Bu Blogda Ara

12/15/09

KÖYLÜNÜN KÖYÜNE VE KÖYLÜSÜNE, AŞKI, SEVDASI, ÖZLEMİ

Köy âşıklarına yanık türküler söyleten, şairlere içli şiirler yazdıran, gurbetçi köylülere derinden ah çektiren, efkârlanınca gözyaşı döktüren bu sevda, öylesine güçlü öylesine köklü ve öylesine kutsal ki, kuşaktan kuşağa, babadan oğula, andan kıza, deden toruna devam edip gider.
Bu özlemin, bu sevdanın ve bu aşkın kaynağında yatan gerçekler nelerdir? Yazının özü anlamı bu soruda gizlidir.

Gurbetten köye giderken, derin derenin kaştan çıkınca, Nursal’ın görünüşümüdür? Soğuk kaynak suları, bol oksijenli havasımıdır? Terk edilmiş, viran olmuş mezraları, çadır kurulmayan, mal davar otlamayan, yaylaları mıdır? Burcu, burcu kokan kır çiçeklerimidir? Beli bükülmüş, dizinin bağı kırılmış, üstü başı yırtılmış, yalnızlığa terk edilip, per, perişan olmuş, eli öpülesi yaşlılarımıdır? Bu vb. gibi soruları çoğaltmak mümkündür.

Atadan, deden, babadan kalan, tarlalara ev yapan, yazları köyde, kışları şehirde oturan, tatil amaçlı köye giden, köylülerimize soruyorum.

Köye ve köylümüze olan özleminiz aşkınız, sevdanız, yok oluyor mu? Azalıyor mu?
Azalmıyorsa, yok olmuyorsa sebebi nedir? Sizi oraya çeken gizemli güç nedir?
Aynı soruyu, köyü hiç terk etmeyen, edemeyen, yaz kış köyde yaşayan köylülerimize sormak içimden gelmiyor. Ama onları dinlemeyi, ne hissettiklerini, ne düşündüklerini, anlamayı, çok isterim. Çünkü onlar köy kültürünün, köy yaşamının son temsilcileridir. Ve sayıları hızla azalıyor.

EMEĞİN TERİ TOPRAĞA DÜŞMEYİNCE, KÖYE KÖY, KÖYLÜYE KÖYLÜ DENİRMİ?

Ne demişti Büyük önder Mustafa Kemal Atatürk. Köylü bu milletin efendisidir.
Köylümün yaşlılarını görün ya da resimlerine bakın, köyün efendisi ne hale gelmiş, ne hale düşürülmüş görün.

Köyün efendisini bu hala düşüren sistem utansın.

Not: Yazılarımı okuyan, takdir ve tebrik duygularını esirgemeyen, eleştirileriyle, motive eden köylüm İSMET ALPAY'A, teşekkür etmeyi bir bor

12/13/09

MURSALLIYSAN BAŞKÖŞEYE VE MURSALI FERHAT KAYA HK.


Yün halı ve yastık serili bir köy odasının da başköşede otururken çekilmiş bir köylü resmi, mursal gen.tr. nin ana sayfasının sağ tarafında akıp duran mavi şeridin başköşesinde yerini almış. O resim, o yörede çok yaygın olan  mursal’lıysan başköşeye, sözünü simgelemek amacıylamı  konmuş diye kendime sordum.


Başköşede oturan o köylünün kim olduğunu, köy tabiriyle açıklamak istiyorum.  O köylü, topallaliğin, zoroğun torunu, kör salma’nın oğlu, benimde bacanağım olan Ferhat Kaya’dır. O köy odası da, kendi evinin oturma odasıdır. O eve birçokları gibi bende misafir oldum. O köşesinde oturdum, o köylüyle, sohbet ettim. O köylünün sofrasında yemek yedim, çayını kahvesini içtim.

O resimdeki köylü, mursalıysan başköşeye sözünü simgeleyecek özeliklere sahip, sevilen ve sayılan bir köylüdür. O topraklarda doğmuştur. Ömrü o topraklarda geçmiştir. Köylünün en çalışkanlarından biridir. Cömerttir, yüzü güleçtir. Misafirperverdir. Doğaldır, özü neyse sözü odur. Sofrası bereketlidir. Sesi gürdür, bağırarak konuşur. davranışlarıyla konuşmalarıyla, çalışmalarıyla   Mursalın simgesi haline gelmiştir.

