Demokrasiye sözümüzle, özümüzle inanıyorsak ne kendimizi nede başkalarını kandırmayalım. Ak saçlı Sosyal demokratlarında toplantı iç tüzüğü olsun. Divan başkanı sadece o iç tüzüğü uygulasın. Kâtiplerde not tutsun. Divan tarafsız olsun. Divanda başkan ve kâtip üyelerden başka hiç kimse olmasın.
OYUN KURALLARINA GÖRE OYNANMALIDIR.
Demokrasiyi kuran, yaşatan ve savunan bir partide CHP’Sİ çatısı altında yapılan gündemli yada gündemsiz olarak örgüt toplantıları düzenleyenler, toplantı usul yöntem ve kurallarına uymak zorundadırlar.
Bu konuda tek bir örnek vermek gerekirse, her toplantıda (ya önceden belirlenen ilke ve kurallara göre yada katılımcıların oylarıyla) toplantıyı yönetecek başkan ve katip üyeler seçilmeli ve divan başkanlığı oluşturulmalıdır. Toplantıyı yönetecek olan divanda başkan ve kâtip üyelerin dışında başka hiç kimse olmamalıdır. Çünkü divan tarafsız olmak zorundadır. Etki altında kalmamaldır.
Gündemli ya da gündemsiz yapılan örgüt toplantılarında toplantı usul yöntem ve kuralları titizlikle uygulanmıyorsa, o toplantıda, örgütte demokrasinin, eşitliğin, adaletin varlığından söz edilemez.
Oyun kurallarına göre oynanmalıdır. Oyunun kuralları önceden bilinmelidir. Bilmeyenlere öğretilmelidir. Oyun başladıktan sonra hiç kimse hiçbir sıfatla ve hiçbir gerekçeyle kendi kafasına, keyfine göre kural koyamaz kural değiştiremez.
Ak saçlı sosyal demokratlara soruyorum yapılan toplantılarda oyunun kurallarına uyuluyor mu? Oyunun kurallarını oyuncular (toplantıya katılanlar) biliyor mu?
ZÜLFİKAR BALIN BU YAZISINI VE ÖZELLİKLE YAHYA ŞİMŞEK BEYİN YANITINI MUTLAKA OKUMANIZI DİLİYORUM.
ZÜLFİKAR BALIN BU YAZISINI VE ÖZELLİKLE YAHYA ŞİMŞEK BEYİN YANITINI MUTLAKA OKUMANIZI DİLİYORUM.
ZÜLFİKAR BAL OLARAK ÇOK RAHATLIKLA İFADE EDİYORUM Kİ
ÖDP Bursa Yıldırım İlçesi üyesi iken, 2000 yılında Bursa CHP Yıldırım ilçe örgütüne tüzüğün 12 maddesinden yararlanarak üye oldum. Hasan Hayırlı ilçe başkanlığı döneminde aktif olarak parti çalışmalarına katıldım. Deniz Baykal’ın tekrar genel başkan olması ve o dönem il başkanımız olan Kemal Ekincinin görevden alınması üzerine partiden ayrıldım.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun genel başkan adayı olması ile birlikte 2010 Nisan ayında tekrar CHP’ye üye oldum. Teorik ve pratik anlamda parti çalışmalarına aktif olarak katılmaktayım.
CHP’de yaşadığım tecrübelere dayanarak ve Zülfikar Bal olarak çok rahatlıkla ifade ediyorum ki, (özellikle siyaset ve politika sahnesinde olanlar için diyorum) gerçek anlamda, kim CHP’nin iktidar olması için çalışıyor, kim kendi menfaati için çalışıyor anlaya bilmiş değilim. Bu nedenle parti içinde, partililer içinde örgüt içinde şaşkınım ve yalnızım. Özgür irademle var olmakta, yönümü, yolumu doğruyu bulmakta gerçekten çok zorlanıyorum.
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Yahya Şimşek Beyin yanıtı çok ibret verici.
Yahya Şimşek
Zülfikar hocam, seni çok iyi tanıyor ve de anlıyorum. İnsanları tanımanın o kadar kolay olmadığını en az benim kadar sizde biliyorsunuz. İstanbul Kukuk Fakültesinde öğrenciyken Medeni Hukuk hocamız Ord.Prof.Dr.Hıfzı Veldet Velidedeoğlu bir gün bize şunları söyledi,
“bulanık bir su birikintisi görüp de içinizden aman bu ne derin sudur diye; Kılığı kıyafeti düzgün bir insan görüp de aman ne değerli adam diye sakın olaki içinizden geçirmeyesiniz. Suyun derin olup olmadığını içine mutlaka bir şey daldırınca, adamın değerli olup olmadığını çok çeşitli olaylar karşısında deneyince anlayabilirsiniz”
Yaşamımda bu söz benim için çok etkili ve yönlendirici olmuştur. Hani yine çok güzel bir söz vardır ya; nice elbiseler gördüm içinde adam yok. Nice adamlar gördüm üstünde elbise yok. Üzülmemeniz için bunlar gibi çok nedenler var. ne yazık ki bunlar yaşamımızın gerçekleri. Selamlar
ZÜLFİKAR BAL OLARAK ÇOK RAHATLIKLA İFADE EDİYORUM Kİ
ÖDP Bursa Yıldırım İlçesi üyesi iken, 2000 yılında Bursa CHP Yıldırım ilçe örgütüne tüzüğün 12 maddesinden yararlanarak üye oldum. Hasan Hayırlı ilçe başkanlığı döneminde aktif olarak parti çalışmalarına katıldım. Deniz Baykal’ın tekrar genel başkan olması ve o dönem il başkanımız olan Kemal Ekincinin görevden alınması üzerine partiden ayrıldım.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun genel başkan adayı olması ile birlikte 2010 Nisan ayında tekrar CHP’ye üye oldum. Teorik ve pratik anlamda parti çalışmalarına aktif olarak katılmaktayım.
CHP’de yaşadığım tecrübelere dayanarak ve Zülfikar Bal olarak çok rahatlıkla ifade ediyorum ki, (özellikle siyaset ve politika sahnesinde olanlar için diyorum) gerçek anlamda, kim CHP’nin iktidar olması için çalışıyor, kim kendi menfaati için çalışıyor anlaya bilmiş değilim. Bu nedenle parti içinde, partililer içinde örgüt içinde şaşkınım ve yalnızım. Özgür irademle var olmakta, yönümü, yolumu doğruyu bulmakta gerçekten çok zorlanıyorum.
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Yahya Şimşek Beyin yanıtı çok ibret verici.
Yahya Şimşek
Zülfikar hocam, seni çok iyi tanıyor ve de anlıyorum. İnsanları tanımanın o kadar kolay olmadığını en az benim kadar sizde biliyorsunuz. İstanbul Kukuk Fakültesinde öğrenciyken Medeni Hukuk hocamız Ord.Prof.Dr.Hıfzı Veldet Velidedeoğlu bir gün bize şunları söyledi,
“bulanık bir su birikintisi görüp de içinizden aman bu ne derin sudur diye; Kılığı kıyafeti düzgün bir insan görüp de aman ne değerli adam diye sakın olaki içinizden geçirmeyesiniz. Suyun derin olup olmadığını içine mutlaka bir şey daldırınca, adamın değerli olup olmadığını çok çeşitli olaylar karşısında deneyince anlayabilirsiniz”
Yaşamımda bu söz benim için çok etkili ve yönlendirici olmuştur. Hani yine çok güzel bir söz vardır ya; nice elbiseler gördüm içinde adam yok. Nice adamlar gördüm üstünde elbise yok. Üzülmemeniz için bunlar gibi çok nedenler var. ne yazık ki bunlar yaşamımızın gerçekleri. Selamlar
10/05/11
KÖYLÜNÜN KÖYÜNE VE KÖYLÜSÜNE, AŞKI, SEVDASI, ÖZLEMİ
Köy âşıklarına yanık türküler söyleten, şairlere içli şiirler yazdıran, gurbetçi köylülere derinden ah çektiren, efkârlanınca gözyaşı döktüren bu sevda, öylesine güçlü öylesine köklü ve öylesine kutsal ki, kuşaktan kuşağa, babadan oğula, andan kıza, deden toruna devam edip gider.
Bu özlemin, bu sevdanın ve bu aşkın kaynağında yatan gerçekler nelerdir? Yazının özü anlamı bu soruda gizlidir.
Gurbetten köye giderken, derin derenin kaştan çıkınca, Nursal’ın görünüşümüdür? Soğuk kaynak suları, bol oksijenli havasımıdır? Terk edilmiş, viran olmuş mezraları, çadır kurulmayan, mal davar otlamayan, yaylaları mıdır? Burcu, burcu kokan kır çiçeklerimidir? Beli bükülmüş, dizinin bağı kırılmış, üstü başı yırtılmış, yalnızlığa terk edilip, per, perişan olmuş, eli öpülesi yaşlılarımıdır? Bu vb. gibi soruları çoğaltmak mümkündür.
Atadan, deden, babadan kalan, tarlalara ev yapan, yazları köyde, kışları şehirde oturan, tatil amaçlı köye giden, köylülerimize soruyorum.
Köye ve köylümüze olan özleminiz aşkınız, sevdanız, yok oluyor mu? Azalıyor mu?
Azalmıyorsa, yok olmuyorsa sebebi nedir? Sizi oraya çeken gizemli güç nedir?
Aynı soruyu, köyü hiç terk etmeyen, edemeyen, yaz kış köyde yaşayan köylülerimize sormak içimden gelmiyor. Ama onları dinlemeyi, ne hissettiklerini, ne düşündüklerini, anlamayı, çok isterim. Çünkü onlar köy kültürünün, köy yaşamının son temsilcileridir. Ve sayıları hızla azalıyor.
EMEĞİN TERİ TOPRAĞA DÜŞMEYİNCE, KÖYE KÖY, KÖYLÜYE KÖYLÜ DENİRMİ?
Ne demişti Büyük önder Mustafa Kemal Atatürk. Köylü bu milletin efendisidir.
Köylümün yaşlılarını görün ya da resimlerine bakın, köyün efendisi ne hale gelmiş, ne hale düşürülmüş görün.
Köyün efendisini bu hala düşüren sistem utansın.
Not: Yazılarımı okuyan, takdir ve tebrik duygularını esirgemeyen, eleştirileriyle, motive eden köylüm İSMET ALPAY'A, teşekkür etmeyi bir
Bu özlemin, bu sevdanın ve bu aşkın kaynağında yatan gerçekler nelerdir? Yazının özü anlamı bu soruda gizlidir.
Gurbetten köye giderken, derin derenin kaştan çıkınca, Nursal’ın görünüşümüdür? Soğuk kaynak suları, bol oksijenli havasımıdır? Terk edilmiş, viran olmuş mezraları, çadır kurulmayan, mal davar otlamayan, yaylaları mıdır? Burcu, burcu kokan kır çiçeklerimidir? Beli bükülmüş, dizinin bağı kırılmış, üstü başı yırtılmış, yalnızlığa terk edilip, per, perişan olmuş, eli öpülesi yaşlılarımıdır? Bu vb. gibi soruları çoğaltmak mümkündür.
Atadan, deden, babadan kalan, tarlalara ev yapan, yazları köyde, kışları şehirde oturan, tatil amaçlı köye giden, köylülerimize soruyorum.
Köye ve köylümüze olan özleminiz aşkınız, sevdanız, yok oluyor mu? Azalıyor mu?
Azalmıyorsa, yok olmuyorsa sebebi nedir? Sizi oraya çeken gizemli güç nedir?
