Bu Blogda Ara

10/10/11

CHP BURSA İL BAŞKANIMIZA ÇOK ÖNEMLİ BİR SORU

CHP BURSA İL BAŞKANIMIZA ÇOK ÖNEMLİ BİR SORU
Bursa olay gazetesinden Yusuf kayış oğlu 11.10.2011 tarihli köşe yazısında diyor ki, CHP Bursa İl örgüt üyelerinden Hüseyin Akkuş, Aydın Uludağ, Ertuğrul Aka gündüz, Bülent Aslan han, Erkan Ateş gibi isimlerin de bulunduğu bir gurubun delege seçimlerine dönük bir seri toplantılar yaptıklarını yazıyor. Nilüfer, Yıldırım ilçe örgütlerinden sonra Osman gazi ilçesinde buluşmaya hazırlanıyor diyor.
Söz konusu toplantıların il ve ilçe yöntimlerinin bilgisi ve onayı dışında yapıldığı için dikkat çekiyor. Haber yazısında Toplantılarla ilgili olarak il başkanımız diyor ki, “Türkiye’de herkes anayasal düzen çerçevesinde toplantı yapabilir. Bunda sakınca yok. Kaldı ki, toplantılardan bilgim var. Delege seçimi yapacağız. Bu hareketliliği önemsiyorum. Bu toplantılarda bireysel çıkar peşinde olanlar bir yere varamazlar.”
Sayın il başkanım 6.10.2011 tarihinde yıldız düğün salonunda CHP yıldırım ilçe örgütü üyeleriyle yapılan bu toplantıya bende katılmıştım. Söz almış ve konuşmuştum. İl ve ilçe yönetimlerinin onayı ve izni olmadan yapılan bu toplantıların gayri meşru olduğunu ifade etmiştim. Toplantıyı düzenleyenlerden olumsuz eleştiri almıştım. Sizde diyorsunuz ki anayasal düzen içinde herkes toplantı yapabilir. Evet, haklısınız ama ilgili makamlardan izin alınarak toplantılar yapılabilir.
CHP Bursa İl Başkanım konu basına ve kamuoyuna intikal ettiği için soruyorum.
Parti tüzüğümüz, parti disiplinimiz açışından İl ve İlçe yönetimlerinin bilgisi onayı olmadan, örgüt üyeleri ya da bazı gruplar istedikleri zaman istedikleri yerde istedikleri üyelerle toplantı yapmaları doğrumudur? İl başkanımız olarak vereceğiniz yanıt son derece önemlidir. Aksi takdirde üyeler, guruplar arasında istenmeyen sıkıntılar yaşanabilir. Oldukça hassas olan bu konuyu önemle dikkatinize bilginize sunuyorum. Örgütümüzü, üyelerimizi rahatlatacak açıklama yapacağınızı umut ediyorum. saygılarımla

CHP DE İL İLÇE YÖNETİMLERİNİN BİLGİ VE İZNİ DIŞINDA YAPILAN TOPLANTILAR PARTİMİZE ÖRGÜTÜMÜZE ÜYELERİMİZE ZARAR VERİYOR.

BURSA OLAY GAZETESİNDE YUSUF KAYIŞ OĞLU BUGÜNKÜ (11.10.2011) KÖŞE YAZISINDA CHP BURSA ÖRGÜTÜNDE İL VE İLÇE ÖRGÜTLERİNİN BİLGİSİ VE ONAYI OLMADAN YAPILAN BİR DİZİ TOPLANTILARI VE İL BAŞKANIMIZIN KONUYLA İLGİLİ DÜŞÜNCLERİNİ AÇIKLIYOR.

HABERDE İLBAŞKANIMIZ DİYOR Kİ “TÜRKİYE’DE HERKES ANAYASAL DÜZEN ÇERÇEVESİNDE TOPLANTI YAPABİLİR. BUNDA SAKINCA YOK. KALDI Kİ TOPLANTILARDAN BİLGİM VAR. DELEGE SEÇİMİ YAPACAĞIZ.  BU HAREKETLİLİĞİ ÖNEMSEMİYORUM. VE BİR ŞEY DAHA EKLİYOR İL BAŞKANIMIZ ” Bu toplantılarda bireysel çıkar peşinde olanlar bir yere varamazlar.”

 İl ve ilçe örgütlerimiz aylardır yıllardır tüm ısrarlarımıza tüzük hükmüne rağmen (danışma meclisini toplantıya çağırmıyorlar) örgüt toplantıları yapmıyorlar. Hiçbir konuda örgüte üyelere bilgi verilmiyor. Parti içi seçim olacak delegeler seçilecek üyeler bir birlerini tanımıyorlar.

Yönetimler toplantı yapmamakta ısrar edince bir kısım üyeler, gruplar kendi aralarında açık yada gizli toplantılar yapmak zorunda kalıyorlar. Bu toplantılardan ise birçok üyenin haberi dahi olmuyor. Bu da örgüt içinde çok ciddi huzursuzlukların rahatsızlıkların oluşmasına yol açıyor. Ve partimiz örgütümüz üyelerimiz bu olumsuz, sağlıksız parti disiplinine yakışmayan gelişmelerden zarar görüyor.

CHP ÖRGÜTLERİNDE DİSPLİN SUÇU İŞLENİYOR AMA SUÇLU ORTADA YOK

CHP ÖRGÜTLERİNDE DİSPLİN SUÇU İŞLENİYOR AMA SUÇLU ORTADA YOK

Yazılı sözlü tüm ısrarlarımıza rağmen, partimizde çok önemli olayların, değişimlerin, seçimlerin yaşanmasına parti içi seçim sürecine girilmesine rağmen, (tüzüğün 57 maddesi hayata geçmiyor) aylardır yıllardır (danışma toplantıları)örgüt toplantıları yapılmıyor. Örgüt üyelerine gelişmelerle, olaylarla, parti ve örgüt çalışmalarıyla ilgili olarak örgüte (üyelere) bilgi verilmiyor. Toplantılarda örgüt üyelerinin görüş, düşünce öneri ve eleştirileri alınmıyor. Örgüt toplantılarının uzun süre yapılmaması, istemeden de olsa başka yanlışlıkların yapılmasına yol açıyor

Örneğin internete sosyal paylaşım siteleri, telefon, mesaj aracılığıyla il ve ilçe yönetimlerinin onayı ve bilgisi dışında alenen ya da gizliden toplantıların yapıldığını duyuyor ve şahit oluyoruz. Toplantıları kimler kiminle nerede ne zaman hangi amaçla toplandıklarını birçok üye maalesef bilmiyor. Buda doğal olarak üyeler arasında ciddi huzursuzluğa rahatsızlığa yol açıyor. Örgüt toplantıları yapmayan yönetimler mi, yönetimlerinin bilgisi dışında toplantı yapanlar mı yanlış yapıyor. Bunu anlamakta zorluk çekiyoruz.

İçinde bulunmuş olduğumuz bu hassas süreçte yapılan bu yanlışlıkların partimize örgütlenmemize zarar vermemesi için gerekli önlemlerin gecikmeden alınması şarttır. Bu konuda parti üyelerimize, yönetimlerimize, milletvekillerimize hepimize her birimize önemli görevler ve sorumluluklar düşmektedir

10/09/11

BUGÜN RÜYAMDA CHP’Yİ GÖRDÜM. RÜYAMI SİZLERLE PAYLAŞMAK İSTEDİM

BUGÜN RÜYAMDA CHP’Yİ GÖRDÜM. RÜYAMI SİZLERLE PAYLAŞMAK İSTEDİM    

Rüyamda, CHP Bursa Yıldırım İlçe örgütüne gidiyorum. Örgüt merkezimizin kapısını açık buldum. İçeri girer girmez sevimli sempatik bir partilimiz karşıladı. Gülümseyerek hoş geldiniz diye elini uzattı, bende tebessümle hoş bulduk deyip teşekkür ettim.  Memnuniyetle tokalaştım.

 İlan panosuna gözüm ilişti,  gördüklerim beni öyle mutlu etikti ki, mahallelere göre güncelleşen üye listeleri, Mahalle sorumlularının isim listeleri, genel merkezden gelen genelgelerin birer fotokopileri, ilçemizin gelir gideriyle ilgili başlıklar halinde hazırlanan mali rapor, bir aylık yapılacak işlerle ilgili çalışma plan ve program cetveli, ilçe yönetiminin en son aldığı kararlar panoya asılmıştı.   

İlçe başkanın odasının kapısı açıktı, kimler var diye içeri bir göz attım. Başkanın odasında gösterişli masa başında da vali gibi, patron gibi, genel müdür gibi, paşa gibi oturan ilçe başkanı görmedim.  Beni karşılayan partilimize başkan nerede diye sordum. Toplantı salonunda üyelerimizle sohbet ediyor dedi. Toplantı salonuna girer girmez başkan hemen ayağa kalktı gülümseyerek hoş geldiniz buyurun oturun, üyelerimizle partimiz hakkında sohbet ediyoruz, sizde ortak olun dedi. Tabi memnuniyetle deyip üyelerimizle tokalaşıp oturdum.

Konuşmaları dinlemeye başladım. Üyeler partimizle örgütümüzle, yapılan ve yapılacak olan çalışmalarla ilgili olarak düşüncelerini açıklıyorlar, ilçe başkanımıza sorular soruyorlar, yanıtlar alıyorlardı. İlçe başkanımız sanki bizden biri gibiydi, sıcak samimi, güler yüzlü, içten doğaldı. Üyelerimizde çok rahattı, kendi evlerinde gibiydiler. Bu arada çay servisi yapıldı. İsteyen üyeler balkona sigara içmeye yâda ikili sohbet etmeye çıkıyorlardı.

Öyle özlemişim ki gördüklerimi duyduklarımı KEŞKE GÖRDÜKLERİM DUYDUKLARIM RÜYA DEĞİLDE GERÇEK OLSAYDI DİYE İÇİMDEN GEÇİRDİM. Rüyamın gerçek olması umut ediyorum. Rüyamı okuyan yorum yapan herkese şimdiden çok teşekkür ediyorum. Hepinize her birinize sevgilerimi saygılarımı sunuyorum.
 NOT; Rüyamı sadece beğenmekle kalmamanızı bir cümleyle de olsa mutlaka yorumunuzu bekliyorum.  

TÜM CHP ÜYELERİ İÇİN BU YAZI ÇOK ÖNEMLİ

TÜM CHP ÜYELERİ İÇİN BU YAZI ÇOK ÖNEMLİ

CHP’Sİ tarihi bir sürece giriyor. Bu tarihi süreçte her bir CHP’Lİ üyeye tarihi görevler sorumluluklar düşüyor. Bu görev ve sorumluluklar hiç kimseye devir ve terk edilemeyecek derecede büyük önem taşıyor.

CHP parti içi seçim sürecine girmiştir. Üye listeleri güncelleştirilmesi için genelgeyle tüm ilçe örgütlerine gönderilmiş, ilçeler listeler üzerinde gerekli güncelleştirmeleri yapmış ve tekrar genel merkeze yollanmıştır. Yakın bir tarihte kesinleşmiş üye ve delege listeleri ilçe örgütlerine gönderilecektir.