Topalaliğin, zoroğun torunu, kör salmanın oğlu olan, Ferhat kaya’ya, bacanağıma, başköşe’de yerini alan, mursalın has köylüsüne en içten selam sevgi ve saygılarımı sunuyorum. Bundan sonraki yaşamında, sağlık huzur ve mutluluklar diliyorum.Z.Bal

12/12/09

KÖY BÜYÜKLERİMİZ


Mursal gen.tr.de yayınlan köyümüzün büyükleri köşesini çok etkileyici buldum. Ve gerçekten çok etkilendim. Çünkü her bir köylümüzün, köy büyüklerimizin yüzünde görünüşünde, kıyafetinde, duruşunda, bakışında, öylesine acı ve öylesine tatlı anıların izleri var ki, kelimelerle anlatılmaz, ifade edilmez. O hayatı yaşamak gerek. Onlar harap olmuş, baykuş konmuş toprak ve taştan evlerde yaşayan gerçek köylülerimiz ve büyüklerimiz. Onlar analarımız babalarımız dedelerimiz, ninelerimizdir. Onların dizlerini kıran, bellerini büken yaşam zevklerini yok eden, ne ilerleyen yaşları, ne yoksulluklarıdır. Neden ağrıyan sızlayan bedenleridir. Malların davarlarının yok olmasıdır. Tohumların ekilmeyişi ekinlerin arpaların derilmeyişidir. O resimler, o topraklarda yaşayan atalarımızın köylülerimizin son temsilcileridir. Onların her birisinin ölmesiyle, toprakta ölüyor suda ölüyor, köylü ve köylülükte ölüyor. Kilerlerin bereketi de ölüyor. Onları bu hale getiren sistem utansın. O topraklarda yaşayan atalarımızın son temsilcileri Köy büyüklerimizin ellerinden öpüyorum.

Büyüklerimiz köşesini düşüneni resimleri çekeni, emek vereni, sevgiyle saygıyla selamlıyorum. Elinize yüreğinize sağlık.

12/11/09

KÖYÜME VE KÖYLÜME KARŞI OLAN ÖZLEMİM GİTMİYOR AZALMIYOR


Gurbet elde yaşayan gurbetçi köylülerimle, Köyümde yaşayan köylülerimle konuşuyorum. Köyüme köylüme karşı olan özlemim gitmiyor azalmıyor.

Köyüme gidiyorum, havasını kokluyorum, soğuk suyunu içiyorum, yaylarını, dağlarını geziyorum, arıs kalmış tarlaları, harap olmuş toprak evleri, yaşlanıp bitap düşmüş, köylü büyüklerimi görüyorum. Köyüme ve köylüme karşı olan özlemim gitmiyor azalmıyor.

Köyümde yetişen, köyümle simgeleşen dillere destan, kuzu oğlak, yemlik, evelik, madımalak, kenger, göbelek, kuşburnu, rengârenk kır çiçeklerini topluyorum. Köyüme ve köylüme karşı olan özlemim gitmiyor azalmıyor.

ÖZLEMİM NASIL GİTSİN NASIL AZALSIN Kİ,

Emekli olup, köye dönenler, atalarından, babalarından kalma yerlere betonarme, evler yapıp maaşlarıyla yaşayanlar, öylesine soğuklar, öylesine fakirler, ( para zenginliğin göstergesi değildir.) öylesine birbirlerine yabancılar ve öylesine paylaşmaktan uzaklar ki,

Harap olmuş, baykuş konmuş toprak evlerde yaşayanlar, ekip biçtikleriyle geçinenler, atalarımız babalarımız, alın terini toprağa düşürenler yani gerçek köylülerimiz, ne kadar sıcaktılar, ne kadar içten ve candandılar, gönülleri gözleri ne kadar toktu, kilerleri doluydu, sofraları bereketliydi, paylaşmayı severlerdi. Yüzleri güleçti.