Aynı soruyu, köyü hiç terk etmeyen, edemeyen, yaz kış köyde yaşayan köylülerimize sormak içimden gelmiyor. Ama onları dinlemeyi, ne hissettiklerini, ne düşündüklerini, anlamayı, çok isterim. Çünkü onlar köy kültürünün, köy yaşamının son temsilcileridir. Ve sayıları hızla azalıyor.
EMEĞİN TERİ TOPRAĞA DÜŞMEYİNCE, KÖYE KÖY, KÖYLÜYE KÖYLÜ DENİRMİ?
Ne demişti Büyük önder Mustafa Kemal Atatürk. Köylü bu milletin efendisidir.
Köylümün yaşlılarını görün ya da resimlerine bakın, köyün efendisi ne hale gelmiş, ne hale düşürülmüş görün.
Köyün efendisini bu hala düşüren sistem utansın.
Not: Yazılarımı okuyan, takdir ve tebrik duygularını esirgemeyen, eleştirileriyle, motive eden köylüm İSMET ALPAY'A, teşekkür etmeyi bir
SORUYORUM CHP’Yİ Mİ, KENDİMİZİ Mİ BİTİRMEK İÇİN ÇABALIYORUZ?
Önümüzdeki süreçte parti içi seçimler yapılacak, en ücra yerlere dahi sandıklar konacak. Örgüt üyeleri sandıklarda oy kullanacaklar, ilçe delegelerini seçecekler.
İlçe delegeleri; ilçe başkanını yönetim ve disiplin kurulu üyelerini, seçecekler.
İl delegeleri; İl başkanını, il yönetim ve disiplin kurulu üyele...rini, kurultay delegelerini seçecekler.
Kurultay delegeleri; Genel başkanını, parti meclisi, yüksek disiplin kurulu üyelerini seçecek.
Ama kim kimi nasıl seçecek? Çünkü haftalardır, aylardır yıllardır, parti üyeleriyle hiçbir zaman hiçbir yerde örgüt toplantısı yapılmıyor. Yıllarca aynı mahallede ikamet eden parti üyeleri bir birlerini tanımıyor.
Birbirini hiç tanımayan, görmeyen, parti, örgüt çalışmaları hakkında, ya hiçbir şey bilmeyen, ya da kulaktan dolma bilgilerle yetinen üyeler, en son günde, seçim gününde birbirlerini nasıl tanıyıp seçecekler. Kendilerini nasıl tanıtıp aday olacaklar?
Nasıl oy isteyip oy verecekler?
SORUYORUM CHP’Yİ Mİ, KENDİMİZİ MİBİTİRMEK İÇİN ÇABALIYORUZ?
Böylesine hassas bir süreçte, tüzük hükmüne rağmen, ısrarlı yazılı sözlü önerilere rağmen, örgüt üyeleri toplantıya çağrılmıyor. Örgüt üyelerine bilgi verilmiyor. Örgüt üyelerinin önerileri, eleştirileri alınmıyor. SORUYORUM CHP’Yİ Mİ,
KENDİMİZİ MİBİTİRMEK İÇİN ÇABALIYORUZ?
İl ilçe yönetimlerinden izin almadan, sosyal paylaşım sitelerinde parti sorun ve çözümlerinin görüşülmesi konuşulması için, düğün salonları tutuluyor, (giderlerin ne kadar olduğu kim yada kimler tarafından karşılandığı bilinmiyor) toplantı günü, yeri ve saati veriliyor. Örgüt üyeleri toplantıya çağrılıyor? SORUYORUM CHP’Yİ Mİ, KENDİMİZİ MİBİTİRMEK İÇİN ÇABALIYORUZ
10/03/11
SORUYORUM CHP’Yİ Mİ, KENDİMİZİ Mİ BİTİRMEK İÇİN ÇABALIYORUZ?
Önümüzdeki süreçte parti içi seçimler yapılacak, en ücra yerlere dahi sandıklar konacak. Örgüt üyeleri sandıklarda oy kullanacaklar, ilçe delegelerini seçecekler.
İlçe delegeleri; ilçe başkanını yönetim ve disiplin kurulu üyelerini, seçecekler.
İl delegeleri; İl başkanını, il yönetim ve disiplin kurulu üyelerini, kurultay delegelerini seçecekler.
Kurultay delegeleri; Genel başkanını, parti meclisi, yüksek disiplin kurulu üyelerini seçecek.
Ama kim kimi nasıl seçecek? Çünkü haftalardır, aylardır yıllardır, parti üyeleriyle hiçbir zaman hiçbir yerde örgüt toplantısı yapılmıyor. Yıllarca aynı mahallede ikamet eden parti üyeleri bir birlerini tanımıyor.
Birbirini hiç tanımayan, görmeyen, parti, örgüt çalışmaları hakkında, ya hiçbir şey bilmeyen, ya da kulaktan dolma bilgilerle yetinen üyeler, en son günde, seçim gününde birbirlerini nasıl tanıyıp seçecekler. Kendilerini nasıl tanıtıp aday olacaklar? Nasıl oy isteyip oy verecekler? SORUYORUM CHP’Yİ Mİ, KENDİMİZİ MİBİTİRMEK İÇİN ÇABALIYORUZ?
Böylesine hassas bir süreçte, tüzük hükmüne rağmen, ısrarlı yazılı sözlü önerilere rağmen, örgüt üyeleri toplantıya çağrılmıyor. Örgüt üyelerine bilgi verilmiyor. Örgüt üyelerinin önerileri, eleştirileri alınmıyor. SORUYORUM CHP’Yİ Mİ, KENDİMİZİ MİBİTİRMEK İÇİN ÇABALIYORUZ?
İl ilçe yönetimlerinden izin almadan, sosyal paylaşım sitelerinde parti sorun ve çözümlerinin görüşülmesi konuşulması için, düğün salonları tutuluyor, (giderlerin ne kadar olduğu kim yada kimler tarafından karşılandığı bilinmiyor) toplantı günü, yeri ve saati veriliyor. Örgüt üyeleri toplantıya çağrılıyor? SORUYORUM CHP’Yİ Mİ, KENDİMİZİ MİBİTİRMEK İÇİN ÇABALIYORUZ?
İlçe delegeleri; ilçe başkanını yönetim ve disiplin kurulu üyelerini, seçecekler.
İl delegeleri; İl başkanını, il yönetim ve disiplin kurulu üyelerini, kurultay delegelerini seçecekler.
Kurultay delegeleri; Genel başkanını, parti meclisi, yüksek disiplin kurulu üyelerini seçecek.
Ama kim kimi nasıl seçecek? Çünkü haftalardır, aylardır yıllardır, parti üyeleriyle hiçbir zaman hiçbir yerde örgüt toplantısı yapılmıyor. Yıllarca aynı mahallede ikamet eden parti üyeleri bir birlerini tanımıyor.
Birbirini hiç tanımayan, görmeyen, parti, örgüt çalışmaları hakkında, ya hiçbir şey bilmeyen, ya da kulaktan dolma bilgilerle yetinen üyeler, en son günde, seçim gününde birbirlerini nasıl tanıyıp seçecekler. Kendilerini nasıl tanıtıp aday olacaklar? Nasıl oy isteyip oy verecekler? SORUYORUM CHP’Yİ Mİ, KENDİMİZİ MİBİTİRMEK İÇİN ÇABALIYORUZ?
Böylesine hassas bir süreçte, tüzük hükmüne rağmen, ısrarlı yazılı sözlü önerilere rağmen, örgüt üyeleri toplantıya çağrılmıyor. Örgüt üyelerine bilgi verilmiyor. Örgüt üyelerinin önerileri, eleştirileri alınmıyor. SORUYORUM CHP’Yİ Mİ, KENDİMİZİ MİBİTİRMEK İÇİN ÇABALIYORUZ?
İl ilçe yönetimlerinden izin almadan, sosyal paylaşım sitelerinde parti sorun ve çözümlerinin görüşülmesi konuşulması için, düğün salonları tutuluyor, (giderlerin ne kadar olduğu kim yada kimler tarafından karşılandığı bilinmiyor) toplantı günü, yeri ve saati veriliyor. Örgüt üyeleri toplantıya çağrılıyor? SORUYORUM CHP’Yİ Mİ, KENDİMİZİ MİBİTİRMEK İÇİN ÇABALIYORUZ?
NE BİLEĞİMİZ BÜKÜLÜRDÜ, NE SIRTIMIZ YERE GELİRDİ
Seçim sürecinde bir yere seçilmek için, halkımıza üyelerimize, gösterdiğimiz İlgi, sevgi, samimiyet, sıcaklık, ilişki ve iletişim keşke, keşke, keşke doğal olsa, kesintisiz olsa, Planlı programlı olsa,
Kendimizi ifade için, televizyonda medyada gözükmek için, tanımak ve tanınmak için, harcadığımız enerjiyi, zamanı, parayı, emeği, özveriyi partimiziçin, birliğimiz beraberliğimiz için, dayanışmamız kaynaşmamız için, örgütlü gücümüzü kurmak, kurumsallaştırmak için, tüzüğe, ilkelere, kurallara uymak ve uygulamak için, örgüt toplantılarında düşüncelerimizi, öneri ve eleştirilerimizi özgürce ifade etmek için kullanabilsek o zaman ne sırtımız yere gelir, ne bileğimiz bükülür.
5/12/10
CHP, BAYKAL VE EKİBİ
Deniz Baykal genel başkan olduğu süre içinde gerçek anlamda eşitliği, adaleti özgürlüğü savunmuş ve uygulamış olsaydı, ülke yönetiminde demokrasinin evrensel ilkelerini, parti yönetiminde demokratik merkeziyetçiliğin ilke, kural ve esaslarını savunmuş ve uygulamış olsaydı, bende Baykal ağlardım, bende dön diye yalvarırdım, bende açlık grevine katılırdım. Ama Baykal bunların hiç birini yapmamıştır. Baykal ülkeyi toplumu CHP sini korumak ve savunmak için değil. Yerini makamını korumak ve savunmak için, tek adam olmak için, kral, padişah gibi hükmetmek için, kendisine koşulsuz bağlı olan ekip, grup ve hizip yaratmıştır. o ekip grup ve hizip içinde yer alanlar da CHP sini değil kendilerini koruyup kolladığı için baykala bağlılıklarını ifade etmektedirler. Dön diye yalvarmaktadırlar. Peşinden gözyaşları dökmektedirler. Çok iyi biliyorlar ki CHP değil baykal yok olursa kendileride yok olacaklardır. Yıllar içinde oluşturulan ve kemikleşen, etle tırnak gibi kaynaşan, kafa kol ahbap çavuş ilişkileri içindeki örgütlü güçlerini, siyasi rakiplerini değil, parti içindeki rakiplerini, eleştirenleri yok etmek için acımasızca kullanmışlardır. Küçük olsun benim olsun demişlerdir. İşte bu anlayış ve zihniyet AKP den çok daha tehlikeli olmuştur. Bu anlayış ve zihniyettir ki CHP sini baraj altına düşürülmüştür. Şimdi CHP si oyları yükseliyorsa, bu yükselişin nedeni Baykal ve ekibinin başarısı değildir. Son ana yasa değişikliği ile cumhuriyetin yok olma tehlikesini hisseden cumhuriyetçilerin, Atatürkçülerin, sosyal demokratların, laiklerin sosyal hukuk devletini savunanların duyarlılığıdır.
Baykal dokunulmazlık kaldırılsın çok iyi işlemiştir. Birçok kez gündeme getirmiştir. Ama aynı derecede, aynı ağırlıkta siyasi partiler yasası, seçim yasası, baraj sistemi daha demokratik hale getirilsin dememiştir. Diyemez dese CHP güçlenerek var olacaktır. Ama Baykal ve ekibi yok olacaktır.