Genel merkezden gelen genelgelerin birer fotokopisi ilçe merkezlerinde bulunan ilan panolarına asılmadığı, yapılan çalışmalar örgüt toplantılarında üyelere duyurulmadığı için tarih sayı ve ayrıntılı bilgi vermek mümkün olmuyor.

Genel merkezden gelecek olan kesinleşmiş üye listeleri askıya çıkarılacaktır. (Kâğıt üstünde masa başında delege belirleme dönemi kapanmıştır) her ilçenin delegeleri o İlçe üyelerinin oylarıyla seçilecektir. Bu nedenle her üye delege adayı olmak için oyunu kullanmak için süreci çok yakından takip etmek zorundadadır.

Üyeler ilçe delegelerini seçecektir. İlçe delegeleri ilçe yönetimini ve ilçe delegelerini kendi arasından seçecektir. İl delegesi i il yönetimini ve kurultay delegesini kendi içinden seçecektir.

Hepimizin tek amacı vardır. Delegeliğin gereklerini yerine getirebilecek doğru insanları seçebilmek için tüm olanaklarımızı kullanmak zorundayız. Bunun içinde önceden mahalle üyelerinin bir birleriyle tanışması kaynaşması şarttır.

Bunun için yeterli sürenin olacağını umut ediyorum. Kesinleşmiş üye listelerin ilçe merkezine geldiği günden itibaren tüm üyelere hiç vakit kaybetmeden duyurulmalıdır. Listeler panoya asılmalıdır. Ve isteyen her üyeye kendi mahallesinin üye listesinin birer adet fotokopisi verilmelidir.

10/08/11

TÜM CHP ÜYELERİ İÇİN BU YAZI ÇOK ÖNEMLİ


                                     TÜM CHP ÜYELERİ İÇİN BU YAZI ÇOK ÖNEMLİ
       CHP’Sİ tarihi bir sürece giriyor. Bu tarihi süreçte her bir CHP’Lİ üyeye tarihi görevler sorumluluklar düşüyor.  Bu görev ve sorumluluklar hiç kimseye devir ve terk edilemeyecek derecede büyük önem taşıyor.  
      CHP parti içi seçim sürecine girmiştir. Üye listeleri güncelleştirilmesi için genelgeyle tüm ilçe örgütlerine gönderilmiş, ilçeler listeler üzerinde gerekli güncelleştirmeleri yapmış ve tekrar genel merkeze yollanmıştır.  Yakın bir tarihte kesinleşmiş üye ve delege listeleri ilçe örgütlerine gönderilecektir.
     Genel merkezden gelen genelgelerin birer fotokopisi ilçe merkezlerinde bulunan ilan panolarına asılmadığı, yapılan çalışmalar örgüt toplantılarında üyelere duyurulmadığı için tarih sayı ve ayrıntılı bilgi vermek mümkün olmuyor.
    Genel merkezden gelecek olan kesinleşmiş üye listeleri askıya çıkarılacaktır. (Kâğıt üstünde masa başında delege belirleme dönemi kapanmıştır) her ilçenin delegeleri o İlçe üyelerinin oylarıyla seçilecektir.  Bu nedenle her üye delege adayı olmak için oyunu kullanmak için süreci çok yakından takip etmek zorundadadır.   
    Üyeler ilçe delegelerini seçecektir.  İlçe delegeleri ilçe yönetimini ve ilçe delegelerini kendi arasından seçecektir.  İl delegesi i il yönetimini ve kurultay delegesini kendi içinden seçecektir.
    Hepimizin tek amacı vardır. Delegeliğin gereklerini yerine getirebilecek doğru insanları seçebilmek için tüm olanaklarımızı kullanmak zorundayız. Bunun içinde önceden mahalle üyelerinin bir birleriyle tanışması kaynaşması şarttır.  Bunun için eterli sürenin olacağını umut ediyorum. Kesinleşmiş üye listelerin ilçe merkezine geldiği günden itibaren tüm üyelere hiç vakit kaybetmeden duyurulmalıdır.  Listeler panoya asılmalıdır. Ve isteyen her üyeye kendi mahallesinin üye listesinin birer adet fotokopisi verilmelidir.
    

10/07/11

CHP ÜYELERİ BİLGİSİZLİKTEN İLGİSİZLİKTEN, SEVGİSİZLİKTEN, İLETİŞİMSİZLİKTEN BOĞULUYOR

       CHP ÜYELERİ BİLGİSİZLİKTEN İLGİSİZLİKTEN, SEVGİSİZLİKTEN, İLETİŞİMSİZLİKTEN BOĞULUYOR

CHP örgütlerinde sosyal etkinlikler yapılmadığı için, dayanışma, kaynaşma, tanışma olmadığı için üyeler boğuluyor

10/06/11

NE KENDİMİZİ NE BAŞKALARINI KANDIRMAYALIM EĞRİ OTURUĞ DOĞRU KONUŞALIM.

       6.10.2011 tarihinde yıldız düğün salonunda yapılan toplantıya bende katıldım.
      Toplantıyı düzenleyen ve yöneten komisyon üyeleri divanda yerlerini aldılar. Toplantı başladı.  İlk söz hakkını toplantıyı yöneten başkan kendisine verdi. Düşüncelerini açıkladı. Kendisinden sonra sırasıyla söz hakkını divanda yer alan diğer komisyon üyelerine verdi.  Onlarda teker,  teker düşüncelerini açıkladılar. Katılımcılar konuşanları sabırla dinlediler. Daha sonra söz hakkı toplantıya katılanlara verildi. Ve bende o toplantıda söz alıp konuşanlardanım.
     Demokrasi toplantılarda doğar, toplantılarda gözünü açar. İlk ana sütünü toplantılarda emer. Demokrasinin ilk ana sütü, toplantılarda uygulanması gereken toplantı usul ve yöntemlerdir. İlke ve kurallarıdır. Ve Yapılan toplantıda demokrasiye ana sütü verilememiştir.
    TBMM meclisinde yapılan toplantıları bir an göz önünde getirelim. Toplantıyı yöneten başkan ve kâtip üyeler ilk sözü kendilerine mi veriyorlar? Hayır. Toplantı iç tüzüğü var.  Divan başkanı toplantı iç tüzüğünü titizlikle uygulamakla, kâtip üyeler ise not tutmakla sorumlu görevlidirler.
Demokrasiye sözümüzle,  özümüzle inanıyorsak ne kendimizi nede başkalarını kandırmayalım. Ak saçlı Sosyal demokratlarında toplantı iç tüzüğü olsun. Divan başkanı sadece o iç tüzüğü uygulasın. Kâtiplerde not tutsun. Divan tarafsız olsun. Divanda başkan ve kâtip üyelerden başka hiç kimse olmasın.

OYUN KURALLARINA GÖRE OYNANMALIDIR.


Demokrasiyi kuran, yaşatan ve savunan bir partide CHP’Sİ çatısı altında yapılan gündemli yada gündemsiz olarak örgüt toplantıları düzenleyenler, toplantı usul yöntem ve kurallarına uymak zorundadırlar.

Bu konuda tek bir örnek vermek gerekirse, her toplantıda (ya önceden belirlenen ilke ve kurallara göre yada katılımcıların oylarıyla) toplantıyı yönetecek başkan ve katip üyeler seçilmeli ve divan başkanlığı oluşturulmalıdır. Toplantıyı yönetecek olan divanda başkan ve kâtip üyelerin dışında başka hiç kimse olmamalıdır. Çünkü divan tarafsız olmak zorundadır. Etki altında kalmamaldır.

Gündemli ya da gündemsiz yapılan örgüt toplantılarında toplantı usul yöntem ve kuralları titizlikle uygulanmıyorsa, o toplantıda, örgütte demokrasinin, eşitliğin, adaletin varlığından söz edilemez.
  
Oyun kurallarına göre oynanmalıdır. Oyunun kuralları önceden bilinmelidir. Bilmeyenlere öğretilmelidir. Oyun başladıktan sonra hiç kimse hiçbir sıfatla ve hiçbir gerekçeyle kendi kafasına, keyfine göre kural koyamaz kural değiştiremez.
  
Ak saçlı sosyal demokratlara soruyorum yapılan toplantılarda oyunun kurallarına uyuluyor mu? Oyunun kurallarını oyuncular  (toplantıya katılanlar) biliyor mu?

ZÜLFİKAR BALIN BU YAZISINI VE ÖZELLİKLE YAHYA ŞİMŞEK BEYİN YANITINI MUTLAKA OKUMANIZI DİLİYORUM.

ZÜLFİKAR BALIN BU YAZISINI VE ÖZELLİKLE YAHYA ŞİMŞEK BEYİN YANITINI MUTLAKA OKUMANIZI DİLİYORUM.

     ZÜLFİKAR BAL OLARAK ÇOK RAHATLIKLA İFADE EDİYORUM Kİ  
ÖDP Bursa Yıldırım İlçesi üyesi iken, 2000 yılında Bursa CHP Yıldırım ilçe örgütüne tüzüğün 12 maddesinden yararlanarak üye oldum.  Hasan Hayırlı ilçe başkanlığı döneminde aktif olarak parti çalışmalarına katıldım.  Deniz Baykal’ın tekrar genel başkan olması ve o dönem il başkanımız olan Kemal Ekincinin görevden alınması üzerine partiden ayrıldım.   
     
    Kemal Kılıçdaroğlu’nun genel başkan adayı olması ile birlikte 2010 Nisan ayında tekrar CHP’ye üye oldum. Teorik ve pratik anlamda parti çalışmalarına aktif olarak katılmaktayım.  
     