Köyünde, ekip biçen, mal davar besleyen, alın teriyle geçinen, alın terini toprağa düşüren, çalışkan köylülerimizi özlüyorum.

Köylülerimizin, sıcaklıklarını, içtenliklerini, doğallıklarını, gönüllerinin ve gözlerinin tokuşluğunu, kilerlerinin doluluğunu, sofralarının bereketini, yüzlerinin güleçliğini, paylaşımlarını özlüyorum.

Köylüsüne destek olmayan, köylüsünü korumayan, köylüsüne hizmet vermeyen, köylüsünü fakirleştiren, köylüsünü ata yurdu, baba ocağından uzaklaştıran, köylüsünü toprağından uzaklaştıran, köylüsünü, köyüne yabancılaştıran sistem utansın.

Köyüme, köylülerime selam olsun. Köyüne özlem duyan yüreklere selam olsun. Köy büyüklerimin nasırlı ellerinden öpüyorum.

Önemli not: Mursal gen tr. Sitesi köy büyüklerimizin yani gerçek köylülerimizin resimlerini yayınlanıyor. O resimleri lütfen görün. Her bir resim kadar çok şey ifade ediyor ki. Onların görünüşünde onların yüzünde köyü ve köylüğü Acı ve tatlı anılarıyla yaşacaksınız. Onlar nesillerinin son örnekleri.

12/10/09

MURSAL DERNEĞİ İLE İLGİLİ ÇOK ÖNEMLİ SORULAR


Son zamanlarda köyüm mursalla ilgili olarak, çeşitli konularda duygu ve düşüncelerimi ifade eden yazılar yazıyor ve internet aracılığı ile ilgili sitelere, gruplara kişilere yolluyorum.
Bu yazım da mursalla derneği ilgili olarak çok önemli bulduğum bazı sorular soracağım.
Köyümüz Mursal Derneği, örgütlü gücünü neden oluşturamıyor?
Dernek üye sayısını neden artıramıyor?
Dernek üyelik aidatlarını düzenli olarak toplamakta neden zorluk çekiyor?
Derneğin ilke ve amaçları doğrultusunda, gerekli olan hizmetleri verebilmesi, iş ve etkinlikleri yapabilmesi için işlemleri için yeterli olan maddi ve manevi desteği neden bulamıyor?
Bu soruların kaynağı nedir?
Dernekler kanunumudur? Dernek tüzüğümüdür?
Dernek organlarına seçilenlerin, dernek üyelerinin kanundan ve tüzükten kaynaklanan görev yetki ve sorumluluklarını, getirmemelerimidir?
Dernek yönetiminin, alınan kararlarda yapılan iş ve işlemlerde, gelir giderlerde, tutulan defterlerde, demirbaşlarda, üyelere karşı yeteri kadar şeffaf ve demokratik olmayışımıdır?
Çeşitli vesilelerle, dernek ve sorun ve çözümleriyle ilgili olarak, yapılan, ya da yapılmayan toplantılarda dernek üyelerin önerilerinin görüşlerinin düşüncelerinin alınmayışımıdır?
Derneğin işlevini, önemli ölçüde üstlenen, sayıları gittikçe artan ve bir birleriyle rekabet eder hale gelen mursalla ilgili yayın yapan web sitelerinin derneğe yararımı, zararımı daha çoktur?
Son sorum doğrudan dernek yönetimine, hizmet verme ve yararlanma anlamında, derneğe üye olanlarla olmayanlar, derneğe düzenli aidat ödeyenlerle ödemeyen arasında ne fark vardır?
Sorularım başta mursal köyü dernek yönetimi, denetimi ve üyeleri olmak üzere, herkese sorulmuştur?


.

12/09/09

EMEĞİN TERİ TOPRAĞA DÜŞMEYİNCE, KÖYE KÖY, KÖYLÜYE KÖYLÜ DENİRMİ?