Baykal dokunulmazlık kaldırılsın çok iyi işlemiştir. Birçok kez gündeme getirmiştir. Ama aynı derecede, aynı ağırlıkta siyasi partiler yasası, seçim yasası, baraj sistemi daha demokratik hale getirilsin dememiştir. Diyemez dese CHP güçlenerek var olacaktır. Ama Baykal ve ekibi yok olacaktır.
4/26/10
DİKKAT
Baba hazinedir
Yemesini bilirsen
Anne sırat köprüsüdür
Geçmesini bilirsen
Kardeş beden aynasıdır
Bakmasını bilirsen
Evlat deniz suyudur
Ne içilir ne geçilir
Yemesini bilirsen
Anne sırat köprüsüdür
Geçmesini bilirsen
Kardeş beden aynasıdır
Bakmasını bilirsen
Evlat deniz suyudur
Ne içilir ne geçilir
OĞUL VE BABA
6 sın da
Babam her şeyi biliyor
15 in de
Bende babam kadar biliyorum
20 sin de
Babam hiçbir şey bilmiyor
30 unda
Nede olsa babam bazı şeyleri biliyor
40 da
Babamın fikrini sorsam fena olmaz
60 da Ah babam her şeyi biliyormuş
Babam her şeyi biliyor
15 in de
Bende babam kadar biliyorum
20 sin de
Babam hiçbir şey bilmiyor
30 unda
Nede olsa babam bazı şeyleri biliyor
40 da
Babamın fikrini sorsam fena olmaz
60 da Ah babam her şeyi biliyormuş
OĞUL VE NASİHAT
Zirve seni bekliyor
Dağın kıymetini bil
Üzüm yemek için
Bağın kıymetini bil
Yokluk gördüğün an
Çabuk yıkılır insan
Azı beğenmiyorsan
Çoğun kıymetini bil
Oğlum benim, bir düşün
Yarın çok geç, ömrünün
Bugünün kıymetini bil
Dağın kıymetini bil
Üzüm yemek için
Bağın kıymetini bil
Yokluk gördüğün an
Çabuk yıkılır insan
Azı beğenmiyorsan
Çoğun kıymetini bil
Oğlum benim, bir düşün
Yarın çok geç, ömrünün
Bugünün kıymetini bil
4/19/10
ATEŞ SU VE AHLAK
Ateş,su, ve ahlak bir yoldabuluşmuşlar.Tan ıştıktan sonra bir muhabbete tutuşmuşlar.Başlamış lar kendilerini tanıtmaya.
Ateş başlamış söze.
Bendeniz ateş: Ben demiş aşığımdır kimi zaman karanlıklarda,kimi zaman soğuklarda ısınmaya sebebim.Kimi zaman güneşim,kimi zaman bir kor parçasıyım yakarım hoşuma gitmediğinde önüme ne gelirse.Çok iyiyimdir.Benden çok kere istifade edilebilir der ve ekler ateş.Fakat bir sinirlenirsem yakarım etrafımda ne varsa kimi zaman yangın olurum ansızın yakalarım en boş anlarda der.Onun için benimle aranızı iyi tutun der.
Su başlar söze
Bendeniz der su: Hayat kaynağıyımdır.Yokluğ um çok kötüdür.Ben olmazsam yaşayamaz mahlukat.Her hayatta ben varım der.Benim olduğum yerde hayat.Sonra başlar ateşin yaptığı gibi zararlarından bahsetmeye.
Fakat der ben bir kızarsam sel olurum bazen,bazen bir fırınayla gelirim ne varsa yutarım der.Onun için benle aranızı iyi tutun der.
Sıra gelir ahlaka
Bendeniz ahlak: Hayat düzeninde benim yerim başkadır der.Benim hiç bir kötülüğüm yoktur.Kimseyide tehdit etmem der.
Sonra ateş girer söze
ben bu arkadaşlığı çok sevdim der.Hani olurda bir gün birbimizi kaybedersek nasıl buluşacağız der.
Su derki beni kaybederseniz eğer bir yağmur gördüğünüzde kaçmayın yaklaşın ben orada olurum der.
Ateş derki beni kaybederseniz eğer bir duman görürsenin,bir sıcaklık hissederseniz hemen gelin ben orada olurum der.
Sıra gelir ahlaka söylediği söz çok manidardır.
Siz siz olun beni sakın kaybetmeyin der.EĞER BENİ BİR DEFA KAYBEDERSENİZ BİR DAHA BULMANIZ MÜMKÜN OLMAYABİLİR.........
Ateş başlamış söze.
Bendeniz ateş: Ben demiş aşığımdır kimi zaman karanlıklarda,kimi zaman soğuklarda ısınmaya sebebim.Kimi zaman güneşim,kimi zaman bir kor parçasıyım yakarım hoşuma gitmediğinde önüme ne gelirse.Çok iyiyimdir.Benden çok kere istifade edilebilir der ve ekler ateş.Fakat bir sinirlenirsem yakarım etrafımda ne varsa kimi zaman yangın olurum ansızın yakalarım en boş anlarda der.Onun için benimle aranızı iyi tutun der.
Su başlar söze
Bendeniz der su: Hayat kaynağıyımdır.Yokluğ um çok kötüdür.Ben olmazsam yaşayamaz mahlukat.Her hayatta ben varım der.Benim olduğum yerde hayat.Sonra başlar ateşin yaptığı gibi zararlarından bahsetmeye.
Fakat der ben bir kızarsam sel olurum bazen,bazen bir fırınayla gelirim ne varsa yutarım der.Onun için benle aranızı iyi tutun der.
Sıra gelir ahlaka
Bendeniz ahlak: Hayat düzeninde benim yerim başkadır der.Benim hiç bir kötülüğüm yoktur.Kimseyide tehdit etmem der.
Sonra ateş girer söze
ben bu arkadaşlığı çok sevdim der.Hani olurda bir gün birbimizi kaybedersek nasıl buluşacağız der.
Su derki beni kaybederseniz eğer bir yağmur gördüğünüzde kaçmayın yaklaşın ben orada olurum der.
Ateş derki beni kaybederseniz eğer bir duman görürsenin,bir sıcaklık hissederseniz hemen gelin ben orada olurum der.
Sıra gelir ahlaka söylediği söz çok manidardır.
Siz siz olun beni sakın kaybetmeyin der.EĞER BENİ BİR DEFA KAYBEDERSENİZ BİR DAHA BULMANIZ MÜMKÜN OLMAYABİLİR.........
4/18/10
KELİMELERİN ANLATTIĞI KADARIM..NE ANLATIRSAM ANLATAYIM ANLAĞIN KADARIM
Sustuğum kadar konuşuyorum içimden
Sırlarım var bir ben biliyorum...
Susuyorum uzunca...
Kirlenmesin istiyorum safhane duygularım.
El sürmesinler istiyorum yüreğime.
Ya da... Boş ver duyma...
Susuyorum uzunca...
Susuyorum
Susuyorum
Kelimelerin anlattığı kadarım...
Ne anlatırsam anlatayım anladığın kadarım...
Bazen ne anlatırsak anlatalım kelimeler kifayetsiz kalır ve sadece susarız...
belki de amaç susarak anlatmak istemektir ama anlayana
Sırlarım var bir ben biliyorum...
Susuyorum uzunca...
Kirlenmesin istiyorum safhane duygularım.
El sürmesinler istiyorum yüreğime.
Ya da... Boş ver duyma...
Susuyorum uzunca...
Susuyorum
Susuyorum
Kelimelerin anlattığı kadarım...
Ne anlatırsam anlatayım anladığın kadarım...
Bazen ne anlatırsak anlatalım kelimeler kifayetsiz kalır ve sadece susarız...
belki de amaç susarak anlatmak istemektir ama anlayana
12/30/09
2010 YILINA GİRERKEN, DENİZ BAYKAL GERİCİ RECEP TAYYİP ERDOĞAN İLERİCİ
Atatürk’ü, Cumhuriyeti ve C.H.P. sini savunanların partisi, Deniz Baykal’ın öncülüğünde ve liderliğinde iki adım geri, bir adım ileri giderek geriliyor. İktidar olma gücünü kaybediyor.
Atatürk’e, Cumhuriyete ve C.H.P sine karşı olanların partisi, Recep Tayyip Erdoğan öncülüğünde ve liderliğinde, iki adım ileri bir adım geri giderek ilerliyor. İktidarı gücünü elinde tutuyor.
Bu anlamda görünen köy kılavuz istemiyor. Deniz Baykal gericiliği, Recep Tayyip Erdoğan ilericiliği temsil ediyor.
Deniz Baykal’ın tek adam oluşu, sözlü muhalefeti, güzel konuşması, güzel fiziği, sözde demokratlığı, tartışılmaz dürüstlüğü, bilgisi ve birikimi partisini iktidara hazırlamaya yetmiyor. Atatürk’ü, cumhuriyeti ve
C.H.P’yi savunanlara umut vermiyor.
Deniz Baykal, Recep Tayyip Erdoğan’ı ve partisini, öcü gibi göstererek, cumhuriyet elden gitti, gidiyor diyerek, halkı korkutarak, ürküterek, ucuz ve kolay politika yapıyor. Daha açıkçası Recep Tayyip Erdoğan’ın partisinden ve politikasından, beslenmeye çalışıyor. Sorunu ve çözümü kendi içinde aramıyor.
Deniz Baykal sözde eşitliği, adaleti, özgürlüğü ve demokrasiyi savunur gibi gözüküyor.
Ama anti demokratik olan siyasi, patiler yasasını, seçim yasasını, baraj sistemini değiştireceğim diyemiyor.
Deniz Baykal sözde eşitliği, adaleti, özgürlüğü ve demokrasiyi savunur gibi gözüküyor.
Ama parti içi demokrasiyi uygulamıyor. Partiyi kelimenin tam anlamıyla padişah gibi, kral gibi yönetiyor. En güçlü en yetkili benim diyor. Parti içinde kendisine ve yürüttüğü politikaya muhalefet edene aman vermiyor. Rakiplerini tuş eden pehlivan edasıyla dolaşıyor. . Gücünü acımasızca, zalimce kullanıyor. Seçimlerde seçmenden oy isterken, seçmene yüzünü dönüyor. Seçimden sonra oy veren seçmene sırtını dönüyor. İl, ilçe örgütlerinin kapsısı kapanıyor. Düşünceler fikirler açıklanmıyor. Demokrasinin erdemleri, sorunlar çözümler tartışılmıyor. Öneriler eleştiriler yapılmıyor. Üyeler kendini ifade edemiyor. Kadın ve gençlik kollarına gerek duyulmuyor. Delegeler yenilenmiyor. Ön seçimler yapılmıyor. Hukuk işlemiyor. Görevden almalar devam ediyor. Hazine yardımı yapılıyor. Üyelik aidatına gerek kalmıyor. Parti üyesi önemsenmiyor.
Sormak istiyorum.
Siz o ülkenin başbakan olsanız, böyle bir ana muhalefet partisinin olmasını istemez misiniz?
Siz o ülkenin başbakanı olsanız, çok konuşan ama iktidara alternatif olamayan bir muhalefet partsinin olmasını istemez misiniz?
Siz o ülkenin başbakan olsanız, gücünü halktan almayan bir muhalefet partisinin olmasını istemez misiniz?
Uyutma ve avutma oyunu daha ne kadar devam sürecek?