    CHP’de yaşadığım tecrübelere dayanarak ve Zülfikar Bal olarak çok rahatlıkla ifade ediyorum ki,  (özellikle siyaset ve politika sahnesinde olanlar için diyorum) gerçek anlamda,  kim CHP’nin iktidar olması için çalışıyor, kim kendi menfaati için çalışıyor anlaya bilmiş değilim. Bu nedenle parti içinde, partililer içinde örgüt içinde şaşkınım ve  yalnızım. Özgür irademle var olmakta, yönümü, yolumu doğruyu bulmakta gerçekten çok zorlanıyorum.
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Yahya Şimşek Beyin yanıtı çok ibret verici.
Yahya Şimşek
Zülfikar hocam, seni çok iyi tanıyor ve de anlıyorum. İnsanları tanımanın o kadar kolay olmadığını en az benim kadar sizde biliyorsunuz. İstanbul Kukuk Fakültesinde öğrenciyken Medeni Hukuk hocamız Ord.Prof.Dr.Hıfzı Veldet Velidedeoğlu bir gün  bize  şunları  söyledi,

“bulanık bir su birikintisi görüp de içinizden aman bu ne derin sudur diye; Kılığı kıyafeti düzgün bir insan görüp de aman ne değerli adam diye sakın olaki içinizden geçirmeyesiniz. Suyun derin olup olmadığını içine mutlaka bir şey daldırınca, adamın değerli olup olmadığını çok çeşitli olaylar karşısında deneyince anlayabilirsiniz”
Yaşamımda bu söz benim için çok etkili ve yönlendirici olmuştur. Hani yine çok güzel bir söz vardır ya; nice elbiseler gördüm içinde adam yok. Nice adamlar gördüm üstünde elbise yok. Üzülmemeniz için bunlar gibi çok nedenler var.  ne yazık ki bunlar yaşamımızın gerçekleri. Selamlar

10/05/11

KÖYLÜNÜN KÖYÜNE VE KÖYLÜSÜNE, AŞKI, SEVDASI, ÖZLEMİ

Köy âşıklarına yanık türküler söyleten, şairlere içli şiirler yazdıran, gurbetçi köylülere derinden ah çektiren, efkârlanınca gözyaşı döktüren bu sevda, öylesine güçlü öylesine köklü ve öylesine kutsal ki, kuşaktan kuşağa, babadan oğula, andan kıza, deden toruna devam edip gider.
Bu özlemin, bu sevdanın ve bu aşkın kaynağında yatan gerçekler nelerdir? Yazının özü anlamı bu soruda gizlidir.
Gurbetten köye giderken, derin derenin kaştan çıkınca, Nursal’ın görünüşümüdür? Soğuk kaynak suları, bol oksijenli havasımıdır? Terk edilmiş, viran olmuş mezraları, çadır kurulmayan, mal davar otlamayan, yaylaları mıdır? Burcu, burcu kokan kır çiçeklerimidir? Beli bükülmüş, dizinin bağı kırılmış, üstü başı yırtılmış, yalnızlığa terk edilip, per, perişan olmuş, eli öpülesi yaşlılarımıdır? Bu vb. gibi soruları çoğaltmak mümkündür.
Atadan, deden, babadan kalan, tarlalara ev yapan, yazları köyde, kışları şehirde oturan, tatil amaçlı köye giden, köylülerimize soruyorum.
Köye ve köylümüze olan özleminiz aşkınız, sevdanız, yok oluyor mu? Azalıyor mu?
Azalmıyorsa, yok olmuyorsa sebebi nedir? Sizi oraya çeken gizemli güç nedir?
Aynı soruyu, köyü hiç terk etmeyen, edemeyen, yaz kış köyde yaşayan köylülerimize sormak içimden gelmiyor. Ama onları dinlemeyi, ne hissettiklerini, ne düşündüklerini, anlamayı, çok isterim. Çünkü onlar köy kültürünün, köy yaşamının son temsilcileridir. Ve sayıları hızla azalıyor.
EMEĞİN TERİ TOPRAĞA DÜŞMEYİNCE, KÖYE KÖY, KÖYLÜYE KÖYLÜ DENİRMİ?
Ne demişti Büyük önder Mustafa Kemal Atatürk. Köylü bu milletin efendisidir.
Köylümün yaşlılarını görün ya da resimlerine bakın, köyün efendisi ne hale gelmiş, ne hale düşürülmüş görün.
Köyün efendisini bu hala düşüren sistem utansın.
Not: Yazılarımı okuyan, takdir ve tebrik duygularını esirgemeyen, eleştirileriyle, motive eden köylüm İSMET ALPAY'A, teşekkür etmeyi bir

SORUYORUM CHP’Yİ Mİ, KENDİMİZİ Mİ BİTİRMEK İÇİN ÇABALIYORUZ?



Önümüzdeki süreçte parti içi seçimler yapılacak, en ücra yerlere dahi sandıklar konacak. Örgüt üyeleri sandıklarda oy kullanacaklar, ilçe delegelerini seçecekler.

İlçe delegeleri; ilçe başkanını yönetim ve disiplin kurulu üyelerini, seçecekler.
İl delegeleri; İl başkanını, il yönetim ve disiplin kurulu üyele...rini, kurultay delegelerini seçecekler.
Kurultay delegeleri; Genel başkanını, parti meclisi, yüksek disiplin kurulu üyelerini seçecek.
Ama kim kimi nasıl seçecek? Çünkü haftalardır, aylardır yıllardır, parti üyeleriyle hiçbir zaman hiçbir yerde örgüt toplantısı yapılmıyor. Yıllarca aynı mahallede ikamet eden parti üyeleri bir birlerini tanımıyor.

Birbirini hiç tanımayan, görmeyen, parti, örgüt çalışmaları hakkında, ya hiçbir şey bilmeyen, ya da kulaktan dolma bilgilerle yetinen üyeler, en son günde, seçim gününde birbirlerini nasıl tanıyıp seçecekler. Kendilerini nasıl tanıtıp aday olacaklar?
Nasıl oy isteyip oy verecekler?

SORUYORUM CHP’Yİ Mİ, KENDİMİZİ MİBİTİRMEK İÇİN ÇABALIYORUZ?
Böylesine hassas bir süreçte, tüzük hükmüne rağmen, ısrarlı yazılı sözlü önerilere rağmen, örgüt üyeleri toplantıya çağrılmıyor. Örgüt üyelerine bilgi verilmiyor. Örgüt üyelerinin önerileri, eleştirileri alınmıyor. SORUYORUM CHP’Yİ Mİ,

KENDİMİZİ MİBİTİRMEK İÇİN ÇABALIYORUZ?
İl ilçe yönetimlerinden izin almadan, sosyal paylaşım sitelerinde parti sorun ve çözümlerinin görüşülmesi konuşulması için, düğün salonları tutuluyor, (giderlerin ne kadar olduğu kim yada kimler tarafından karşılandığı bilinmiyor) toplantı günü, yeri ve saati veriliyor. Örgüt üyeleri toplantıya çağrılıyor? SORUYORUM CHP’Yİ Mİ, KENDİMİZİ MİBİTİRMEK İÇİN ÇABALIYORUZ

10/03/11

ZÜLFİKAR BAL: SORUYORUM CHP’Yİ Mİ, KENDİMİZİ Mİ BİTİRMEK İÇİN ÇABALIYORUZ?

ZÜLFİKAR BAL: SORUYORUM CHP’Yİ Mİ, KENDİMİZİ Mİ BİTİRMEK İÇİN ÇABALIYORUZ?

SORUYORUM CHP’Yİ Mİ, KENDİMİZİ Mİ BİTİRMEK İÇİN ÇABALIYORUZ?

Önümüzdeki süreçte parti içi seçimler yapılacak, en ücra yerlere dahi sandıklar konacak. Örgüt üyeleri sandıklarda oy kullanacaklar, ilçe delegelerini seçecekler.

İlçe delegeleri; ilçe başkanını yönetim ve disiplin kurulu üyelerini, seçecekler.

İl delegeleri; İl başkanını, il yönetim ve disiplin kurulu üyelerini, kurultay delegelerini seçecekler.

Kurultay delegeleri; Genel başkanını, parti meclisi, yüksek disiplin kurulu üyelerini seçecek.

Ama kim kimi nasıl seçecek? Çünkü haftalardır, aylardır yıllardır, parti üyeleriyle hiçbir zaman hiçbir yerde örgüt toplantısı yapılmıyor. Yıllarca aynı mahallede ikamet eden parti üyeleri bir birlerini tanımıyor.

Birbirini hiç tanımayan, görmeyen, parti, örgüt çalışmaları hakkında, ya hiçbir şey bilmeyen, ya da kulaktan dolma bilgilerle yetinen üyeler, en son günde, seçim gününde birbirlerini nasıl tanıyıp seçecekler. Kendilerini nasıl tanıtıp aday olacaklar? Nasıl oy isteyip oy verecekler? SORUYORUM CHP’Yİ Mİ, KENDİMİZİ MİBİTİRMEK İÇİN ÇABALIYORUZ?

Böylesine hassas bir süreçte, tüzük hükmüne rağmen, ısrarlı yazılı sözlü önerilere rağmen, örgüt üyeleri toplantıya çağrılmıyor. Örgüt üyelerine bilgi verilmiyor. Örgüt üyelerinin önerileri, eleştirileri alınmıyor. SORUYORUM CHP’Yİ Mİ, KENDİMİZİ MİBİTİRMEK İÇİN ÇABALIYORUZ?

İl ilçe yönetimlerinden izin almadan, sosyal paylaşım sitelerinde parti sorun ve çözümlerinin görüşülmesi konuşulması için, düğün salonları tutuluyor, (giderlerin ne kadar olduğu kim yada kimler tarafından karşılandığı bilinmiyor) toplantı günü, yeri ve saati veriliyor. Örgüt üyeleri toplantıya çağrılıyor? SORUYORUM CHP’Yİ Mİ, KENDİMİZİ MİBİTİRMEK İÇİN ÇABALIYORUZ?

NE BİLEĞİMİZ BÜKÜLÜRDÜ, NE SIRTIMIZ YERE GELİRDİ

     
     Seçim sürecinde bir yere seçilmek için, halkımıza üyelerimize, gösterdiğimiz İlgi, sevgi, samimiyet, sıcaklık, ilişki ve iletişim keşke, keşke, keşke doğal olsa, kesintisiz olsa, Planlı programlı olsa,
     Kendimizi ifade için, televizyonda medyada gözükmek için, tanımak ve tanınmak için, harcadığımız enerjiyi, zamanı, parayı, emeği, özveriyi partimiziçin, birliğimiz beraberliğimiz için, dayanışmamız kaynaşmamız için, örgütlü gücümüzü kurmak, kurumsallaştırmak için, tüzüğe, ilkelere, kurallara uymak ve uygulamak için, örgüt toplantılarında düşüncelerimizi, öneri ve eleştirilerimizi özgürce ifade etmek için kullanabilsek o zaman ne sırtımız yere gelir, ne bileğimiz bükülür.

5/12/10

CHP, BAYKAL VE EKİBİ

Deniz Baykal genel başkan olduğu süre içinde gerçek anlamda eşitliği, adaleti özgürlüğü savunmuş ve uygulamış olsaydı, ülke yönetiminde demokrasinin evrensel ilkelerini, parti yönetiminde demokratik merkeziyetçiliğin ilke, kural ve esaslarını savunmuş ve uygulamış olsaydı, bende Baykal ağlardım, bende dön diye yalvarırdım, bende açlık grevine katılırdım. Ama Baykal bunların hiç birini yapmamıştır. Baykal ülkeyi toplumu CHP sini korumak ve savunmak için değil. Yerini makamını korumak ve savunmak için, tek adam olmak için, kral, padişah gibi hükmetmek için, kendisine koşulsuz bağlı olan ekip, grup ve hizip yaratmıştır. o ekip grup ve hizip içinde yer alanlar da CHP sini değil kendilerini koruyup kolladığı için baykala bağlılıklarını ifade etmektedirler. Dön diye yalvarmaktadırlar. Peşinden gözyaşları dökmektedirler. Çok iyi biliyorlar ki CHP değil baykal yok olursa kendileride yok olacaklardır. Yıllar içinde oluşturulan ve kemikleşen, etle tırnak gibi kaynaşan, kafa kol ahbap çavuş ilişkileri içindeki örgütlü güçlerini, siyasi rakiplerini değil, parti içindeki rakiplerini, eleştirenleri yok etmek için acımasızca kullanmışlardır. Küçük olsun benim olsun demişlerdir. İşte bu anlayış ve zihniyet AKP den çok daha tehlikeli olmuştur. Bu anlayış ve zihniyettir ki CHP sini baraj altına düşürülmüştür. Şimdi CHP si oyları yükseliyorsa, bu yükselişin nedeni Baykal ve ekibinin başarısı değildir. Son ana yasa değişikliği ile cumhuriyetin yok olma tehlikesini hisseden cumhuriyetçilerin, Atatürkçülerin, sosyal demokratların, laiklerin sosyal hukuk devletini savunanların duyarlılığıdır.