Zaman, zaman köyüm, mursalın sitelerini geziyorum, Köyümle ilgili haberleri okuyorum. Köyümün ve köylülerimin resimlerine bakıyorum, köyüme özgü türküleri dinliyorum. Slâytları izliyorum. Bazen kendimi öyle kaptırdığım oluyor ki, okuduğum her haber, baktığım her resim, dinlediğim her türkü, izlediğim her slâyt karesi, duygularımı kamçılıyor. Bu duygular öylesine etkili, öylesine köklü ve öylesine güçlü ki, akan gözyaşlarıma hâkim olamıyorum. Çok iyi biliyorum ki, köyümde yaşasam, içimdeki boşluk asla dolmayacak. Gözyaşını döktüren özlem asla yok olmayacak.

Toprak sürülüp ekilmeyince, ürün hasat edilmeyince, mal, davar beslenmeyince, çayır yonca biçilmeyince, emeğin teri toprağa düşmeyince, o köye köy, o köylüye, köylü denir mi?

Köyde yaşayan gerçek köylülerin kimi yaşlanıp ölüyor. Kimi kahrından ölüyor. Kimide, sefaletin, yoksulluğun, yalnızlığın dayanılmaz acısını yüreğinde yaşıyor. Bu ifadenin en büyük kanıtı ve örneği, köyümüzde en son ölen gerçek köylü balogilin Hasan Bal’dır. Namı diyar lakabıyla gece yatmazdır. Toprağı bolsun. Ruhu şad olsun.

Ne zaman gerçek bir köylü ölse, köyde ölüyor. Köylülükte ölüyor.
Köyü de, köylülüğü de öldüren sistem utansın.

12/07/09

BAYKAL KRAL, ERDOĞAN PADİŞAH GİBİ

C.H.P. sinde Baykal kral gibi. Milletvekilleri kralın adamları gibi. İl, ilçe, belde başkanları ve yönetim kurulu üyeleri delegeler kralın askerleri gibi.
Baykal, kendisine muhalefet eden il, ilçe başkanlarını, yönetimleri görevden alıp yerlerine başkalarını atıyor mu? Evet.
C.H.p de ön seçim yapılıyor mu? Hayır
C.H.P ‘ sine yıllarca gönül vermiş, emek vermiş, çok önemli görevlerde bulunmuş birçok seçkin ve aydın partilileri partiden uzaklaştırmış mıdır? Evet
C.H.P de Baykal'la rakip olanların bir sekile sesleri kesilmiş, etkisiz ve pasif hale getirilmiş midir? Evet
C.H.P. C.H.P’yi sevenlerin partisi değil Baykal’ı sevenlerin partisi olmuş mudur? Evet
C.H.P sinde, demokratik merkeziyetçilik anlamında parti içi demokrasinin D si var mıdır? Yok
Baykal, İktidara gelirsem ilk yapacağım icraat seçim yasasını ve siyasi patiler yasanı değiştireceğim diyor mu? Demiyor.
Baykal kendisine bağlı adamlarıyla, askerleriyle genel merkezi, il ve ilçe teşkilatlarını ele geçirmişken, delegeleri belirlemişken hangi babayiğit Baykal’la boy ölçüşebilir? Hiç kimse
Bu anlayış, zihniyet ve uygulamada bulunan, bir siyasi parti ve o partinin lideri, demokrasiden, eşitlikten, adaletten, özgürlükten bahsederse inandırıcı olabilir mi? 
Erdoğan’ın Türkiye deki gücü ve etkinliği ne ise, Baykal’ında CHP DE ki etki ve gücü aynı derecede eşittir. Ak partide Erdoğan padişah gibi ise, C.H.P’ de, de Baykal kral gibidir. Ortak yanları ise demokrasiyi, özgürlüğü adaleti en iyi kendilerinin savunduklarını söylemeleridir.
 Ülkenin bunalıma  sürüklenmesinde, cumhuriyetin  tehlike  sinyalleri vermesinde  parti içi demokrasiyi kurum ve kurallarıyla uygulamayan, ahbap çavuş ilişkisi içinde koltuğuna yapışıp kalan Deniz Baykal'ın tarih önünde sorumluluğu çok çok fazladır. Deniz  Baykal'ın ne güzel  konuşması ne  dürüst olması  ne  bilgili olması tarihi sorumluluğunu asla  hafifletmeye yetmeycektir.