Yolun sonu gözüküyor. Ya Baykal gidecek yada kendisiyle birlikte C.H.P sini tarihin derinliklerine götürecek. Vebali de çok ağır olacak
Eğer büyük devlet ve siyaset adamı İSMET İNÖNÜ yaşasaydı Deniz Baykal’a derdi ki, SENİ BEN BİLE KURTARAMAM. 30.12.2009 Z.BAL
Atatürk’e, Cumhuriyete ve C.H.P sine karşı olanların partisi, Recep Tayyip Erdoğan öncülüğünde ve liderliğinde, iki adım ileri bir adım geri giderek ilerliyor. İktidarı gücünü elinde tutuyor.
Bu anlamda görünen köy kılavuz istemiyor. Deniz Baykal gericiliği, Recep Tayyip Erdoğan ilericiliği temsil ediyor.
Deniz Baykal’ın tek adam oluşu, sözlü muhalefeti, güzel konuşması, güzel fiziği, sözde demokratlığı, tartışılmaz dürüstlüğü, bilgisi ve birikimi partisini iktidara hazırlamaya yetmiyor. Atatürk’ü, cumhuriyeti ve
C.H.P’yi savunanlara umut vermiyor.
Deniz Baykal, Recep Tayyip Erdoğan’ı ve partisini, öcü gibi göstererek, cumhuriyet elden gitti, gidiyor diyerek, halkı korkutarak, ürküterek, ucuz ve kolay politika yapıyor. Daha açıkçası Recep Tayyip Erdoğan’ın partisinden ve politikasından, beslenmeye çalışıyor. Sorunu ve çözümü kendi içinde aramıyor.
Deniz Baykal sözde eşitliği, adaleti, özgürlüğü ve demokrasiyi savunur gibi gözüküyor.
Ama anti demokratik olan siyasi, patiler yasasını, seçim yasasını, baraj sistemini değiştireceğim diyemiyor.
Deniz Baykal sözde eşitliği, adaleti, özgürlüğü ve demokrasiyi savunur gibi gözüküyor.
Ama parti içi demokrasiyi uygulamıyor. Partiyi kelimenin tam anlamıyla padişah gibi, kral gibi yönetiyor. En güçlü en yetkili benim diyor. Parti içinde kendisine ve yürüttüğü politikaya muhalefet edene aman vermiyor. Rakiplerini tuş eden pehlivan edasıyla dolaşıyor. . Gücünü acımasızca, zalimce kullanıyor. Seçimlerde seçmenden oy isterken, seçmene yüzünü dönüyor. Seçimden sonra oy veren seçmene sırtını dönüyor. İl, ilçe örgütlerinin kapsısı kapanıyor. Düşünceler fikirler açıklanmıyor. Demokrasinin erdemleri, sorunlar çözümler tartışılmıyor. Öneriler eleştiriler yapılmıyor. Üyeler kendini ifade edemiyor. Kadın ve gençlik kollarına gerek duyulmuyor. Delegeler yenilenmiyor. Ön seçimler yapılmıyor. Hukuk işlemiyor. Görevden almalar devam ediyor. Hazine yardımı yapılıyor. Üyelik aidatına gerek kalmıyor. Parti üyesi önemsenmiyor.
Sormak istiyorum.
Siz o ülkenin başbakan olsanız, böyle bir ana muhalefet partisinin olmasını istemez misiniz?
Siz o ülkenin başbakanı olsanız, çok konuşan ama iktidara alternatif olamayan bir muhalefet partsinin olmasını istemez misiniz?
Siz o ülkenin başbakan olsanız, gücünü halktan almayan bir muhalefet partisinin olmasını istemez misiniz?
Uyutma ve avutma oyunu daha ne kadar devam sürecek?
Yolun sonu gözüküyor. Ya Baykal gidecek yada kendisiyle birlikte C.H.P sini tarihin derinliklerine götürecek. Vebali de çok ağır olacak
Eğer büyük devlet ve siyaset adamı İSMET İNÖNÜ yaşasaydı Deniz Baykal’a derdi ki, SENİ BEN BİLE KURTARAMAM. 30.12.2009 Z.BAL
12/25/09
BEN BİR ALEVİYİM AMA !
60 yaşında bir aleviyim. Köyüm çok uzaklarda, yüksek dağların başında yüzyıllar önce kurulmuş bir alevi köyü. Hayatımın ilk 8 yılı köyümde geçti.25 yıl Ankara da yaşadım. 1980 yılından sonrada bursa da yaşıyorum. Bu yaşıma kadar Alevilik hakkında genel bilgilerim oldu.
Ama bu yaşıma kadar Aleviliği yaşamadım. Yaşayamadım. Alevi geleneklerini, usul, kural ve esaslarını öğrenemedim. Muharrem ayında oruçta tutmadım. Cem törenlerine katılmadım. Alevi derneklerinde çok fazla bulunmadım. Ama ben bir aleviyim.
Alevi kimliğimi hiçbir zaman, hiçbir yerde saklamadım, gizlemedim. Ama saklayan gizleyen çok alevi gördüm. İstemediği halde cuma namazlarına, giden, ramazan ayında oruç tutan, ya da tutuyor gözüken Alevileri çok gördüm. Hiç şüphesiz ki, alevi olduğunu gizlemeyen cesur yürekli, gizleyende korkak yürekli değildi. Ama gördüklerim yaşadıklarım gerçekti
Korkunun, korkaklığın, ürkekliğin, çekingenliğin, gizliliğin sebebi, kaynağı neydi? Kerbelada ehlibeyti neden susuz bıraktılar? Neden yüz yıllarca Alevilere kıyıp zulmettiler? Neden pir sulatanı astılar? Neden Sivas ta 37 canı yaktılar? Neden asılsız iftiralar attılar? Neydi Alevilerin suçları kabahatleri? Neydi?
Gayri Müslimler ülkemizde ibadethanelerinde, ibadetlerini özgürce yaparlarken, aleviler kendi ülkesinde ibadetlerini neden özgürce yapamıyorlardı? Neden Alevi köylerine, cem evleri değil de, camiler yapılıyordu? Ve neden bunda ısrar ediliyordu?
Zaman durmuyordu, geriye değil ileriye doğru akıyordu. Yaşam şartları Alevileri zorladı. Gurbete (büyük şehirlere) yolculuk başladı.
Dağ köylerinde yaşayan aleviler, şehre indiler. İnmek zorunda kaldılar. Kabuklarını kırdılar, korkularını yendiler, derneklerini kurdular? Cem evlerini yaptılar. Kıyımlara, zulümlere, asmalara, yakmalara boyun eğmediler. Pes etmediler. Yılmadılar. Erenler yolundan dönmediler. Haklarını aradılar. Yüz binleri alanlara topladılar. Devleti yönetenler, çoğunlukta olanlar, gördüler, görmezlikten gelemediler.
24.12.2009 tarihinde muharrem ayında Erzincan ilinde, valimizin açış konuşmasını yaptığı devlet televizyonu TRT 1 in tarihinde ilk kez naklen verdiği, cem törenlerini izledim. Cemde yapılan duaları, duazları, deyişleri, dinledim. Ceme katılan dedelerimizi, kadınlarımızı, erkeklerimizi, gençlerimizi gördüm. İzlemek, görmek, anlatmak hiç kalır. O anı yaşamak gerek. Hissetmek gerek. Yürekten inanmak gerek. İnandım, o anı yaşadım ve hissettim. Bambaşka bir dünyanın içinde buldum kendimi. Ordaydım, onların arasındaydım. Onlardan biriydim. Onlarla duygulandım, onlarla ağladım. Her şeyiyle, ama her şeyiyle çok farklı bir inançtı, çok farklı bir kültürdü, çok farklı bir ibadetti. Renkliydi, coşkuluydu, duygu yüklüydü.
Acaba diyorum. Tarih boyunca çoğunlukta olanları, gücü elinde bulunduranları, korkutanları, katledenleri, susuz bırakanları, zulmedenleri, yakanları, asanları, korkutan asıl gerçek cem evlerimiydi? Kadınıyla erkeğiyle, genciyle, yaşlısıyla hep birlikte yapılan sazlı, sözlü, semahlı cemler miydi? Tarih boyunca Görmek, yada göstermek istemedikleri, Alevilerin inançları, cemleri ve cem evlerimiydi?
Ama bu yaşıma kadar Aleviliği yaşamadım. Yaşayamadım. Alevi geleneklerini, usul, kural ve esaslarını öğrenemedim. Muharrem ayında oruçta tutmadım. Cem törenlerine katılmadım. Alevi derneklerinde çok fazla bulunmadım. Ama ben bir aleviyim.
Alevi kimliğimi hiçbir zaman, hiçbir yerde saklamadım, gizlemedim. Ama saklayan gizleyen çok alevi gördüm. İstemediği halde cuma namazlarına, giden, ramazan ayında oruç tutan, ya da tutuyor gözüken Alevileri çok gördüm. Hiç şüphesiz ki, alevi olduğunu gizlemeyen cesur yürekli, gizleyende korkak yürekli değildi. Ama gördüklerim yaşadıklarım gerçekti
Korkunun, korkaklığın, ürkekliğin, çekingenliğin, gizliliğin sebebi, kaynağı neydi? Kerbelada ehlibeyti neden susuz bıraktılar? Neden yüz yıllarca Alevilere kıyıp zulmettiler? Neden pir sulatanı astılar? Neden Sivas ta 37 canı yaktılar? Neden asılsız iftiralar attılar? Neydi Alevilerin suçları kabahatleri? Neydi?
Gayri Müslimler ülkemizde ibadethanelerinde, ibadetlerini özgürce yaparlarken, aleviler kendi ülkesinde ibadetlerini neden özgürce yapamıyorlardı? Neden Alevi köylerine, cem evleri değil de, camiler yapılıyordu? Ve neden bunda ısrar ediliyordu?
Zaman durmuyordu, geriye değil ileriye doğru akıyordu. Yaşam şartları Alevileri zorladı. Gurbete (büyük şehirlere) yolculuk başladı.
Dağ köylerinde yaşayan aleviler, şehre indiler. İnmek zorunda kaldılar. Kabuklarını kırdılar, korkularını yendiler, derneklerini kurdular? Cem evlerini yaptılar. Kıyımlara, zulümlere, asmalara, yakmalara boyun eğmediler. Pes etmediler. Yılmadılar. Erenler yolundan dönmediler. Haklarını aradılar. Yüz binleri alanlara topladılar. Devleti yönetenler, çoğunlukta olanlar, gördüler, görmezlikten gelemediler.
24.12.2009 tarihinde muharrem ayında Erzincan ilinde, valimizin açış konuşmasını yaptığı devlet televizyonu TRT 1 in tarihinde ilk kez naklen verdiği, cem törenlerini izledim. Cemde yapılan duaları, duazları, deyişleri, dinledim. Ceme katılan dedelerimizi, kadınlarımızı, erkeklerimizi, gençlerimizi gördüm. İzlemek, görmek, anlatmak hiç kalır. O anı yaşamak gerek. Hissetmek gerek. Yürekten inanmak gerek. İnandım, o anı yaşadım ve hissettim. Bambaşka bir dünyanın içinde buldum kendimi. Ordaydım, onların arasındaydım. Onlardan biriydim. Onlarla duygulandım, onlarla ağladım. Her şeyiyle, ama her şeyiyle çok farklı bir inançtı, çok farklı bir kültürdü, çok farklı bir ibadetti. Renkliydi, coşkuluydu, duygu yüklüydü.
Acaba diyorum. Tarih boyunca çoğunlukta olanları, gücü elinde bulunduranları, korkutanları, katledenleri, susuz bırakanları, zulmedenleri, yakanları, asanları, korkutan asıl gerçek cem evlerimiydi? Kadınıyla erkeğiyle, genciyle, yaşlısıyla hep birlikte yapılan sazlı, sözlü, semahlı cemler miydi? Tarih boyunca Görmek, yada göstermek istemedikleri, Alevilerin inançları, cemleri ve cem evlerimiydi?