Baykal dokunulmazlık kaldırılsın çok iyi işlemiştir. Birçok kez gündeme getirmiştir. Ama aynı derecede, aynı ağırlıkta siyasi partiler yasası, seçim yasası, baraj sistemi daha demokratik hale getirilsin dememiştir. Diyemez dese CHP güçlenerek var olacaktır. Ama Baykal ve ekibi yok olacaktır.

4/26/10

DİKKAT

Baba hazinedir

Yemesini bilirsen

Anne sırat köprüsüdür

Geçmesini bilirsen

Kardeş beden aynasıdır

Bakmasını bilirsen

Evlat deniz suyudur

Ne içilir ne geçilir

OĞUL VE BABA

6 sın da

Babam her şeyi biliyor

15 in de

Bende babam kadar biliyorum

20 sin de

Babam hiçbir şey bilmiyor

30 unda

Nede olsa babam bazı şeyleri biliyor

40 da

Babamın fikrini sorsam fena olmaz

60 da Ah babam her şeyi biliyormuş

OĞUL VE NASİHAT

Zirve seni bekliyor

Dağın kıymetini bil

Üzüm yemek için

Bağın kıymetini bil

Yokluk gördüğün an

Çabuk yıkılır insan

Azı beğenmiyorsan

Çoğun kıymetini bil

Oğlum benim, bir düşün

Yarın çok geç, ömrünün

Bugünün kıymetini bil

4/19/10

ATEŞ SU VE AHLAK

    Ateş,su, ve ahlak bir yoldabuluşmuşlar.Tan ıştıktan sonra bir muhabbete tutuşmuşlar.Başlamış lar kendilerini tanıtmaya.
   Ateş başlamış söze.
   Bendeniz ateş: Ben demiş aşığımdır kimi zaman karanlıklarda,kimi zaman soğuklarda ısınmaya sebebim.Kimi zaman güneşim,kimi zaman bir kor parçasıyım yakarım hoşuma gitmediğinde önüme ne gelirse.Çok iyiyimdir.Benden çok kere istifade edilebilir der ve ekler ateş.Fakat bir sinirlenirsem yakarım etrafımda ne varsa kimi zaman yangın olurum ansızın yakalarım en boş anlarda der.Onun için benimle aranızı iyi tutun der.
   Su başlar söze
Bendeniz der su: Hayat kaynağıyımdır.Yokluğ um çok kötüdür.Ben olmazsam yaşayamaz mahlukat.Her hayatta ben varım der.Benim olduğum yerde hayat.Sonra başlar ateşin yaptığı gibi zararlarından bahsetmeye.
Fakat der ben bir kızarsam sel olurum bazen,bazen bir fırınayla gelirim ne varsa yutarım der.Onun için benle aranızı iyi tutun der.
   Sıra gelir ahlaka
Bendeniz ahlak: Hayat düzeninde benim yerim başkadır der.Benim hiç bir kötülüğüm yoktur.Kimseyide tehdit etmem der.
    Sonra ateş girer söze
ben bu arkadaşlığı çok sevdim der.Hani olurda bir gün birbimizi kaybedersek nasıl buluşacağız der.
Su derki beni kaybederseniz eğer bir yağmur gördüğünüzde kaçmayın yaklaşın ben orada olurum der.
    Ateş derki beni kaybederseniz eğer bir duman görürsenin,bir sıcaklık hissederseniz hemen gelin ben orada olurum der.
    Sıra gelir ahlaka söylediği söz çok manidardır.
    Siz siz olun beni sakın kaybetmeyin der.EĞER BENİ BİR DEFA KAYBEDERSENİZ BİR DAHA BULMANIZ MÜMKÜN OLMAYABİLİR.........

4/18/10

KELİMELERİN ANLATTIĞI KADARIM..NE ANLATIRSAM ANLATAYIM ANLAĞIN KADARIM

Sustuğum kadar konuşuyorum içimden
Sırlarım var bir ben biliyorum...
Susuyorum uzunca...

Kirlenmesin istiyorum safhane duygularım.
El sürmesinler istiyorum yüreğime.
Ya da... Boş ver duyma...
Susuyorum uzunca...
Susuyorum
Susuyorum
Kelimelerin anlattığı kadarım...
Ne anlatırsam anlatayım anladığın kadarım...

  Bazen ne anlatırsak anlatalım kelimeler kifayetsiz kalır ve sadece susarız...
 belki de amaç susarak anlatmak istemektir ama anlayana

12/30/09

2010 YILINA GİRERKEN, DENİZ BAYKAL GERİCİ RECEP TAYYİP ERDOĞAN İLERİCİ

      Atatürk’ü, Cumhuriyeti ve C.H.P. sini savunanların partisi, Deniz Baykal’ın öncülüğünde ve liderliğinde iki adım geri, bir adım ileri giderek geriliyor. İktidar olma gücünü kaybediyor.
     Atatürk’e, Cumhuriyete ve C.H.P sine karşı olanların partisi, Recep Tayyip Erdoğan öncülüğünde ve liderliğinde, iki adım ileri bir adım geri giderek ilerliyor. İktidarı gücünü elinde tutuyor.
     Bu anlamda görünen köy kılavuz istemiyor. Deniz Baykal gericiliği, Recep Tayyip Erdoğan ilericiliği temsil ediyor.
    Deniz Baykal’ın tek adam oluşu, sözlü muhalefeti, güzel konuşması, güzel fiziği, sözde demokratlığı, tartışılmaz dürüstlüğü, bilgisi ve birikimi partisini iktidara hazırlamaya yetmiyor. Atatürk’ü, cumhuriyeti ve    
    C.H.P’yi savunanlara umut vermiyor.
    Deniz Baykal, Recep Tayyip Erdoğan’ı ve partisini, öcü gibi göstererek, cumhuriyet elden gitti, gidiyor diyerek, halkı korkutarak, ürküterek, ucuz ve kolay politika yapıyor. Daha açıkçası Recep Tayyip   Erdoğan’ın partisinden ve politikasından, beslenmeye çalışıyor. Sorunu ve çözümü kendi içinde aramıyor.
   Deniz Baykal sözde eşitliği, adaleti, özgürlüğü ve demokrasiyi savunur gibi gözüküyor.
   Ama anti demokratik olan siyasi, patiler yasasını, seçim yasasını, baraj sistemini değiştireceğim diyemiyor.
   Deniz Baykal sözde eşitliği, adaleti, özgürlüğü ve demokrasiyi savunur gibi gözüküyor.
   Ama parti içi demokrasiyi uygulamıyor. Partiyi kelimenin tam anlamıyla padişah gibi, kral gibi yönetiyor. En güçlü en yetkili benim diyor. Parti içinde kendisine ve yürüttüğü politikaya muhalefet edene aman vermiyor. Rakiplerini tuş eden pehlivan edasıyla dolaşıyor. . Gücünü acımasızca, zalimce kullanıyor. Seçimlerde seçmenden oy isterken, seçmene yüzünü dönüyor. Seçimden sonra oy veren seçmene sırtını dönüyor. İl, ilçe örgütlerinin kapsısı kapanıyor. Düşünceler fikirler açıklanmıyor. Demokrasinin erdemleri, sorunlar çözümler tartışılmıyor. Öneriler eleştiriler yapılmıyor. Üyeler kendini ifade edemiyor. Kadın ve gençlik kollarına gerek duyulmuyor. Delegeler yenilenmiyor. Ön seçimler yapılmıyor. Hukuk işlemiyor. Görevden almalar devam ediyor. Hazine yardımı yapılıyor. Üyelik aidatına gerek kalmıyor. Parti üyesi önemsenmiyor.
   Sormak istiyorum.
   Siz o ülkenin başbakan olsanız, böyle bir ana muhalefet partisinin olmasını istemez misiniz?
   Siz o ülkenin başbakanı olsanız, çok konuşan ama iktidara alternatif olamayan bir muhalefet partsinin olmasını istemez misiniz?
   Siz o ülkenin başbakan olsanız, gücünü halktan almayan bir muhalefet partisinin olmasını istemez misiniz?
   Uyutma ve avutma oyunu daha ne kadar devam sürecek?
   Yolun sonu gözüküyor. Ya Baykal gidecek yada kendisiyle birlikte C.H.P sini tarihin derinliklerine götürecek. Vebali de çok ağır olacak
    Eğer büyük devlet ve siyaset adamı İSMET İNÖNÜ yaşasaydı Deniz Baykal’a derdi ki, SENİ BEN BİLE KURTARAMAM. 30.12.2009 Z.BAL

12/25/09

BEN BİR ALEVİYİM AMA !

60 yaşında bir aleviyim. Köyüm çok uzaklarda, yüksek dağların başında yüzyıllar önce kurulmuş bir alevi köyü. Hayatımın ilk 8 yılı köyümde geçti.25 yıl Ankara da yaşadım. 1980 yılından sonrada bursa da yaşıyorum. Bu yaşıma kadar Alevilik hakkında genel bilgilerim oldu.

Ama bu yaşıma kadar Aleviliği yaşamadım. Yaşayamadım. Alevi geleneklerini, usul, kural ve esaslarını öğrenemedim. Muharrem ayında oruçta tutmadım. Cem törenlerine katılmadım. Alevi derneklerinde çok fazla bulunmadım. Ama ben bir aleviyim.

Alevi kimliğimi hiçbir zaman, hiçbir yerde saklamadım, gizlemedim. Ama saklayan gizleyen çok alevi gördüm. İstemediği halde cuma namazlarına, giden, ramazan ayında oruç tutan, ya da tutuyor gözüken Alevileri çok gördüm. Hiç şüphesiz ki, alevi olduğunu gizlemeyen cesur yürekli, gizleyende korkak yürekli değildi. Ama gördüklerim yaşadıklarım gerçekti

Korkunun, korkaklığın, ürkekliğin, çekingenliğin, gizliliğin sebebi, kaynağı neydi? Kerbelada ehlibeyti neden susuz bıraktılar? Neden yüz yıllarca Alevilere kıyıp zulmettiler? Neden pir sulatanı astılar? Neden Sivas ta 37 canı yaktılar? Neden asılsız iftiralar attılar? Neydi Alevilerin suçları kabahatleri? Neydi?

Gayri Müslimler ülkemizde ibadethanelerinde, ibadetlerini özgürce yaparlarken, aleviler kendi ülkesinde ibadetlerini neden özgürce yapamıyorlardı? Neden Alevi köylerine, cem evleri değil de, camiler yapılıyordu? Ve neden bunda ısrar ediliyordu?

Zaman durmuyordu, geriye değil ileriye doğru akıyordu. Yaşam şartları Alevileri zorladı. Gurbete (büyük şehirlere) yolculuk başladı.