12/06/09

ÖLÜM ÜSTÜNE

Anamız, babamız, çocuğumuzu, akrabamız, köylümüz, arkadaşımız, tanıdığımız, dostumuz, can yoldaşımız ölüyor. Bir daha dönmemek üzere aramızdan ayrılıp gidiyor.
Son insani görevimizi yapıyoruz. Cenazeye katılıyoruz. Başsağlığı diliyoruz. Çok değerliydi diyoruz. Güzel duygularımızı dile getiriyoruz. Güzel sözler söylüyor güzel yazılar yazıyoruz.
Değerli olduğunu dile getirmek için, güzel sözler söylemek için, güzel yazılar yazmak için o kişinin ölmesimi gerekiyor? Aramızdan dönmemek üzere ayrılması mı gerekiyor?
Neden? neden? neden? o kişi ölmeden önce hak ettiği değeri vermiyoruz. O güzel duygularımızı dile getirmiyoruz, güzel sözler söylemiyoruz güzel yazılar yazmıyoruz.
Oysa her birimiz, değerli olduğumuzu duymaya, hakkımızda yazılan güzel sözleri okumaya, güzel konuşmaları dinlemeye öylesine ihtiyacımız var ki. Cepten değil kalpten vermeye ve almaya öylesine ihtiyacımız var ki.
Ömür öyle kısa, zaman öylesine hızlı geçiyor ki ve hayat öylesine acı tatlı bilinmiyen sürprizlerle dolu ki. Keşke deseydim, keşke yapsaydım, keşke geç kalmasaydım dememek için neyi bekliyoruz ki. Sevdiklerimizin, değer verdiklerimizin ölmesini mi? Kim ne zaman ölecek ki. Bilen var mı? Bilen yoksa keşke dememek için beklemeyin bekletmeyin.

12/05/09

KÖYLÜYÜ KÖYÜNDEN GÖZYAŞLARIYLA KOPARANLAR UTANSIN

Köyümüzdeki, mahrumiyetten sefaletten, cehaletten kurtulak dedik, ata yurdu baba ocağı köylerimizi, evlerimizi kaderine terk edip, şehre geldik. (gurbete) Ne şehre alışabildik ne köyümüzü unutabildik. Şehirde köylü, köyde şehirli gibi yaşamaya çalıştık beceremedik. Hem köyümüze, hem şehre hem de kendimize yabancılaştık. Günler, haftalar, aylar, yıllar, bir ömür geçti. Köyümüzü özledik, kaderine terk ettiğimiz köyümüzü, evimizi özledik. Köyümüze dönek dedik. Köyümüz ozanı âşık Kızıl tuğ aldı sazı eline vurdu teline, köylü havasıyla yanık sesiyle, köyünü, köylüsünü özleyenlere dedi ki.

Asrı Gurbet Harap Etmiş Köyümü
Bülbül Gitmiş Baykuş Konmuş Gel Hele
Ben Ağayım Ben Paşayım Diyenler
Kapıları Kitlemişler Gel Hele
Bir Ev Burda Bir Ev Karşıda Kalmış
Sorun Hele Bizim Komşular Nolmuş
Kırk Senelik Ağaç Kurumuş Kalmış
Bizim Köye Benzemiyor Gel Hele
Saz Elimde Şu Elleri Gezerdim
Dertli İdim Bazı Destan Yazardım
Sen Aliysen Niye Saçın Ağarttın
Bizim Aliye Benzemiyi Gel Hele

Söyleyene değil söyletene bak derler. Ozanların bizden farkı işte budur. Söyleten duygu o kadar güçlü ki, sadece mursalın değil köyünü terk edenlerin türküsü.
Selam olsun köyünü derinden özleyen köylü yüreklere.
Köyünü terk etmek zorunda kalan köylü değil. Köylüyü köyünden gözyaşlarıyla koparanlar utansın.