12/22/09
KÖYÜM MURSAL’IN YERİ, YERLEŞİMİ, YAŞAM KOŞULLARI
KÖYÜM MURSAL’IN YERİ, YERLEŞİMİ, YAŞAM KOŞULLARI
Çok uzaklarda, yüksek yaylalarda, uzun kış aylarında kardan yolların kesildiği yerdir MURSAL’IM
Yama dağının eteğinde, buz gibi suların kaynağında, çayırın çimenin yeşerdiği, büyük derenin çağladığı yerdir MURSAL’IM
Divriği’den çıkıp MURSALA gidince, erşin, bahtiyar, venk, sören, vazıldan, ürük köylerini geçince, derin derenin kaşa çıkınca, görünen yerdir MURSALIM
Çok değil 55 sene önceki yaşadığım gördüğüm MURSAL’ı anlatayım
MURSALIN Evleri kerpiç ile taştan örülmüştür.Tavanları söğüt, ardıçla ağacıyla örtülmüş, üstüne toprak atılmıştır. Duvarları kara çamurla sıvanmış, yüzü ağ toprakla boyanmıştır.
Yağmurlarda akmasın diye dambaşıların üstüne taştan loğ koyulmuştur.
Yün çorap üstünden çarıklar giyilmiş, çarıklar yırtılınca da sırımla örülmüştür.
Tarlalar kara sabanla sürülmüştür. Analar tarlada doğurmuş, bebekler öllüğe belenmiştir. Ekinler, otlar, yoncalar, orakla derilmiş, dağlardan, geven, çaşır, toplanmış, at, eşek, katır sırtında taşınmıştır. Kütük üstünde ot, yonca ( alaf ) doğranmış musurlarda hayvanlar yemlenmiştir. Çıra ışığında oturulmuş, tezek ateşinde yemek pişirilmiş ocak başında yenilmiştir.
doktor, hemşire, okul, öğretmen, telefon elektrik olmamıştır. Devletin, koruyucu gücü, güler yüzü, yardımı desteği olmamıştır. Ama korkutucu gücü olmuştur. Analar çocuklarını jenderme geliyi diye korkutur olmuştur.
Arpayı, buğdayı, peyniri, çökeliği, satmak, çayını, şekerini, tuzunu, kazyağını, basmasını kumaşını almak için, hayvan sırtında 35 kilometre uzaktaki şehere gitmiştir. Canın yongası olan malını davarnı tecirlere ucuza satılmıştır. Öyle çok ki yazılacaklar, sayfalar dolusu tutar yinede bitmez.
Mursal köylüsü, yani milletin efendisi, sefaletten, cehaletten kurtulmak için, çalışıp para kazanmak için, çocuklarını okutup istikbalini kurtarmak için, göz yaşları içinde düştü gurbetin yoluna. Kolay değildi köyden kopmak, baba ocağını, doğup büyüdüğü yeri terk etmek. Kolay değildi gurbet elde gurbetin kahrını çekmek. Buna rağmen köyünü terk edenler hızla çoğaldı. Kısa sürede boşaldı köyler. Köyde ocaklar tütmez oldu, kerpiçten taştan yapılan evler yıkıldı harabeye döndü. Bir ev orda bir ev şurada kaldı. işte tam da böyle bir ortamda ve havada Köyümüz ozanı aşık ali kızıl tuğ efkarlandı aldı sazı eline dediki asri gurbet harap ettin köyümü, türkü köyünü terk eden Türk köylülerinin türküsü oldu.
Türkiye Cumhuriyetinin, ve Türk köylüsünün ebedi ezeli bir düşmanı vardır. O düşman köy enstitülerini kapatmıştır. O düşman Türk köylüsünü köyünden, toprağından koparmıştır.
Azıcık düşün köy enstitüleri kapanmasaydı. Köylerimiz boşalmasaydı. Türkiye’nin gücüne güç yeter miydi? O düşman bunu çoook önceden görmüş ve yapacağı en büyük düşmanlığı yapmıştır. Yapma yada devam ediyor. Ama kolay değildir. Mustafa kemal ata türkün kurduğu türk ordusunu yenmek, kolay değildir Türkiye cumhuriyetini kolayca parçalayıp yok etmek. Zalim düşman bunun farkında olduğu için sinsi planını sabırla amacına ulaşıncaya kadar uygulamaya koyacaktır.
Çok uzaklarda, yüksek yaylalarda, uzun kış aylarında kardan yolların kesildiği yerdir MURSAL’IM
Yama dağının eteğinde, buz gibi suların kaynağında, çayırın çimenin yeşerdiği, büyük derenin çağladığı yerdir MURSAL’IM
Divriği’den çıkıp MURSALA gidince, erşin, bahtiyar, venk, sören, vazıldan, ürük köylerini geçince, derin derenin kaşa çıkınca, görünen yerdir MURSALIM
Çok değil 55 sene önceki yaşadığım gördüğüm MURSAL’ı anlatayım
MURSALIN Evleri kerpiç ile taştan örülmüştür.Tavanları söğüt, ardıçla ağacıyla örtülmüş, üstüne toprak atılmıştır. Duvarları kara çamurla sıvanmış, yüzü ağ toprakla boyanmıştır.
Yağmurlarda akmasın diye dambaşıların üstüne taştan loğ koyulmuştur.
Yün çorap üstünden çarıklar giyilmiş, çarıklar yırtılınca da sırımla örülmüştür.
Tarlalar kara sabanla sürülmüştür. Analar tarlada doğurmuş, bebekler öllüğe belenmiştir. Ekinler, otlar, yoncalar, orakla derilmiş, dağlardan, geven, çaşır, toplanmış, at, eşek, katır sırtında taşınmıştır. Kütük üstünde ot, yonca ( alaf ) doğranmış musurlarda hayvanlar yemlenmiştir. Çıra ışığında oturulmuş, tezek ateşinde yemek pişirilmiş ocak başında yenilmiştir.
doktor, hemşire, okul, öğretmen, telefon elektrik olmamıştır. Devletin, koruyucu gücü, güler yüzü, yardımı desteği olmamıştır. Ama korkutucu gücü olmuştur. Analar çocuklarını jenderme geliyi diye korkutur olmuştur.
Arpayı, buğdayı, peyniri, çökeliği, satmak, çayını, şekerini, tuzunu, kazyağını, basmasını kumaşını almak için, hayvan sırtında 35 kilometre uzaktaki şehere gitmiştir. Canın yongası olan malını davarnı tecirlere ucuza satılmıştır. Öyle çok ki yazılacaklar, sayfalar dolusu tutar yinede bitmez.
Mursal köylüsü, yani milletin efendisi, sefaletten, cehaletten kurtulmak için, çalışıp para kazanmak için, çocuklarını okutup istikbalini kurtarmak için, göz yaşları içinde düştü gurbetin yoluna. Kolay değildi köyden kopmak, baba ocağını, doğup büyüdüğü yeri terk etmek. Kolay değildi gurbet elde gurbetin kahrını çekmek. Buna rağmen köyünü terk edenler hızla çoğaldı. Kısa sürede boşaldı köyler. Köyde ocaklar tütmez oldu, kerpiçten taştan yapılan evler yıkıldı harabeye döndü. Bir ev orda bir ev şurada kaldı. işte tam da böyle bir ortamda ve havada Köyümüz ozanı aşık ali kızıl tuğ efkarlandı aldı sazı eline dediki asri gurbet harap ettin köyümü, türkü köyünü terk eden Türk köylülerinin türküsü oldu.
Türkiye Cumhuriyetinin, ve Türk köylüsünün ebedi ezeli bir düşmanı vardır. O düşman köy enstitülerini kapatmıştır. O düşman Türk köylüsünü köyünden, toprağından koparmıştır.
Azıcık düşün köy enstitüleri kapanmasaydı. Köylerimiz boşalmasaydı. Türkiye’nin gücüne güç yeter miydi? O düşman bunu çoook önceden görmüş ve yapacağı en büyük düşmanlığı yapmıştır. Yapma yada devam ediyor. Ama kolay değildir. Mustafa kemal ata türkün kurduğu türk ordusunu yenmek, kolay değildir Türkiye cumhuriyetini kolayca parçalayıp yok etmek. Zalim düşman bunun farkında olduğu için sinsi planını sabırla amacına ulaşıncaya kadar uygulamaya koyacaktır.
12/18/09
KÖYLÜM MUHSİN HALİSİN ELEŞTİRİSİ
Zülfikar Bal'ın Mursal ile ilgili düşünceleri, özlemi güzel de, köye dönüp, ev yapanlar hakkındaki düşüncelerine katılmıyorum..Bu kişilerden tanıdıklarımın hepsi de (genelde tüm köylümüz) sıcakkanlı, sofrası yerde, samimi insanlar. 'Paraları var ama fakirler' demek bence hakaret. Kimsenin bunu söylemeye hakkı yok.. Ortalama 60'lı yaşlarda, sağlık sorunları olan insanlar. Hepsi uzun ömürlü olsun, kalan yıllarını baba topraklarında geçirmek istiyorlar. Betonarme evlerinin olması yanlış mı, bu yaştan sonra tekrar çiftçilik mi yapsınlar...Olayları zamanın ve insanların şartlarına göre değerlendirmek gerek...Selamlar..
KÖYLÜM MUHSİN BEYİN SERT ELEŞTİRİSİNE CEVAPTIR.
MUHSİN BEYİN SERT ELEŞTİRİSİNE CEVAPTIR.
Öncelikle yazımı okuduğunuz ve eleştiri yazdığınız için teşekkür ediyorum. Yazılarımdaki duyguları, düşünceleri sanırım yanlış anlamış veya ben yanlış anlatmış olabilirim. Köyle ilgili yazılarımın içeriği asla sizin algıladığınız ve ifade ettiğiniz duygu ve düşünceyle yazılmamıştır.
Köyümüzden hiç ayrılmamış olan köylülerimize, sonradan köyümüze ev yapan köylülerimize, gencine, yaşlısına sevgim, saygım, özlemim sonsuzdur.
Genelde insanların, özelde köylülerimizin yaşam biçimleri, onların zenginlikleri, fakirlikleri, soğukkanlı ya da sıcakkanlı oluşları hakkında yorum yapmak, eleştiride bulunmak ne hakkımdır. Ne yetkimdir. Nede haddimdir. Konuyla ilgili yazımın, bir kelimesi, bir cümlesi sizin anladığınız şekilde yanlış anlamaya yada anlaşılmaya sebebiyet verdiyse, en başta sizden, ve sonrada tüm köylülerimizden özür dilemeyi bir borç bilirim.
Köyümüzle ilgi, yazılarımda anlatmaya çalıştığım gerçek, köylülerimizin kıt olanaklarıyla, tabiatın güçlükleriyle, emekleriyle, alın terleriyle çalışmalarıdır. Kendi işlerini kendilerinin yapmalarıdır. toprağı ekip biçmeleri, hayvancılıkla uğraşmalarıdır. Tüm yaşam zorluklarına rağmen Kilerlerinin dolu olmasıdır. Gönüllerinin gözlerinin tok olmasıdır. Yüzlerinin güleç, sofralarının bereketli olmasıdır. Şimdi köyümüzde yaşayanlar geçimlerini topraktan sağlamıyorlar. Ekip biçmiyorlar. Anlatmaya çalıştığım budur. Yoksa doğrudan zenginlikle fakirlikle, soğuklukla sıcaklıkla, alakalı değildir. Köyün ve köylünün yok edilmesidir.