Dağ köylerinde yaşayan aleviler, şehre indiler. İnmek zorunda kaldılar. Kabuklarını kırdılar, korkularını yendiler, derneklerini kurdular? Cem evlerini yaptılar. Kıyımlara, zulümlere, asmalara, yakmalara boyun eğmediler. Pes etmediler. Yılmadılar. Erenler yolundan dönmediler. Haklarını aradılar. Yüz binleri alanlara topladılar. Devleti yönetenler, çoğunlukta olanlar, gördüler, görmezlikten gelemediler.

24.12.2009 tarihinde muharrem ayında Erzincan ilinde, valimizin açış konuşmasını yaptığı devlet televizyonu TRT 1 in tarihinde ilk kez naklen verdiği, cem törenlerini izledim. Cemde yapılan duaları, duazları, deyişleri, dinledim. Ceme katılan dedelerimizi, kadınlarımızı, erkeklerimizi, gençlerimizi gördüm. İzlemek, görmek, anlatmak hiç kalır. O anı yaşamak gerek. Hissetmek gerek. Yürekten inanmak gerek. İnandım, o anı yaşadım ve hissettim. Bambaşka bir dünyanın içinde buldum kendimi. Ordaydım, onların arasındaydım. Onlardan biriydim. Onlarla duygulandım, onlarla ağladım. Her şeyiyle, ama her şeyiyle çok farklı bir inançtı, çok farklı bir kültürdü, çok farklı bir ibadetti. Renkliydi, coşkuluydu, duygu yüklüydü.

Acaba diyorum. Tarih boyunca çoğunlukta olanları, gücü elinde bulunduranları, korkutanları, katledenleri, susuz bırakanları, zulmedenleri, yakanları, asanları, korkutan asıl gerçek cem evlerimiydi? Kadınıyla erkeğiyle, genciyle, yaşlısıyla hep birlikte yapılan sazlı, sözlü, semahlı cemler miydi? Tarih boyunca Görmek, yada göstermek istemedikleri, Alevilerin inançları, cemleri ve cem evlerimiydi?

12/22/09

KÖYÜM MURSAL’IN YERİ, YERLEŞİMİ, YAŞAM KOŞULLARI

    KÖYÜM MURSAL’IN YERİ, YERLEŞİMİ, YAŞAM KOŞULLARI




Çok uzaklarda, yüksek yaylalarda, uzun kış aylarında kardan yolların kesildiği yerdir MURSAL’IM

Yama dağının eteğinde, buz gibi suların kaynağında, çayırın çimenin yeşerdiği, büyük derenin çağladığı yerdir MURSAL’IM

Divriği’den çıkıp MURSALA gidince, erşin, bahtiyar, venk, sören, vazıldan, ürük köylerini geçince, derin derenin kaşa çıkınca, görünen yerdir MURSALIM

Çok değil 55 sene önceki yaşadığım gördüğüm MURSAL’ı anlatayım

MURSALIN Evleri kerpiç ile taştan örülmüştür.Tavanları söğüt, ardıçla ağacıyla örtülmüş, üstüne toprak atılmıştır. Duvarları kara çamurla sıvanmış, yüzü ağ toprakla boyanmıştır.

Yağmurlarda akmasın diye dambaşıların üstüne taştan loğ koyulmuştur.

Yün çorap üstünden çarıklar giyilmiş, çarıklar yırtılınca da sırımla örülmüştür.

Tarlalar kara sabanla sürülmüştür. Analar tarlada doğurmuş, bebekler öllüğe belenmiştir. Ekinler, otlar, yoncalar, orakla derilmiş, dağlardan, geven, çaşır, toplanmış, at, eşek, katır sırtında taşınmıştır. Kütük üstünde ot, yonca ( alaf ) doğranmış musurlarda hayvanlar yemlenmiştir. Çıra ışığında oturulmuş, tezek ateşinde yemek pişirilmiş ocak başında yenilmiştir.

doktor, hemşire, okul, öğretmen, telefon elektrik olmamıştır. Devletin, koruyucu gücü, güler yüzü, yardımı desteği olmamıştır. Ama korkutucu gücü olmuştur. Analar çocuklarını jenderme geliyi diye korkutur olmuştur.

Arpayı, buğdayı, peyniri, çökeliği, satmak, çayını, şekerini, tuzunu, kazyağını, basmasını kumaşını almak için, hayvan sırtında 35 kilometre uzaktaki şehere gitmiştir. Canın yongası olan malını davarnı tecirlere ucuza satılmıştır. Öyle çok ki yazılacaklar, sayfalar dolusu tutar yinede bitmez.

Mursal köylüsü, yani milletin efendisi, sefaletten, cehaletten kurtulmak için, çalışıp para kazanmak için, çocuklarını okutup istikbalini kurtarmak için, göz yaşları içinde düştü gurbetin yoluna. Kolay değildi köyden kopmak, baba ocağını, doğup büyüdüğü yeri terk etmek. Kolay değildi gurbet elde gurbetin kahrını çekmek. Buna rağmen köyünü terk edenler hızla çoğaldı. Kısa sürede boşaldı köyler. Köyde ocaklar tütmez oldu, kerpiçten taştan yapılan evler yıkıldı harabeye döndü. Bir ev orda bir ev şurada kaldı. işte tam da böyle bir ortamda ve havada Köyümüz ozanı aşık ali kızıl tuğ efkarlandı aldı sazı eline dediki asri gurbet harap ettin köyümü, türkü köyünü terk eden Türk köylülerinin türküsü oldu.

Türkiye Cumhuriyetinin, ve Türk köylüsünün ebedi ezeli bir düşmanı vardır. O düşman köy enstitülerini kapatmıştır. O düşman Türk köylüsünü köyünden, toprağından koparmıştır.

Azıcık düşün köy enstitüleri kapanmasaydı. Köylerimiz boşalmasaydı. Türkiye’nin gücüne güç yeter miydi? O düşman bunu çoook önceden görmüş ve yapacağı en büyük düşmanlığı yapmıştır. Yapma yada devam ediyor. Ama kolay değildir. Mustafa kemal ata türkün kurduğu türk ordusunu yenmek, kolay değildir Türkiye cumhuriyetini kolayca parçalayıp yok etmek. Zalim düşman bunun farkında olduğu için sinsi planını sabırla amacına ulaşıncaya kadar uygulamaya koyacaktır.

12/18/09

KÖYLÜM MUHSİN HALİSİN ELEŞTİRİSİ

Zülfikar Bal'ın Mursal ile ilgili düşünceleri, özlemi güzel de, köye dönüp, ev yapanlar hakkındaki düşüncelerine katılmıyorum..Bu kişilerden tanıdıklarımın hepsi de (genelde tüm köylümüz) sıcakkanlı, sofrası yerde, samimi insanlar. 'Paraları var ama fakirler' demek bence hakaret. Kimsenin bunu söylemeye hakkı yok.. Ortalama 60'lı yaşlarda, sağlık sorunları olan insanlar. Hepsi uzun ömürlü olsun, kalan yıllarını baba topraklarında geçirmek istiyorlar. Betonarme evlerinin olması yanlış mı, bu yaştan sonra tekrar çiftçilik mi yapsınlar...Olayları zamanın ve insanların şartlarına göre değerlendirmek gerek...Selamlar..

KÖYLÜM MUHSİN BEYİN SERT ELEŞTİRİSİNE CEVAPTIR.

MUHSİN BEYİN SERT ELEŞTİRİSİNE CEVAPTIR.


Öncelikle yazımı okuduğunuz ve eleştiri yazdığınız için teşekkür ediyorum. Yazılarımdaki duyguları, düşünceleri sanırım yanlış anlamış veya ben yanlış anlatmış olabilirim. Köyle ilgili yazılarımın içeriği asla sizin algıladığınız ve ifade ettiğiniz duygu ve düşünceyle yazılmamıştır.

Köyümüzden hiç ayrılmamış olan köylülerimize, sonradan köyümüze ev yapan köylülerimize, gencine, yaşlısına sevgim, saygım, özlemim sonsuzdur.

Genelde insanların, özelde köylülerimizin yaşam biçimleri, onların zenginlikleri, fakirlikleri, soğukkanlı ya da sıcakkanlı oluşları hakkında yorum yapmak, eleştiride bulunmak ne hakkımdır. Ne yetkimdir. Nede haddimdir. Konuyla ilgili yazımın, bir kelimesi, bir cümlesi sizin anladığınız şekilde yanlış anlamaya yada anlaşılmaya sebebiyet verdiyse, en başta sizden, ve sonrada tüm köylülerimizden özür dilemeyi bir borç bilirim.

Köyümüzle ilgi, yazılarımda anlatmaya çalıştığım gerçek, köylülerimizin kıt olanaklarıyla, tabiatın güçlükleriyle, emekleriyle, alın terleriyle çalışmalarıdır. Kendi işlerini kendilerinin yapmalarıdır. toprağı ekip biçmeleri, hayvancılıkla uğraşmalarıdır. Tüm yaşam zorluklarına rağmen Kilerlerinin dolu olmasıdır. Gönüllerinin gözlerinin tok olmasıdır. Yüzlerinin güleç, sofralarının bereketli olmasıdır. Şimdi köyümüzde yaşayanlar geçimlerini topraktan sağlamıyorlar. Ekip biçmiyorlar. Anlatmaya çalıştığım budur. Yoksa doğrudan zenginlikle fakirlikle, soğuklukla sıcaklıkla, alakalı değildir. Köyün ve köylünün yok edilmesidir.

MUHSİN BEY

Köylümüz, çiftçimiz, ziraatçımız korunsaydı, desteklenseydi, hastane, okul, yol, su, elektrik vb. gibi hizmetler köylerimize verilseydi, köylü, köyünü, toprağını, malını davarını terk etmeycekti. Gurbetin yolunu tutmayacaktı. Büyük göç yaşanmayacaktı. Dağımız, taşımız, toprağımız özlenmeyecekti, Hasret ve ayrılık türküleri söylenmeyecek, şiirler, yazılar yazılmayacaktı. Ülkemiz fakirleşmeyecek, işsizlik artmayacaktı.

Beton arma evlere, değişime yeniliğe nasıl karşı olayım. Anlatmaya çalıştığım onlar değil ki. Ama keşke köylü köyünü terk etmeden beton evler yapılmış olsaydı.

Yaptığınız eleştiriyle bu açıklamayı yapma fırsatı verdiğiniz için, size bir kez daha teşekkür ediyorum. Sağlık ve esenlikler diliyorum.

12/17/09

EFKARLIYIM

Tohum ekilen tarlalarımız
Ekin, arpa deren ırgatlarımız
Yaylalarda malımız, davarımız
Yok, olduğu için efkârlıyım

Dağlarımızda gezen kurtlarımız
Sürümüzü koruyan itlerimiz
Kaval çalan çobanlarımız
Yok, olduğu için efkârlıyım

Çift süren babalarımız
İnek, koyun sağan analarımız
Yol yordam öğreten dedelerimiz
Yok, olduğu için öfkarlıyım

Çevirmede cırtınoğlu
Dişlerinde bekonoğlu
Mursalda goconoğlu
Yok, olduğu için efkârlıyım

Düğünlerde davulumuz, zurnamız
Dambaşılarda çekilen halayımız
At sırtında giden gelinimiz
Yok, olduğu için öfkarlıyım

     Köylüye destek olmayan, köylüyü korumayan, köylüye hizmet vermeyen, köydeki yoksulluğu, sefaleti, cehaleti yok etmeyen, köylüyü ata yurdundan, baba ocağından, toprağından, malından, mülkünden koparıp sistem utansın.
     Köye ve köylüsüne olan sevdayı, özlemi, aşkı özünde yüreğinde hisseden, (menfaatin zerresini, düşünmeden) özüyle ve yüreğiyle paylaşan köylülerime yürekten selam olsun.