11/29/09

MURSAL KÖYÜM OLDUĞU İÇİN GÜZEL

Köyüm mursal dağıyla taşıyla, havasıyla, suyuyla, malıyla, davarıyla, kurduyla, kuşuyla, yazıyla, kışıyla, insanıyla, kısaca doğasıyla, doğallığıyla hiç şüphesiz ki köylerin en güzeli değil. Ama mursal benim köyüm olduğu için güzel.
Köyüm mursal, ata yurdu, baba ocağı olduğu için güzel. Köyümde, doğduğum, köyümde dünyaya gözümü açtığım için köyüm güzel. Ölülükle belendiğim beşikte sallandığım için köyüm güzel. Çocukluk anılarımı köyümde yaşadığım için köyüm güzel. Önce yalın ayakla, sonra çarıkla daha sonra cizlevüt lastikle gezdiğim için köyüm güzel. Sap çekip düven sürdüğüm için, kuzu yayıp sığır güttüğüm için köyüm güzel. Tüm yoksulluğuna tüm mahrumiyetine rağmen, güzeldir benim köyüm. Köyüme hasretlik çekmek güzeldir. Derin derenin kaştan hasret gözyaşlarıyla ah çekerek köyüm mursalı görmek izlemek güzeldir.
Peki, Köyümüze gitsek, ev yapsak yazları orada yaşasak, temiz havasını koklasak, soğuk suyunu içsek. Göbelek, kuşburnu, kuzu oğlak, yemlik, madımalak toplasak, köyümüzdeki özlenen güzellikleri tekrar yaşar mıyız? Doya, hasret giderir miyiz? Köyümüze gitsek, Davara giden çobanlarımızı, kuzu, yayan, sap çeken çocuklarımızı, ekin deren ırgatanlarımızı, tuluk yayan, koyun inek sağan, analarımızı, tarla sulayan, tohum eken, herk eden, çüt süren babalarımızı görür müyüz? Tabii ki bunların hiç birini göremeyiz.
Bu gerçekleri özünde yüreğinde benliğinde beyninde, hiç hissetmeyen, düşünmeyen öleceğini aklına getirmeyip dünya malına tapan, köyümüz insanları da vardır. O insanlar akrabamda olsa benden çok uzaktırlar bana çok yabancıdırlar. Onlarla paylaşacağım hiçbir şey olamaz. Bu gerçekleri özünde yüreğinde benliğinde hisseden insanlar, yabancıda olsa bana çok yakındırlar, onlarla paylaşacağım çok şey vardır. Onlarla bu güzel duyguları paylaşmanın doyumsuz hazzını zevkini yaşamak beni çok mutlu eder.

10/12/08

AŞKA İNANIRMSIN

Sen rüyalara inanır mısın?
Anlatabilir misin hiç gitmediğin bir ormanı ?
Uyku tutmayan gecelerde hayal kurar mısın?
Sonra o hayallerin peşinden koşar mısın?
Karanlığı ya da aydınlığı tarif edebilir misin ?
Hatırlayabilir misin her gözyaşının sebebini?
Kimsesizliğe katlanabilir misin ?
Sebepsizce sevdiğini arayıp "canımsın" der misin?
Yağmurda umarsızca ıslanır mısın?
Ve inanır mısın her yağmurdan sonraki gökkuşağına?
Bilir misin unutmayı ya da hiç aklında yokken hatırlamayı?
Sahi sen "AŞK" a inanır mısın?

Şiir tadında yaşamak, duyguların dillenişine şahit olmak, sevginin, aşkın dizelerden, sözlerden uzanıp yüreğinize dokunduğunu hissetmek ve hislerinizde yalnız olmadığınızı anlamak adına... Duygularına kulak verenlerin grubu

KAHRAMAN TÜRK KADINI

17Mart 1923 Tarsus:
Mustafa Kemal İstasyon'dan şehre doğru, bir süre yaya olarak yürüdü. O'nu görmek için sabahtan itibaren yolları dolduran Tarsusluların arasından neşe ile selamlar vererek, ilerledi. O sırada ansızın bir olayla karşılaştı.
Milli Mücadele'deki çete giysili bir kadın, Atatürk'ün yolunu keserek ayağına kapandı. Gözyaşlarıyla şöyle haykırıyordu: - "Bastığın toprağa kurban olayım Paşam!" Mustafa Kemal onu yerden kaldırmak için eğilirken kulağına bu kadının Kurtuluş Savaşında cephelerde çarpışmış olan (Adile Çavuş) olduğunu fısıldadılar.
Gözlerinden iki damla yaş düşen Mustafa Kemal, bu güneşten yüzü yanmış kadının elinden tutup ayağa kaldırdı ve ona şöyle seslendi: - "Kahraman Türk kadını! Sen yerlerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde yükselmeye layıksın."