MUHSİN BEY
Köylümüz, çiftçimiz, ziraatçımız korunsaydı, desteklenseydi, hastane, okul, yol, su, elektrik vb. gibi hizmetler köylerimize verilseydi, köylü, köyünü, toprağını, malını davarını terk etmeycekti. Gurbetin yolunu tutmayacaktı. Büyük göç yaşanmayacaktı. Dağımız, taşımız, toprağımız özlenmeyecekti, Hasret ve ayrılık türküleri söylenmeyecek, şiirler, yazılar yazılmayacaktı. Ülkemiz fakirleşmeyecek, işsizlik artmayacaktı.
Beton arma evlere, değişime yeniliğe nasıl karşı olayım. Anlatmaya çalıştığım onlar değil ki. Ama keşke köylü köyünü terk etmeden beton evler yapılmış olsaydı.
Yaptığınız eleştiriyle bu açıklamayı yapma fırsatı verdiğiniz için, size bir kez daha teşekkür ediyorum. Sağlık ve esenlikler diliyorum.
Öncelikle yazımı okuduğunuz ve eleştiri yazdığınız için teşekkür ediyorum. Yazılarımdaki duyguları, düşünceleri sanırım yanlış anlamış veya ben yanlış anlatmış olabilirim. Köyle ilgili yazılarımın içeriği asla sizin algıladığınız ve ifade ettiğiniz duygu ve düşünceyle yazılmamıştır.
Köyümüzden hiç ayrılmamış olan köylülerimize, sonradan köyümüze ev yapan köylülerimize, gencine, yaşlısına sevgim, saygım, özlemim sonsuzdur.
Genelde insanların, özelde köylülerimizin yaşam biçimleri, onların zenginlikleri, fakirlikleri, soğukkanlı ya da sıcakkanlı oluşları hakkında yorum yapmak, eleştiride bulunmak ne hakkımdır. Ne yetkimdir. Nede haddimdir. Konuyla ilgili yazımın, bir kelimesi, bir cümlesi sizin anladığınız şekilde yanlış anlamaya yada anlaşılmaya sebebiyet verdiyse, en başta sizden, ve sonrada tüm köylülerimizden özür dilemeyi bir borç bilirim.
Köyümüzle ilgi, yazılarımda anlatmaya çalıştığım gerçek, köylülerimizin kıt olanaklarıyla, tabiatın güçlükleriyle, emekleriyle, alın terleriyle çalışmalarıdır. Kendi işlerini kendilerinin yapmalarıdır. toprağı ekip biçmeleri, hayvancılıkla uğraşmalarıdır. Tüm yaşam zorluklarına rağmen Kilerlerinin dolu olmasıdır. Gönüllerinin gözlerinin tok olmasıdır. Yüzlerinin güleç, sofralarının bereketli olmasıdır. Şimdi köyümüzde yaşayanlar geçimlerini topraktan sağlamıyorlar. Ekip biçmiyorlar. Anlatmaya çalıştığım budur. Yoksa doğrudan zenginlikle fakirlikle, soğuklukla sıcaklıkla, alakalı değildir. Köyün ve köylünün yok edilmesidir.
MUHSİN BEY
Köylümüz, çiftçimiz, ziraatçımız korunsaydı, desteklenseydi, hastane, okul, yol, su, elektrik vb. gibi hizmetler köylerimize verilseydi, köylü, köyünü, toprağını, malını davarını terk etmeycekti. Gurbetin yolunu tutmayacaktı. Büyük göç yaşanmayacaktı. Dağımız, taşımız, toprağımız özlenmeyecekti, Hasret ve ayrılık türküleri söylenmeyecek, şiirler, yazılar yazılmayacaktı. Ülkemiz fakirleşmeyecek, işsizlik artmayacaktı.
Beton arma evlere, değişime yeniliğe nasıl karşı olayım. Anlatmaya çalıştığım onlar değil ki. Ama keşke köylü köyünü terk etmeden beton evler yapılmış olsaydı.
Yaptığınız eleştiriyle bu açıklamayı yapma fırsatı verdiğiniz için, size bir kez daha teşekkür ediyorum. Sağlık ve esenlikler diliyorum.
12/17/09
EFKARLIYIM
Tohum ekilen tarlalarımız
Ekin, arpa deren ırgatlarımız
Yaylalarda malımız, davarımız
Yok, olduğu için efkârlıyım
Dağlarımızda gezen kurtlarımız
Sürümüzü koruyan itlerimiz
Kaval çalan çobanlarımız
Yok, olduğu için efkârlıyım
Çift süren babalarımız
İnek, koyun sağan analarımız
Yol yordam öğreten dedelerimiz
Yok, olduğu için öfkarlıyım
Çevirmede cırtınoğlu
Dişlerinde bekonoğlu
Mursalda goconoğlu
Yok, olduğu için efkârlıyım
Düğünlerde davulumuz, zurnamız
Dambaşılarda çekilen halayımız
At sırtında giden gelinimiz
Yok, olduğu için öfkarlıyım
Köylüye destek olmayan, köylüyü korumayan, köylüye hizmet vermeyen, köydeki yoksulluğu, sefaleti, cehaleti yok etmeyen, köylüyü ata yurdundan, baba ocağından, toprağından, malından, mülkünden koparıp sistem utansın.
Köye ve köylüsüne olan sevdayı, özlemi, aşkı özünde yüreğinde hisseden, (menfaatin zerresini, düşünmeden) özüyle ve yüreğiyle paylaşan köylülerime yürekten selam olsun.
Ekin, arpa deren ırgatlarımız
Yaylalarda malımız, davarımız
Yok, olduğu için efkârlıyım
Dağlarımızda gezen kurtlarımız
Sürümüzü koruyan itlerimiz
Kaval çalan çobanlarımız
Yok, olduğu için efkârlıyım
Çift süren babalarımız
İnek, koyun sağan analarımız
Yol yordam öğreten dedelerimiz
Yok, olduğu için öfkarlıyım
Çevirmede cırtınoğlu
Dişlerinde bekonoğlu
Mursalda goconoğlu
Yok, olduğu için efkârlıyım
Düğünlerde davulumuz, zurnamız
Dambaşılarda çekilen halayımız
At sırtında giden gelinimiz
Yok, olduğu için öfkarlıyım
Köylüye destek olmayan, köylüyü korumayan, köylüye hizmet vermeyen, köydeki yoksulluğu, sefaleti, cehaleti yok etmeyen, köylüyü ata yurdundan, baba ocağından, toprağından, malından, mülkünden koparıp sistem utansın.
Köye ve köylüsüne olan sevdayı, özlemi, aşkı özünde yüreğinde hisseden, (menfaatin zerresini, düşünmeden) özüyle ve yüreğiyle paylaşan köylülerime yürekten selam olsun.
12/15/09
KÖYLÜNÜN KÖYÜNE VE KÖYLÜSÜNE, AŞKI, SEVDASI, ÖZLEMİ
Köy âşıklarına yanık türküler söyleten, şairlere içli şiirler yazdıran, gurbetçi köylülere derinden ah çektiren, efkârlanınca gözyaşı döktüren bu sevda, öylesine güçlü öylesine köklü ve öylesine kutsal ki, kuşaktan kuşağa, babadan oğula, andan kıza, deden toruna devam edip gider.
Bu özlemin, bu sevdanın ve bu aşkın kaynağında yatan gerçekler nelerdir? Yazının özü anlamı bu soruda gizlidir.
Gurbetten köye giderken, derin derenin kaştan çıkınca, Nursal’ın görünüşümüdür? Soğuk kaynak suları, bol oksijenli havasımıdır? Terk edilmiş, viran olmuş mezraları, çadır kurulmayan, mal davar otlamayan, yaylaları mıdır? Burcu, burcu kokan kır çiçeklerimidir? Beli bükülmüş, dizinin bağı kırılmış, üstü başı yırtılmış, yalnızlığa terk edilip, per, perişan olmuş, eli öpülesi yaşlılarımıdır? Bu vb. gibi soruları çoğaltmak mümkündür.
Atadan, deden, babadan kalan, tarlalara ev yapan, yazları köyde, kışları şehirde oturan, tatil amaçlı köye giden, köylülerimize soruyorum.
Köye ve köylümüze olan özleminiz aşkınız, sevdanız, yok oluyor mu? Azalıyor mu?
Azalmıyorsa, yok olmuyorsa sebebi nedir? Sizi oraya çeken gizemli güç nedir?
Aynı soruyu, köyü hiç terk etmeyen, edemeyen, yaz kış köyde yaşayan köylülerimize sormak içimden gelmiyor. Ama onları dinlemeyi, ne hissettiklerini, ne düşündüklerini, anlamayı, çok isterim. Çünkü onlar köy kültürünün, köy yaşamının son temsilcileridir. Ve sayıları hızla azalıyor.
EMEĞİN TERİ TOPRAĞA DÜŞMEYİNCE, KÖYE KÖY, KÖYLÜYE KÖYLÜ DENİRMİ?
Ne demişti Büyük önder Mustafa Kemal Atatürk. Köylü bu milletin efendisidir.
Köylümün yaşlılarını görün ya da resimlerine bakın, köyün efendisi ne hale gelmiş, ne hale düşürülmüş görün.
Köyün efendisini bu hala düşüren sistem utansın.
Not: Yazılarımı okuyan, takdir ve tebrik duygularını esirgemeyen, eleştirileriyle, motive eden köylüm İSMET ALPAY'A, teşekkür etmeyi bir bor
Bu özlemin, bu sevdanın ve bu aşkın kaynağında yatan gerçekler nelerdir? Yazının özü anlamı bu soruda gizlidir.
Gurbetten köye giderken, derin derenin kaştan çıkınca, Nursal’ın görünüşümüdür? Soğuk kaynak suları, bol oksijenli havasımıdır? Terk edilmiş, viran olmuş mezraları, çadır kurulmayan, mal davar otlamayan, yaylaları mıdır? Burcu, burcu kokan kır çiçeklerimidir? Beli bükülmüş, dizinin bağı kırılmış, üstü başı yırtılmış, yalnızlığa terk edilip, per, perişan olmuş, eli öpülesi yaşlılarımıdır? Bu vb. gibi soruları çoğaltmak mümkündür.
Atadan, deden, babadan kalan, tarlalara ev yapan, yazları köyde, kışları şehirde oturan, tatil amaçlı köye giden, köylülerimize soruyorum.
Köye ve köylümüze olan özleminiz aşkınız, sevdanız, yok oluyor mu? Azalıyor mu?
Azalmıyorsa, yok olmuyorsa sebebi nedir? Sizi oraya çeken gizemli güç nedir?
Aynı soruyu, köyü hiç terk etmeyen, edemeyen, yaz kış köyde yaşayan köylülerimize sormak içimden gelmiyor. Ama onları dinlemeyi, ne hissettiklerini, ne düşündüklerini, anlamayı, çok isterim. Çünkü onlar köy kültürünün, köy yaşamının son temsilcileridir. Ve sayıları hızla azalıyor.
EMEĞİN TERİ TOPRAĞA DÜŞMEYİNCE, KÖYE KÖY, KÖYLÜYE KÖYLÜ DENİRMİ?
Ne demişti Büyük önder Mustafa Kemal Atatürk. Köylü bu milletin efendisidir.
Köylümün yaşlılarını görün ya da resimlerine bakın, köyün efendisi ne hale gelmiş, ne hale düşürülmüş görün.
Köyün efendisini bu hala düşüren sistem utansın.