12/15/09

KÖYLÜNÜN KÖYÜNE VE KÖYLÜSÜNE, AŞKI, SEVDASI, ÖZLEMİ

Köy âşıklarına yanık türküler söyleten, şairlere içli şiirler yazdıran, gurbetçi köylülere derinden ah çektiren, efkârlanınca gözyaşı döktüren bu sevda, öylesine güçlü öylesine köklü ve öylesine kutsal ki, kuşaktan kuşağa, babadan oğula, andan kıza, deden toruna devam edip gider.
Bu özlemin, bu sevdanın ve bu aşkın kaynağında yatan gerçekler nelerdir? Yazının özü anlamı bu soruda gizlidir.

Gurbetten köye giderken, derin derenin kaştan çıkınca, Nursal’ın görünüşümüdür? Soğuk kaynak suları, bol oksijenli havasımıdır? Terk edilmiş, viran olmuş mezraları, çadır kurulmayan, mal davar otlamayan, yaylaları mıdır? Burcu, burcu kokan kır çiçeklerimidir? Beli bükülmüş, dizinin bağı kırılmış, üstü başı yırtılmış, yalnızlığa terk edilip, per, perişan olmuş, eli öpülesi yaşlılarımıdır? Bu vb. gibi soruları çoğaltmak mümkündür.

Atadan, deden, babadan kalan, tarlalara ev yapan, yazları köyde, kışları şehirde oturan, tatil amaçlı köye giden, köylülerimize soruyorum.

Köye ve köylümüze olan özleminiz aşkınız, sevdanız, yok oluyor mu? Azalıyor mu?
Azalmıyorsa, yok olmuyorsa sebebi nedir? Sizi oraya çeken gizemli güç nedir?
Aynı soruyu, köyü hiç terk etmeyen, edemeyen, yaz kış köyde yaşayan köylülerimize sormak içimden gelmiyor. Ama onları dinlemeyi, ne hissettiklerini, ne düşündüklerini, anlamayı, çok isterim. Çünkü onlar köy kültürünün, köy yaşamının son temsilcileridir. Ve sayıları hızla azalıyor.

EMEĞİN TERİ TOPRAĞA DÜŞMEYİNCE, KÖYE KÖY, KÖYLÜYE KÖYLÜ DENİRMİ?

Ne demişti Büyük önder Mustafa Kemal Atatürk. Köylü bu milletin efendisidir.
Köylümün yaşlılarını görün ya da resimlerine bakın, köyün efendisi ne hale gelmiş, ne hale düşürülmüş görün.

Köyün efendisini bu hala düşüren sistem utansın.

Not: Yazılarımı okuyan, takdir ve tebrik duygularını esirgemeyen, eleştirileriyle, motive eden köylüm İSMET ALPAY'A, teşekkür etmeyi bir bor

12/13/09

MURSALLIYSAN BAŞKÖŞEYE VE MURSALI FERHAT KAYA HK.


Yün halı ve yastık serili bir köy odasının da başköşede otururken çekilmiş bir köylü resmi, mursal gen.tr. nin ana sayfasının sağ tarafında akıp duran mavi şeridin başköşesinde yerini almış. O resim, o yörede çok yaygın olan  mursal’lıysan başköşeye, sözünü simgelemek amacıylamı  konmuş diye kendime sordum.


Başköşede oturan o köylünün kim olduğunu, köy tabiriyle açıklamak istiyorum.  O köylü, topallaliğin, zoroğun torunu, kör salma’nın oğlu, benimde bacanağım olan Ferhat Kaya’dır. O köy odası da, kendi evinin oturma odasıdır. O eve birçokları gibi bende misafir oldum. O köşesinde oturdum, o köylüyle, sohbet ettim. O köylünün sofrasında yemek yedim, çayını kahvesini içtim.

O resimdeki köylü, mursalıysan başköşeye sözünü simgeleyecek özeliklere sahip, sevilen ve sayılan bir köylüdür. O topraklarda doğmuştur. Ömrü o topraklarda geçmiştir. Köylünün en çalışkanlarından biridir. Cömerttir, yüzü güleçtir. Misafirperverdir. Doğaldır, özü neyse sözü odur. Sofrası bereketlidir. Sesi gürdür, bağırarak konuşur. davranışlarıyla konuşmalarıyla, çalışmalarıyla   Mursalın simgesi haline gelmiştir.

Topalaliğin, zoroğun torunu, kör salmanın oğlu olan, Ferhat kaya’ya, bacanağıma, başköşe’de yerini alan, mursalın has köylüsüne en içten selam sevgi ve saygılarımı sunuyorum. Bundan sonraki yaşamında, sağlık huzur ve mutluluklar diliyorum.Z.Bal

12/12/09

KÖY BÜYÜKLERİMİZ


Mursal gen.tr.de yayınlan köyümüzün büyükleri köşesini çok etkileyici buldum. Ve gerçekten çok etkilendim. Çünkü her bir köylümüzün, köy büyüklerimizin yüzünde görünüşünde, kıyafetinde, duruşunda, bakışında, öylesine acı ve öylesine tatlı anıların izleri var ki, kelimelerle anlatılmaz, ifade edilmez. O hayatı yaşamak gerek. Onlar harap olmuş, baykuş konmuş toprak ve taştan evlerde yaşayan gerçek köylülerimiz ve büyüklerimiz. Onlar analarımız babalarımız dedelerimiz, ninelerimizdir. Onların dizlerini kıran, bellerini büken yaşam zevklerini yok eden, ne ilerleyen yaşları, ne yoksulluklarıdır. Neden ağrıyan sızlayan bedenleridir. Malların davarlarının yok olmasıdır. Tohumların ekilmeyişi ekinlerin arpaların derilmeyişidir. O resimler, o topraklarda yaşayan atalarımızın köylülerimizin son temsilcileridir. Onların her birisinin ölmesiyle, toprakta ölüyor suda ölüyor, köylü ve köylülükte ölüyor. Kilerlerin bereketi de ölüyor. Onları bu hale getiren sistem utansın. O topraklarda yaşayan atalarımızın son temsilcileri Köy büyüklerimizin ellerinden öpüyorum.

Büyüklerimiz köşesini düşüneni resimleri çekeni, emek vereni, sevgiyle saygıyla selamlıyorum. Elinize yüreğinize sağlık.

12/11/09

KÖYÜME VE KÖYLÜME KARŞI OLAN ÖZLEMİM GİTMİYOR AZALMIYOR


Gurbet elde yaşayan gurbetçi köylülerimle, Köyümde yaşayan köylülerimle konuşuyorum. Köyüme köylüme karşı olan özlemim gitmiyor azalmıyor.

Köyüme gidiyorum, havasını kokluyorum, soğuk suyunu içiyorum, yaylarını, dağlarını geziyorum, arıs kalmış tarlaları, harap olmuş toprak evleri, yaşlanıp bitap düşmüş, köylü büyüklerimi görüyorum. Köyüme ve köylüme karşı olan özlemim gitmiyor azalmıyor.

Köyümde yetişen, köyümle simgeleşen dillere destan, kuzu oğlak, yemlik, evelik, madımalak, kenger, göbelek, kuşburnu, rengârenk kır çiçeklerini topluyorum. Köyüme ve köylüme karşı olan özlemim gitmiyor azalmıyor.

ÖZLEMİM NASIL GİTSİN NASIL AZALSIN Kİ,

Emekli olup, köye dönenler, atalarından, babalarından kalma yerlere betonarme, evler yapıp maaşlarıyla yaşayanlar, öylesine soğuklar, öylesine fakirler, ( para zenginliğin göstergesi değildir.) öylesine birbirlerine yabancılar ve öylesine paylaşmaktan uzaklar ki,

Harap olmuş, baykuş konmuş toprak evlerde yaşayanlar, ekip biçtikleriyle geçinenler, atalarımız babalarımız, alın terini toprağa düşürenler yani gerçek köylülerimiz, ne kadar sıcaktılar, ne kadar içten ve candandılar, gönülleri gözleri ne kadar toktu, kilerleri doluydu, sofraları bereketliydi, paylaşmayı severlerdi. Yüzleri güleçti.

Köyünde, ekip biçen, mal davar besleyen, alın teriyle geçinen, alın terini toprağa düşüren, çalışkan köylülerimizi özlüyorum.

Köylülerimizin, sıcaklıklarını, içtenliklerini, doğallıklarını, gönüllerinin ve gözlerinin tokuşluğunu, kilerlerinin doluluğunu, sofralarının bereketini, yüzlerinin güleçliğini, paylaşımlarını özlüyorum.

Köylüsüne destek olmayan, köylüsünü korumayan, köylüsüne hizmet vermeyen, köylüsünü fakirleştiren, köylüsünü ata yurdu, baba ocağından uzaklaştıran, köylüsünü toprağından uzaklaştıran, köylüsünü, köyüne yabancılaştıran sistem utansın.

Köyüme, köylülerime selam olsun. Köyüne özlem duyan yüreklere selam olsun. Köy büyüklerimin nasırlı ellerinden öpüyorum.

Önemli not: Mursal gen tr. Sitesi köy büyüklerimizin yani gerçek köylülerimizin resimlerini yayınlanıyor. O resimleri lütfen görün. Her bir resim kadar çok şey ifade ediyor ki. Onların görünüşünde onların yüzünde köyü ve köylüğü Acı ve tatlı anılarıyla yaşacaksınız. Onlar nesillerinin son örnekleri.

12/10/09

MURSAL DERNEĞİ İLE İLGİLİ ÇOK ÖNEMLİ SORULAR


Son zamanlarda köyüm mursalla ilgili olarak, çeşitli konularda duygu ve düşüncelerimi ifade eden yazılar yazıyor ve internet aracılığı ile ilgili sitelere, gruplara kişilere yolluyorum.
Bu yazım da mursalla derneği ilgili olarak çok önemli bulduğum bazı sorular soracağım.
Köyümüz Mursal Derneği, örgütlü gücünü neden oluşturamıyor?
Dernek üye sayısını neden artıramıyor?
Dernek üyelik aidatlarını düzenli olarak toplamakta neden zorluk çekiyor?
Derneğin ilke ve amaçları doğrultusunda, gerekli olan hizmetleri verebilmesi, iş ve etkinlikleri yapabilmesi için işlemleri için yeterli olan maddi ve manevi desteği neden bulamıyor?
Bu soruların kaynağı nedir?
Dernekler kanunumudur? Dernek tüzüğümüdür?
Dernek organlarına seçilenlerin, dernek üyelerinin kanundan ve tüzükten kaynaklanan görev yetki ve sorumluluklarını, getirmemelerimidir?
Dernek yönetiminin, alınan kararlarda yapılan iş ve işlemlerde, gelir giderlerde, tutulan defterlerde, demirbaşlarda, üyelere karşı yeteri kadar şeffaf ve demokratik olmayışımıdır?
Çeşitli vesilelerle, dernek ve sorun ve çözümleriyle ilgili olarak, yapılan, ya da yapılmayan toplantılarda dernek üyelerin önerilerinin görüşlerinin düşüncelerinin alınmayışımıdır?
Derneğin işlevini, önemli ölçüde üstlenen, sayıları gittikçe artan ve bir birleriyle rekabet eder hale gelen mursalla ilgili yayın yapan web sitelerinin derneğe yararımı, zararımı daha çoktur?
Son sorum doğrudan dernek yönetimine, hizmet verme ve yararlanma anlamında, derneğe üye olanlarla olmayanlar, derneğe düzenli aidat ödeyenlerle ödemeyen arasında ne fark vardır?
Sorularım başta mursal köyü dernek yönetimi, denetimi ve üyeleri olmak üzere, herkese sorulmuştur?