AŞKTA GURUR

Aşkta gurur olur mu dedim
Yüreğim sus kalbini dinle dedi
Peki ya onu unutabilir miyim dedim
İçimdeki ses unutmayı kolay mı sandın dedi
Biraz düşündüm sessizce
Haykırdım bütün nefretimi yüzüne
Sustu sadece haklısın dedi
Dönüp arkamı gitmek istedim
Ama olmadı gururum aşkıma yenik düştü
Ve koşarak sarıldım ona
Anladım ki seviyorsan eğer ki gerçek sevgiyse
Adı aşkta gurur olmazmış olursa
Zaten onun adı aşk olmazmış..

DİKKAT EDİN

Söylediklerinize dikkat edin;
Düşüncelere dönüşür...
Düşüncelerinize dikkat edin;
duygularınıza dönüşür...
Duygularınıza dikkat edin;
davranışlarınıza dönüşür...
Davranışlarınıza dikkat edin;
alışkanlıklarınıza dönüşür...
Alışkanlıklarınıza dikkat edin;
değerlerinize dönüşür...
Değerlerinize dikkat edin;
karakterinize dönüşür...

GÖZLER ISLANMADIKÇA GÖNÜLLERDE GÖK KUŞAĞI OLUŞMAZ.

Hayatta yanlışların yerine doğruları koymak istediğinde sunu anımsa, yapılacak ilk devrim insanin kendi içinde yapacağıdır. Evet ilk ve en önemli devrim budur. İnsan kendi hakkında bir düşünceye sahip değilken, ne istediğini, hayattan ve insanlardan ne beklediğini bilmiyorken bir düşünce uğruna savaşmak yapılabilecek en tehlikeli şeylerden biridir. Hayatini basitleştirme ve ucuz zevkler uğruna harcama onu. Hayat ilkbaharda dağlardaki karların erimesi kadar çabuk sona erer. Anlamadan bitiverir. Yasadığımız her saniye bize bahsedilmiş birer mucize olsa gerek. O kadar ki, geri alınması ve tekrar yaşanması olanaksız. Bunu bil ve her sıkıntılı anında bunu anımsa.

HAYAT ŞİİR DEĞİLSE NEDİR

Dürkü olmayan insan insan
Kalmasın dünyada diye
Ker gün deniz yıldızlarını denize fırlatmak için
Kaman yolunda buluşalım...
Kütün sönmüş deniz fenerlerini,
Yalnız deniz kızlarının yüreğini yakalım,
Yanalım hep beraber diyebilmek için,
Bir orman gibi kardeşçesine
Sarılabilmek için birbirimize

SEVGİ

SEVGİ
Acımak sevgi değildir, üstünlüğün kabulüdür.
Hoş görü sevgi değildir, istemediğine katlanmaktır
Bağımlılık sevgi değildir,gereksinimin karşılanmasıdır.
Sevgi değer vermesini bilmektir.
Yaşama hakkını kabul etmektir.
Sevgi var olmaktan kıvanç duymaktır.
Sevgi eşitliğin duyum sanmasıdır.

10/11/08

KİMİN İŞİ OLDUĞUNU KİMSE BİELEMEDİ

Öykümüzün kahramanı, herkes, birisi, herhangi biri ve hiç kimse adlı 4 kişidir. Ortada herkesin yapması gereken bir iş vardır.
Herkes bu işi kesinlikle birisinin yapacağına inanıyordur.
Herhangi birinin yapacağı bir işi, nedense hiç kimse üstüne almadı.
Birisi bu işe oldukça üzüldü.
Çünkü yapılması gereken iş herkesin işiydi.
Fakat bu işi herkesin yapamayacağını hiç kimse aklına bile getirmemişti.
Herkes ise konuyu nasılsa herhangi biri yapar gözüyle bakıyordu.
Sonunda, herkes herhangi birinin yapabileceği, fakat kimsenin yapamadığı bu işin suçunu birisinin omuzlarına yükledi