Not: Yazılarımı okuyan, takdir ve tebrik duygularını esirgemeyen, eleştirileriyle, motive eden köylüm İSMET ALPAY'A, teşekkür etmeyi bir bor
12/13/09
MURSALLIYSAN BAŞKÖŞEYE VE MURSALI FERHAT KAYA HK.
Yün halı ve yastık serili bir köy odasının da başköşede otururken çekilmiş bir köylü resmi, mursal gen.tr. nin ana sayfasının sağ tarafında akıp duran mavi şeridin başköşesinde yerini almış. O resim, o yörede çok yaygın olan mursal’lıysan başköşeye, sözünü simgelemek amacıylamı konmuş diye kendime sordum.
Başköşede oturan o köylünün kim olduğunu, köy tabiriyle açıklamak istiyorum. O köylü, topallaliğin, zoroğun torunu, kör salma’nın oğlu, benimde bacanağım olan Ferhat Kaya’dır. O köy odası da, kendi evinin oturma odasıdır. O eve birçokları gibi bende misafir oldum. O köşesinde oturdum, o köylüyle, sohbet ettim. O köylünün sofrasında yemek yedim, çayını kahvesini içtim.
O resimdeki köylü, mursalıysan başköşeye sözünü simgeleyecek özeliklere sahip, sevilen ve sayılan bir köylüdür. O topraklarda doğmuştur. Ömrü o topraklarda geçmiştir. Köylünün en çalışkanlarından biridir. Cömerttir, yüzü güleçtir. Misafirperverdir. Doğaldır, özü neyse sözü odur. Sofrası bereketlidir. Sesi gürdür, bağırarak konuşur. davranışlarıyla konuşmalarıyla, çalışmalarıyla Mursalın simgesi haline gelmiştir.
Topalaliğin, zoroğun torunu, kör salmanın oğlu olan, Ferhat kaya’ya, bacanağıma, başköşe’de yerini alan, mursalın has köylüsüne en içten selam sevgi ve saygılarımı sunuyorum. Bundan sonraki yaşamında, sağlık huzur ve mutluluklar diliyorum.Z.Bal
Başköşede oturan o köylünün kim olduğunu, köy tabiriyle açıklamak istiyorum. O köylü, topallaliğin, zoroğun torunu, kör salma’nın oğlu, benimde bacanağım olan Ferhat Kaya’dır. O köy odası da, kendi evinin oturma odasıdır. O eve birçokları gibi bende misafir oldum. O köşesinde oturdum, o köylüyle, sohbet ettim. O köylünün sofrasında yemek yedim, çayını kahvesini içtim.
O resimdeki köylü, mursalıysan başköşeye sözünü simgeleyecek özeliklere sahip, sevilen ve sayılan bir köylüdür. O topraklarda doğmuştur. Ömrü o topraklarda geçmiştir. Köylünün en çalışkanlarından biridir. Cömerttir, yüzü güleçtir. Misafirperverdir. Doğaldır, özü neyse sözü odur. Sofrası bereketlidir. Sesi gürdür, bağırarak konuşur. davranışlarıyla konuşmalarıyla, çalışmalarıyla Mursalın simgesi haline gelmiştir.
Topalaliğin, zoroğun torunu, kör salmanın oğlu olan, Ferhat kaya’ya, bacanağıma, başköşe’de yerini alan, mursalın has köylüsüne en içten selam sevgi ve saygılarımı sunuyorum. Bundan sonraki yaşamında, sağlık huzur ve mutluluklar diliyorum.Z.Bal
12/12/09
KÖY BÜYÜKLERİMİZ
Mursal gen.tr.de yayınlan köyümüzün büyükleri köşesini çok etkileyici buldum. Ve gerçekten çok etkilendim. Çünkü her bir köylümüzün, köy büyüklerimizin yüzünde görünüşünde, kıyafetinde, duruşunda, bakışında, öylesine acı ve öylesine tatlı anıların izleri var ki, kelimelerle anlatılmaz, ifade edilmez. O hayatı yaşamak gerek. Onlar harap olmuş, baykuş konmuş toprak ve taştan evlerde yaşayan gerçek köylülerimiz ve büyüklerimiz. Onlar analarımız babalarımız dedelerimiz, ninelerimizdir. Onların dizlerini kıran, bellerini büken yaşam zevklerini yok eden, ne ilerleyen yaşları, ne yoksulluklarıdır. Neden ağrıyan sızlayan bedenleridir. Malların davarlarının yok olmasıdır. Tohumların ekilmeyişi ekinlerin arpaların derilmeyişidir. O resimler, o topraklarda yaşayan atalarımızın köylülerimizin son temsilcileridir. Onların her birisinin ölmesiyle, toprakta ölüyor suda ölüyor, köylü ve köylülükte ölüyor. Kilerlerin bereketi de ölüyor. Onları bu hale getiren sistem utansın. O topraklarda yaşayan atalarımızın son temsilcileri Köy büyüklerimizin ellerinden öpüyorum.
Büyüklerimiz köşesini düşüneni resimleri çekeni, emek vereni, sevgiyle saygıyla selamlıyorum. Elinize yüreğinize sağlık.
Büyüklerimiz köşesini düşüneni resimleri çekeni, emek vereni, sevgiyle saygıyla selamlıyorum. Elinize yüreğinize sağlık.
12/11/09
KÖYÜME VE KÖYLÜME KARŞI OLAN ÖZLEMİM GİTMİYOR AZALMIYOR
Köyüme gidiyorum, havasını kokluyorum, soğuk suyunu içiyorum, yaylarını, dağlarını geziyorum, arıs kalmış tarlaları, harap olmuş toprak evleri, yaşlanıp bitap düşmüş, köylü büyüklerimi görüyorum. Köyüme ve köylüme karşı olan özlemim gitmiyor azalmıyor.
Köyümde yetişen, köyümle simgeleşen dillere destan, kuzu oğlak, yemlik, evelik, madımalak, kenger, göbelek, kuşburnu, rengârenk kır çiçeklerini topluyorum. Köyüme ve köylüme karşı olan özlemim gitmiyor azalmıyor.
ÖZLEMİM NASIL GİTSİN NASIL AZALSIN Kİ,
Emekli olup, köye dönenler, atalarından, babalarından kalma yerlere betonarme, evler yapıp maaşlarıyla yaşayanlar, öylesine soğuklar, öylesine fakirler, ( para zenginliğin göstergesi değildir.) öylesine birbirlerine yabancılar ve öylesine paylaşmaktan uzaklar ki,
Harap olmuş, baykuş konmuş toprak evlerde yaşayanlar, ekip biçtikleriyle geçinenler, atalarımız babalarımız, alın terini toprağa düşürenler yani gerçek köylülerimiz, ne kadar sıcaktılar, ne kadar içten ve candandılar, gönülleri gözleri ne kadar toktu, kilerleri doluydu, sofraları bereketliydi, paylaşmayı severlerdi. Yüzleri güleçti.
Köyünde, ekip biçen, mal davar besleyen, alın teriyle geçinen, alın terini toprağa düşüren, çalışkan köylülerimizi özlüyorum.
Köylülerimizin, sıcaklıklarını, içtenliklerini, doğallıklarını, gönüllerinin ve gözlerinin tokuşluğunu, kilerlerinin doluluğunu, sofralarının bereketini, yüzlerinin güleçliğini, paylaşımlarını özlüyorum.
Köylüsüne destek olmayan, köylüsünü korumayan, köylüsüne hizmet vermeyen, köylüsünü fakirleştiren, köylüsünü ata yurdu, baba ocağından uzaklaştıran, köylüsünü toprağından uzaklaştıran, köylüsünü, köyüne yabancılaştıran sistem utansın.
Köyüme, köylülerime selam olsun. Köyüne özlem duyan yüreklere selam olsun. Köy büyüklerimin nasırlı ellerinden öpüyorum.
Önemli not: Mursal gen tr. Sitesi köy büyüklerimizin yani gerçek köylülerimizin resimlerini yayınlanıyor. O resimleri lütfen görün. Her bir resim kadar çok şey ifade ediyor ki. Onların görünüşünde onların yüzünde köyü ve köylüğü Acı ve tatlı anılarıyla yaşacaksınız. Onlar nesillerinin son örnekleri.
12/10/09
MURSAL DERNEĞİ İLE İLGİLİ ÇOK ÖNEMLİ SORULAR
Son zamanlarda köyüm mursalla ilgili olarak, çeşitli konularda duygu ve düşüncelerimi ifade eden yazılar yazıyor ve internet aracılığı ile ilgili sitelere, gruplara kişilere yolluyorum.
Bu yazım da mursalla derneği ilgili olarak çok önemli bulduğum bazı sorular soracağım.
Köyümüz Mursal Derneği, örgütlü gücünü neden oluşturamıyor?
Dernek üye sayısını neden artıramıyor?
Dernek üyelik aidatlarını düzenli olarak toplamakta neden zorluk çekiyor?
Derneğin ilke ve amaçları doğrultusunda, gerekli olan hizmetleri verebilmesi, iş ve etkinlikleri yapabilmesi için işlemleri için yeterli olan maddi ve manevi desteği neden bulamıyor?
Bu soruların kaynağı nedir?
Dernekler kanunumudur? Dernek tüzüğümüdür?
Dernek organlarına seçilenlerin, dernek üyelerinin kanundan ve tüzükten kaynaklanan görev yetki ve sorumluluklarını, getirmemelerimidir?
Dernek yönetiminin, alınan kararlarda yapılan iş ve işlemlerde, gelir giderlerde, tutulan defterlerde, demirbaşlarda, üyelere karşı yeteri kadar şeffaf ve demokratik olmayışımıdır?
Çeşitli vesilelerle, dernek ve sorun ve çözümleriyle ilgili olarak, yapılan, ya da yapılmayan toplantılarda dernek üyelerin önerilerinin görüşlerinin düşüncelerinin alınmayışımıdır?
Derneğin işlevini, önemli ölçüde üstlenen, sayıları gittikçe artan ve bir birleriyle rekabet eder hale gelen mursalla ilgili yayın yapan web sitelerinin derneğe yararımı, zararımı daha çoktur?
Son sorum doğrudan dernek yönetimine, hizmet verme ve yararlanma anlamında, derneğe üye olanlarla olmayanlar, derneğe düzenli aidat ödeyenlerle ödemeyen arasında ne fark vardır?
Sorularım başta mursal köyü dernek yönetimi, denetimi ve üyeleri olmak üzere, herkese sorulmuştur?
.
Bu yazım da mursalla derneği ilgili olarak çok önemli bulduğum bazı sorular soracağım.
Köyümüz Mursal Derneği, örgütlü gücünü neden oluşturamıyor?
Dernek üye sayısını neden artıramıyor?
Dernek üyelik aidatlarını düzenli olarak toplamakta neden zorluk çekiyor?
Derneğin ilke ve amaçları doğrultusunda, gerekli olan hizmetleri verebilmesi, iş ve etkinlikleri yapabilmesi için işlemleri için yeterli olan maddi ve manevi desteği neden bulamıyor?
Bu soruların kaynağı nedir?
Dernekler kanunumudur? Dernek tüzüğümüdür?
Dernek organlarına seçilenlerin, dernek üyelerinin kanundan ve tüzükten kaynaklanan görev yetki ve sorumluluklarını, getirmemelerimidir?
Dernek yönetiminin, alınan kararlarda yapılan iş ve işlemlerde, gelir giderlerde, tutulan defterlerde, demirbaşlarda, üyelere karşı yeteri kadar şeffaf ve demokratik olmayışımıdır?