.

12/09/09

EMEĞİN TERİ TOPRAĞA DÜŞMEYİNCE, KÖYE KÖY, KÖYLÜYE KÖYLÜ DENİRMİ?

Zaman, zaman köyüm, mursalın sitelerini geziyorum, Köyümle ilgili haberleri okuyorum. Köyümün ve köylülerimin resimlerine bakıyorum, köyüme özgü türküleri dinliyorum. Slâytları izliyorum. Bazen kendimi öyle kaptırdığım oluyor ki, okuduğum her haber, baktığım her resim, dinlediğim her türkü, izlediğim her slâyt karesi, duygularımı kamçılıyor. Bu duygular öylesine etkili, öylesine köklü ve öylesine güçlü ki, akan gözyaşlarıma hâkim olamıyorum. Çok iyi biliyorum ki, köyümde yaşasam, içimdeki boşluk asla dolmayacak. Gözyaşını döktüren özlem asla yok olmayacak.

Toprak sürülüp ekilmeyince, ürün hasat edilmeyince, mal, davar beslenmeyince, çayır yonca biçilmeyince, emeğin teri toprağa düşmeyince, o köye köy, o köylüye, köylü denir mi?

Köyde yaşayan gerçek köylülerin kimi yaşlanıp ölüyor. Kimi kahrından ölüyor. Kimide, sefaletin, yoksulluğun, yalnızlığın dayanılmaz acısını yüreğinde yaşıyor. Bu ifadenin en büyük kanıtı ve örneği, köyümüzde en son ölen gerçek köylü balogilin Hasan Bal’dır. Namı diyar lakabıyla gece yatmazdır. Toprağı bolsun. Ruhu şad olsun.

Ne zaman gerçek bir köylü ölse, köyde ölüyor. Köylülükte ölüyor.
Köyü de, köylülüğü de öldüren sistem utansın.

12/07/09

BAYKAL KRAL, ERDOĞAN PADİŞAH GİBİ

C.H.P. sinde Baykal kral gibi. Milletvekilleri kralın adamları gibi. İl, ilçe, belde başkanları ve yönetim kurulu üyeleri delegeler kralın askerleri gibi.
Baykal, kendisine muhalefet eden il, ilçe başkanlarını, yönetimleri görevden alıp yerlerine başkalarını atıyor mu? Evet.
C.H.p de ön seçim yapılıyor mu? Hayır
C.H.P ‘ sine yıllarca gönül vermiş, emek vermiş, çok önemli görevlerde bulunmuş birçok seçkin ve aydın partilileri partiden uzaklaştırmış mıdır? Evet
C.H.P de Baykal'la rakip olanların bir sekile sesleri kesilmiş, etkisiz ve pasif hale getirilmiş midir? Evet
C.H.P. C.H.P’yi sevenlerin partisi değil Baykal’ı sevenlerin partisi olmuş mudur? Evet
C.H.P sinde, demokratik merkeziyetçilik anlamında parti içi demokrasinin D si var mıdır? Yok
Baykal, İktidara gelirsem ilk yapacağım icraat seçim yasasını ve siyasi patiler yasanı değiştireceğim diyor mu? Demiyor.
Baykal kendisine bağlı adamlarıyla, askerleriyle genel merkezi, il ve ilçe teşkilatlarını ele geçirmişken, delegeleri belirlemişken hangi babayiğit Baykal’la boy ölçüşebilir? Hiç kimse
Bu anlayış, zihniyet ve uygulamada bulunan, bir siyasi parti ve o partinin lideri, demokrasiden, eşitlikten, adaletten, özgürlükten bahsederse inandırıcı olabilir mi? 
Erdoğan’ın Türkiye deki gücü ve etkinliği ne ise, Baykal’ında CHP DE ki etki ve gücü aynı derecede eşittir. Ak partide Erdoğan padişah gibi ise, C.H.P’ de, de Baykal kral gibidir. Ortak yanları ise demokrasiyi, özgürlüğü adaleti en iyi kendilerinin savunduklarını söylemeleridir.
 Ülkenin bunalıma  sürüklenmesinde, cumhuriyetin  tehlike  sinyalleri vermesinde  parti içi demokrasiyi kurum ve kurallarıyla uygulamayan, ahbap çavuş ilişkisi içinde koltuğuna yapışıp kalan Deniz Baykal'ın tarih önünde sorumluluğu çok çok fazladır. Deniz  Baykal'ın ne güzel  konuşması ne  dürüst olması  ne  bilgili olması tarihi sorumluluğunu asla  hafifletmeye yetmeycektir.

12/06/09

ÖLÜM ÜSTÜNE

Anamız, babamız, çocuğumuzu, akrabamız, köylümüz, arkadaşımız, tanıdığımız, dostumuz, can yoldaşımız ölüyor. Bir daha dönmemek üzere aramızdan ayrılıp gidiyor.
Son insani görevimizi yapıyoruz. Cenazeye katılıyoruz. Başsağlığı diliyoruz. Çok değerliydi diyoruz. Güzel duygularımızı dile getiriyoruz. Güzel sözler söylüyor güzel yazılar yazıyoruz.
Değerli olduğunu dile getirmek için, güzel sözler söylemek için, güzel yazılar yazmak için o kişinin ölmesimi gerekiyor? Aramızdan dönmemek üzere ayrılması mı gerekiyor?
Neden? neden? neden? o kişi ölmeden önce hak ettiği değeri vermiyoruz. O güzel duygularımızı dile getirmiyoruz, güzel sözler söylemiyoruz güzel yazılar yazmıyoruz.
Oysa her birimiz, değerli olduğumuzu duymaya, hakkımızda yazılan güzel sözleri okumaya, güzel konuşmaları dinlemeye öylesine ihtiyacımız var ki. Cepten değil kalpten vermeye ve almaya öylesine ihtiyacımız var ki.
Ömür öyle kısa, zaman öylesine hızlı geçiyor ki ve hayat öylesine acı tatlı bilinmiyen sürprizlerle dolu ki. Keşke deseydim, keşke yapsaydım, keşke geç kalmasaydım dememek için neyi bekliyoruz ki. Sevdiklerimizin, değer verdiklerimizin ölmesini mi? Kim ne zaman ölecek ki. Bilen var mı? Bilen yoksa keşke dememek için beklemeyin bekletmeyin.

12/05/09

KÖYLÜYÜ KÖYÜNDEN GÖZYAŞLARIYLA KOPARANLAR UTANSIN

Köyümüzdeki, mahrumiyetten sefaletten, cehaletten kurtulak dedik, ata yurdu baba ocağı köylerimizi, evlerimizi kaderine terk edip, şehre geldik. (gurbete) Ne şehre alışabildik ne köyümüzü unutabildik. Şehirde köylü, köyde şehirli gibi yaşamaya çalıştık beceremedik. Hem köyümüze, hem şehre hem de kendimize yabancılaştık. Günler, haftalar, aylar, yıllar, bir ömür geçti. Köyümüzü özledik, kaderine terk ettiğimiz köyümüzü, evimizi özledik. Köyümüze dönek dedik. Köyümüz ozanı âşık Kızıl tuğ aldı sazı eline vurdu teline, köylü havasıyla yanık sesiyle, köyünü, köylüsünü özleyenlere dedi ki.

Asrı Gurbet Harap Etmiş Köyümü
Bülbül Gitmiş Baykuş Konmuş Gel Hele
Ben Ağayım Ben Paşayım Diyenler
Kapıları Kitlemişler Gel Hele
Bir Ev Burda Bir Ev Karşıda Kalmış
Sorun Hele Bizim Komşular Nolmuş
Kırk Senelik Ağaç Kurumuş Kalmış
Bizim Köye Benzemiyor Gel Hele
Saz Elimde Şu Elleri Gezerdim
Dertli İdim Bazı Destan Yazardım
Sen Aliysen Niye Saçın Ağarttın
Bizim Aliye Benzemiyi Gel Hele

Söyleyene değil söyletene bak derler. Ozanların bizden farkı işte budur. Söyleten duygu o kadar güçlü ki, sadece mursalın değil köyünü terk edenlerin türküsü.
Selam olsun köyünü derinden özleyen köylü yüreklere.
Köyünü terk etmek zorunda kalan köylü değil. Köylüyü köyünden gözyaşlarıyla koparanlar utansın.

11/29/09

MURSAL KÖYÜM OLDUĞU İÇİN GÜZEL

Köyüm mursal dağıyla taşıyla, havasıyla, suyuyla, malıyla, davarıyla, kurduyla, kuşuyla, yazıyla, kışıyla, insanıyla, kısaca doğasıyla, doğallığıyla hiç şüphesiz ki köylerin en güzeli değil. Ama mursal benim köyüm olduğu için güzel.
Köyüm mursal, ata yurdu, baba ocağı olduğu için güzel. Köyümde, doğduğum, köyümde dünyaya gözümü açtığım için köyüm güzel. Ölülükle belendiğim beşikte sallandığım için köyüm güzel. Çocukluk anılarımı köyümde yaşadığım için köyüm güzel. Önce yalın ayakla, sonra çarıkla daha sonra cizlevüt lastikle gezdiğim için köyüm güzel. Sap çekip düven sürdüğüm için, kuzu yayıp sığır güttüğüm için köyüm güzel. Tüm yoksulluğuna tüm mahrumiyetine rağmen, güzeldir benim köyüm. Köyüme hasretlik çekmek güzeldir. Derin derenin kaştan hasret gözyaşlarıyla ah çekerek köyüm mursalı görmek izlemek güzeldir.
Peki, Köyümüze gitsek, ev yapsak yazları orada yaşasak, temiz havasını koklasak, soğuk suyunu içsek. Göbelek, kuşburnu, kuzu oğlak, yemlik, madımalak toplasak, köyümüzdeki özlenen güzellikleri tekrar yaşar mıyız? Doya, hasret giderir miyiz? Köyümüze gitsek, Davara giden çobanlarımızı, kuzu, yayan, sap çeken çocuklarımızı, ekin deren ırgatanlarımızı, tuluk yayan, koyun inek sağan, analarımızı, tarla sulayan, tohum eken, herk eden, çüt süren babalarımızı görür müyüz? Tabii ki bunların hiç birini göremeyiz.
Bu gerçekleri özünde yüreğinde benliğinde beyninde, hiç hissetmeyen, düşünmeyen öleceğini aklına getirmeyip dünya malına tapan, köyümüz insanları da vardır. O insanlar akrabamda olsa benden çok uzaktırlar bana çok yabancıdırlar. Onlarla paylaşacağım hiçbir şey olamaz. Bu gerçekleri özünde yüreğinde benliğinde hisseden insanlar, yabancıda olsa bana çok yakındırlar, onlarla paylaşacağım çok şey vardır. Onlarla bu güzel duyguları paylaşmanın doyumsuz hazzını zevkini yaşamak beni çok mutlu eder.