Çeşitli vesilelerle, dernek ve sorun ve çözümleriyle ilgili olarak, yapılan, ya da yapılmayan toplantılarda dernek üyelerin önerilerinin görüşlerinin düşüncelerinin alınmayışımıdır?
Derneğin işlevini, önemli ölçüde üstlenen, sayıları gittikçe artan ve bir birleriyle rekabet eder hale gelen mursalla ilgili yayın yapan web sitelerinin derneğe yararımı, zararımı daha çoktur?
Son sorum doğrudan dernek yönetimine, hizmet verme ve yararlanma anlamında, derneğe üye olanlarla olmayanlar, derneğe düzenli aidat ödeyenlerle ödemeyen arasında ne fark vardır?
Sorularım başta mursal köyü dernek yönetimi, denetimi ve üyeleri olmak üzere, herkese sorulmuştur?
.
12/09/09
EMEĞİN TERİ TOPRAĞA DÜŞMEYİNCE, KÖYE KÖY, KÖYLÜYE KÖYLÜ DENİRMİ?
Zaman, zaman köyüm, mursalın sitelerini geziyorum, Köyümle ilgili haberleri okuyorum. Köyümün ve köylülerimin resimlerine bakıyorum, köyüme özgü türküleri dinliyorum. Slâytları izliyorum. Bazen kendimi öyle kaptırdığım oluyor ki, okuduğum her haber, baktığım her resim, dinlediğim her türkü, izlediğim her slâyt karesi, duygularımı kamçılıyor. Bu duygular öylesine etkili, öylesine köklü ve öylesine güçlü ki, akan gözyaşlarıma hâkim olamıyorum. Çok iyi biliyorum ki, köyümde yaşasam, içimdeki boşluk asla dolmayacak. Gözyaşını döktüren özlem asla yok olmayacak.
Toprak sürülüp ekilmeyince, ürün hasat edilmeyince, mal, davar beslenmeyince, çayır yonca biçilmeyince, emeğin teri toprağa düşmeyince, o köye köy, o köylüye, köylü denir mi?
Köyde yaşayan gerçek köylülerin kimi yaşlanıp ölüyor. Kimi kahrından ölüyor. Kimide, sefaletin, yoksulluğun, yalnızlığın dayanılmaz acısını yüreğinde yaşıyor. Bu ifadenin en büyük kanıtı ve örneği, köyümüzde en son ölen gerçek köylü balogilin Hasan Bal’dır. Namı diyar lakabıyla gece yatmazdır. Toprağı bolsun. Ruhu şad olsun.
Ne zaman gerçek bir köylü ölse, köyde ölüyor. Köylülükte ölüyor.
Köyü de, köylülüğü de öldüren sistem utansın.
Toprak sürülüp ekilmeyince, ürün hasat edilmeyince, mal, davar beslenmeyince, çayır yonca biçilmeyince, emeğin teri toprağa düşmeyince, o köye köy, o köylüye, köylü denir mi?
Köyde yaşayan gerçek köylülerin kimi yaşlanıp ölüyor. Kimi kahrından ölüyor. Kimide, sefaletin, yoksulluğun, yalnızlığın dayanılmaz acısını yüreğinde yaşıyor. Bu ifadenin en büyük kanıtı ve örneği, köyümüzde en son ölen gerçek köylü balogilin Hasan Bal’dır. Namı diyar lakabıyla gece yatmazdır. Toprağı bolsun. Ruhu şad olsun.
Ne zaman gerçek bir köylü ölse, köyde ölüyor. Köylülükte ölüyor.
Köyü de, köylülüğü de öldüren sistem utansın.
12/07/09
BAYKAL KRAL, ERDOĞAN PADİŞAH GİBİ
C.H.P. sinde Baykal kral gibi. Milletvekilleri kralın adamları gibi. İl, ilçe, belde başkanları ve yönetim kurulu üyeleri delegeler kralın askerleri gibi.
Baykal, kendisine muhalefet eden il, ilçe başkanlarını, yönetimleri görevden alıp yerlerine başkalarını atıyor mu? Evet.
C.H.p de ön seçim yapılıyor mu? Hayır
C.H.P ‘ sine yıllarca gönül vermiş, emek vermiş, çok önemli görevlerde bulunmuş birçok seçkin ve aydın partilileri partiden uzaklaştırmış mıdır? Evet
C.H.P de Baykal'la rakip olanların bir sekile sesleri kesilmiş, etkisiz ve pasif hale getirilmiş midir? Evet
C.H.P. C.H.P’yi sevenlerin partisi değil Baykal’ı sevenlerin partisi olmuş mudur? Evet
C.H.P sinde, demokratik merkeziyetçilik anlamında parti içi demokrasinin D si var mıdır? Yok
Baykal, İktidara gelirsem ilk yapacağım icraat seçim yasasını ve siyasi patiler yasanı değiştireceğim diyor mu? Demiyor.
Baykal kendisine bağlı adamlarıyla, askerleriyle genel merkezi, il ve ilçe teşkilatlarını ele geçirmişken, delegeleri belirlemişken hangi babayiğit Baykal’la boy ölçüşebilir? Hiç kimse
Bu anlayış, zihniyet ve uygulamada bulunan, bir siyasi parti ve o partinin lideri, demokrasiden, eşitlikten, adaletten, özgürlükten bahsederse inandırıcı olabilir mi?
Erdoğan’ın Türkiye deki gücü ve etkinliği ne ise, Baykal’ında CHP DE ki etki ve gücü aynı derecede eşittir. Ak partide Erdoğan padişah gibi ise, C.H.P’ de, de Baykal kral gibidir. Ortak yanları ise demokrasiyi, özgürlüğü adaleti en iyi kendilerinin savunduklarını söylemeleridir.
Ülkenin bunalıma sürüklenmesinde, cumhuriyetin tehlike sinyalleri vermesinde parti içi demokrasiyi kurum ve kurallarıyla uygulamayan, ahbap çavuş ilişkisi içinde koltuğuna yapışıp kalan Deniz Baykal'ın tarih önünde sorumluluğu çok çok fazladır. Deniz Baykal'ın ne güzel konuşması ne dürüst olması ne bilgili olması tarihi sorumluluğunu asla hafifletmeye yetmeycektir.
Baykal, kendisine muhalefet eden il, ilçe başkanlarını, yönetimleri görevden alıp yerlerine başkalarını atıyor mu? Evet.
C.H.p de ön seçim yapılıyor mu? Hayır
C.H.P ‘ sine yıllarca gönül vermiş, emek vermiş, çok önemli görevlerde bulunmuş birçok seçkin ve aydın partilileri partiden uzaklaştırmış mıdır? Evet
C.H.P de Baykal'la rakip olanların bir sekile sesleri kesilmiş, etkisiz ve pasif hale getirilmiş midir? Evet
C.H.P. C.H.P’yi sevenlerin partisi değil Baykal’ı sevenlerin partisi olmuş mudur? Evet
C.H.P sinde, demokratik merkeziyetçilik anlamında parti içi demokrasinin D si var mıdır? Yok
Baykal, İktidara gelirsem ilk yapacağım icraat seçim yasasını ve siyasi patiler yasanı değiştireceğim diyor mu? Demiyor.
Baykal kendisine bağlı adamlarıyla, askerleriyle genel merkezi, il ve ilçe teşkilatlarını ele geçirmişken, delegeleri belirlemişken hangi babayiğit Baykal’la boy ölçüşebilir? Hiç kimse
Bu anlayış, zihniyet ve uygulamada bulunan, bir siyasi parti ve o partinin lideri, demokrasiden, eşitlikten, adaletten, özgürlükten bahsederse inandırıcı olabilir mi?
Erdoğan’ın Türkiye deki gücü ve etkinliği ne ise, Baykal’ında CHP DE ki etki ve gücü aynı derecede eşittir. Ak partide Erdoğan padişah gibi ise, C.H.P’ de, de Baykal kral gibidir. Ortak yanları ise demokrasiyi, özgürlüğü adaleti en iyi kendilerinin savunduklarını söylemeleridir.
Ülkenin bunalıma sürüklenmesinde, cumhuriyetin tehlike sinyalleri vermesinde parti içi demokrasiyi kurum ve kurallarıyla uygulamayan, ahbap çavuş ilişkisi içinde koltuğuna yapışıp kalan Deniz Baykal'ın tarih önünde sorumluluğu çok çok fazladır. Deniz Baykal'ın ne güzel konuşması ne dürüst olması ne bilgili olması tarihi sorumluluğunu asla hafifletmeye yetmeycektir.
12/06/09
ÖLÜM ÜSTÜNE
Anamız, babamız, çocuğumuzu, akrabamız, köylümüz, arkadaşımız, tanıdığımız, dostumuz, can yoldaşımız ölüyor. Bir daha dönmemek üzere aramızdan ayrılıp gidiyor.
Son insani görevimizi yapıyoruz. Cenazeye katılıyoruz. Başsağlığı diliyoruz. Çok değerliydi diyoruz. Güzel duygularımızı dile getiriyoruz. Güzel sözler söylüyor güzel yazılar yazıyoruz.
Değerli olduğunu dile getirmek için, güzel sözler söylemek için, güzel yazılar yazmak için o kişinin ölmesimi gerekiyor? Aramızdan dönmemek üzere ayrılması mı gerekiyor?
Neden? neden? neden? o kişi ölmeden önce hak ettiği değeri vermiyoruz. O güzel duygularımızı dile getirmiyoruz, güzel sözler söylemiyoruz güzel yazılar yazmıyoruz.
Oysa her birimiz, değerli olduğumuzu duymaya, hakkımızda yazılan güzel sözleri okumaya, güzel konuşmaları dinlemeye öylesine ihtiyacımız var ki. Cepten değil kalpten vermeye ve almaya öylesine ihtiyacımız var ki.
Ömür öyle kısa, zaman öylesine hızlı geçiyor ki ve hayat öylesine acı tatlı bilinmiyen sürprizlerle dolu ki. Keşke deseydim, keşke yapsaydım, keşke geç kalmasaydım dememek için neyi bekliyoruz ki. Sevdiklerimizin, değer verdiklerimizin ölmesini mi? Kim ne zaman ölecek ki. Bilen var mı? Bilen yoksa keşke dememek için beklemeyin bekletmeyin.
Son insani görevimizi yapıyoruz. Cenazeye katılıyoruz. Başsağlığı diliyoruz. Çok değerliydi diyoruz. Güzel duygularımızı dile getiriyoruz. Güzel sözler söylüyor güzel yazılar yazıyoruz.
Değerli olduğunu dile getirmek için, güzel sözler söylemek için, güzel yazılar yazmak için o kişinin ölmesimi gerekiyor? Aramızdan dönmemek üzere ayrılması mı gerekiyor?
Neden? neden? neden? o kişi ölmeden önce hak ettiği değeri vermiyoruz. O güzel duygularımızı dile getirmiyoruz, güzel sözler söylemiyoruz güzel yazılar yazmıyoruz.
Oysa her birimiz, değerli olduğumuzu duymaya, hakkımızda yazılan güzel sözleri okumaya, güzel konuşmaları dinlemeye öylesine ihtiyacımız var ki. Cepten değil kalpten vermeye ve almaya öylesine ihtiyacımız var ki.
Ömür öyle kısa, zaman öylesine hızlı geçiyor ki ve hayat öylesine acı tatlı bilinmiyen sürprizlerle dolu ki. Keşke deseydim, keşke yapsaydım, keşke geç kalmasaydım dememek için neyi bekliyoruz ki. Sevdiklerimizin, değer verdiklerimizin ölmesini mi? Kim ne zaman ölecek ki. Bilen var mı? Bilen yoksa keşke dememek için beklemeyin bekletmeyin.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)