10/12/08

AŞKA İNANIRMSIN

Sen rüyalara inanır mısın?
Anlatabilir misin hiç gitmediğin bir ormanı ?
Uyku tutmayan gecelerde hayal kurar mısın?
Sonra o hayallerin peşinden koşar mısın?
Karanlığı ya da aydınlığı tarif edebilir misin ?
Hatırlayabilir misin her gözyaşının sebebini?
Kimsesizliğe katlanabilir misin ?
Sebepsizce sevdiğini arayıp "canımsın" der misin?
Yağmurda umarsızca ıslanır mısın?
Ve inanır mısın her yağmurdan sonraki gökkuşağına?
Bilir misin unutmayı ya da hiç aklında yokken hatırlamayı?
Sahi sen "AŞK" a inanır mısın?

Şiir tadında yaşamak, duyguların dillenişine şahit olmak, sevginin, aşkın dizelerden, sözlerden uzanıp yüreğinize dokunduğunu hissetmek ve hislerinizde yalnız olmadığınızı anlamak adına... Duygularına kulak verenlerin grubu

KAHRAMAN TÜRK KADINI

17Mart 1923 Tarsus:
Mustafa Kemal İstasyon'dan şehre doğru, bir süre yaya olarak yürüdü. O'nu görmek için sabahtan itibaren yolları dolduran Tarsusluların arasından neşe ile selamlar vererek, ilerledi. O sırada ansızın bir olayla karşılaştı.
Milli Mücadele'deki çete giysili bir kadın, Atatürk'ün yolunu keserek ayağına kapandı. Gözyaşlarıyla şöyle haykırıyordu: - "Bastığın toprağa kurban olayım Paşam!" Mustafa Kemal onu yerden kaldırmak için eğilirken kulağına bu kadının Kurtuluş Savaşında cephelerde çarpışmış olan (Adile Çavuş) olduğunu fısıldadılar.
Gözlerinden iki damla yaş düşen Mustafa Kemal, bu güneşten yüzü yanmış kadının elinden tutup ayağa kaldırdı ve ona şöyle seslendi: - "Kahraman Türk kadını! Sen yerlerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde yükselmeye layıksın."

AŞKTA GURUR

Aşkta gurur olur mu dedim
Yüreğim sus kalbini dinle dedi
Peki ya onu unutabilir miyim dedim
İçimdeki ses unutmayı kolay mı sandın dedi
Biraz düşündüm sessizce
Haykırdım bütün nefretimi yüzüne
Sustu sadece haklısın dedi
Dönüp arkamı gitmek istedim
Ama olmadı gururum aşkıma yenik düştü
Ve koşarak sarıldım ona
Anladım ki seviyorsan eğer ki gerçek sevgiyse
Adı aşkta gurur olmazmış olursa
Zaten onun adı aşk olmazmış..

DİKKAT EDİN

Söylediklerinize dikkat edin;
Düşüncelere dönüşür...
Düşüncelerinize dikkat edin;
duygularınıza dönüşür...
Duygularınıza dikkat edin;
davranışlarınıza dönüşür...
Davranışlarınıza dikkat edin;
alışkanlıklarınıza dönüşür...
Alışkanlıklarınıza dikkat edin;
değerlerinize dönüşür...
Değerlerinize dikkat edin;
karakterinize dönüşür...

GÖZLER ISLANMADIKÇA GÖNÜLLERDE GÖK KUŞAĞI OLUŞMAZ.

Hayatta yanlışların yerine doğruları koymak istediğinde sunu anımsa, yapılacak ilk devrim insanin kendi içinde yapacağıdır. Evet ilk ve en önemli devrim budur. İnsan kendi hakkında bir düşünceye sahip değilken, ne istediğini, hayattan ve insanlardan ne beklediğini bilmiyorken bir düşünce uğruna savaşmak yapılabilecek en tehlikeli şeylerden biridir. Hayatini basitleştirme ve ucuz zevkler uğruna harcama onu. Hayat ilkbaharda dağlardaki karların erimesi kadar çabuk sona erer. Anlamadan bitiverir. Yasadığımız her saniye bize bahsedilmiş birer mucize olsa gerek. O kadar ki, geri alınması ve tekrar yaşanması olanaksız. Bunu bil ve her sıkıntılı anında bunu anımsa.

HAYAT ŞİİR DEĞİLSE NEDİR

Dürkü olmayan insan insan
Kalmasın dünyada diye
Ker gün deniz yıldızlarını denize fırlatmak için
Kaman yolunda buluşalım...
Kütün sönmüş deniz fenerlerini,
Yalnız deniz kızlarının yüreğini yakalım,
Yanalım hep beraber diyebilmek için,
Bir orman gibi kardeşçesine
Sarılabilmek için birbirimize

SEVGİ

SEVGİ
Acımak sevgi değildir, üstünlüğün kabulüdür.
Hoş görü sevgi değildir, istemediğine katlanmaktır
Bağımlılık sevgi değildir,gereksinimin karşılanmasıdır.
Sevgi değer vermesini bilmektir.
Yaşama hakkını kabul etmektir.
Sevgi var olmaktan kıvanç duymaktır.
Sevgi eşitliğin duyum sanmasıdır.

10/11/08

KİMİN İŞİ OLDUĞUNU KİMSE BİELEMEDİ

Öykümüzün kahramanı, herkes, birisi, herhangi biri ve hiç kimse adlı 4 kişidir. Ortada herkesin yapması gereken bir iş vardır.
Herkes bu işi kesinlikle birisinin yapacağına inanıyordur.
Herhangi birinin yapacağı bir işi, nedense hiç kimse üstüne almadı.
Birisi bu işe oldukça üzüldü.
Çünkü yapılması gereken iş herkesin işiydi.
Fakat bu işi herkesin yapamayacağını hiç kimse aklına bile getirmemişti.
Herkes ise konuyu nasılsa herhangi biri yapar gözüyle bakıyordu.
Sonunda, herkes herhangi birinin yapabileceği, fakat kimsenin yapamadığı bu işin suçunu birisinin omuzlarına yükledi

HAYAT KURABİYESİ

Bir tutam huzur koyalım
Birazda mutluluk
Acıları kavurup köşede bırakalım
Aldığımız sevgileri havanda dövelim
Kinleri süzelim elekten
Un haline getirelim hayal kırıklıklarını
Umut suyu ile yumuşatalım
Birazda şeker ilave edip karıştıralım
Hamuru yapıp aşk fırınına atalım pişsin
İşte sizlere hayat kurabiyesi
İsteyenler bunu sevgi sosuyla yesin
İsteyen içinde hüzünlü seçsin
Yaşanacak tek bir hayat varAcısıyla tatlısıyla onu yaşayalım

KELEBEKLERİ İNCİTMEYİN


Adam fısıldadı. “Tanrım konuş benimle” ve bir kuş cıvıldadı ağaçta
Ama adam duymadı. Sonra adam bağırdı. “Tanrım konuş benimle”
Ve gökyüzünde bir şimşek çaktı. Ama adam dinlemedi onu.
Adam etrafına bakındı ve “ tanrım seni görmeme izin ver” dedi.
Ve bir yıldız parladı gök yüzünde. Ama adam fakına varmadı.
Ve yüksek sesle haykırdı. “tanrım bana bir mucize göster”
Ve bir bebek doğdu bir yerlerde. Ama adam bunu bilemedi.
Sonra çaresizlik içinde sızlandı. Dokun bana tanrım, Ve burada olduğunu anlamamı sağla, ne olur”
Bir kelebek kondu adamın omzuna.
Ve adam kelebeği , elinin tersiyle uzaklaştırdı.

EŞEKLİĞİN TARİHİ

Allah eşeği yarattı ve ona dedi ki, -sen bir eşeksin. Sabahtan akşama kadar yorulmadan, yakınmadan çalışacaksın ve ağır yükleri sırtında taşıyacaksın, ot yiyeceksin, az akıllı olacaksın. Ve elli yıl yaşayacaksın.
Eşek cevap verdi. Elli yıl böyle bir hayat için, çok fazla, lütfen bana 30 yıldan fazla verme. Dedi ve böyle oldu.
Sonra Allah köpeği yarattı, ve ona dedi ki, sen bir köpeksin. İnsanların mallarını koruyacaksın. Onlara en yakın dost olacaksın. Onlardan geriye kalan artıkları yiyeceksin. Ve 25 yıl yaşayacaksın.
Köpek cevap verdi. Allahlım 25 yıl böyle yaşamak çok fazla bana 10 yıl yeder. Ve böyle oldu.
Daha sonra Allah maymunu yarattı. Ve dedi ki, sen bir maymunsun, ağaçtan ağaca atlayıp, sallanacak ve bir aptal gibi dolaşacaksın, insanları eğelendireceksin. Ve 20 yıl yaşayacaksın.
Maymun cevap verdi. Allahlım 20 yıl dünyanın palyaçosu olarak yaşamak çok. Bana 10 yıldan fazla verme dedi, ve öyle oldu.
Allah en sonunda insanı yarattı ve ona dedi ki, sen bir insansın, dünyada yaşacaksın. Tek düşünen canlı olacaksın. Diğer yaratılmışlara zekanı kullanarak, hükmedeceksin. Ve 20 yıl yaşacaksın.
İnsan cevap verdi, insan olmak için 20 yıl yetmez. Lütfen bana, eşekten kalan 20 yılı, köpekten artan 15 yılı ve maymundan artan 10 yılı bana ver. Dedi
Allah kabul etti. Ve insan 20 yıl insan olarak yaşadı. Sonra evlendi, 20 yıl eşek olarak sabahtan akşama kadar çalıştı, ağır yükleri taşıdı, sonra çocukları oldu. 15 yıl köpek gibi yaşadı, evini korudu, aileden arta kalanları yedi. Sevgi bekledi. Sonra ilerleyen yaşında 10 yıl maymun olarak yaşadı. Aptal gibi davrandı ve torunlarını eğelendirdi. Palyaçoluk yaptı.
Ve insan bugüne kadar böyle yaşayıp gitti. 19.04.2003

HAYAT NEDİR

Hayat; çetele tutmak değildir.
Seni kaç kişinin aradığı, kiminle çıktığın,çıkıyor olduğun veya çıkacağın demekte değildir.
Kimi öptüğün, hangi sporu yaptığın veya kimlerin seni sevdiği de değildir
Hayat; ayakkabıların, saçın, derinin rengi değildir.
Nerede yaşadığın veya hangi okula gittiğin de değildir,
Aslında, hayat, notlar, para giysiler, girmeyi başardığın yada başaramadığın okullar da değildir.
Hayat; kimi sevdiğin ve kimi incittiğindir.
Kendin için neler hissettiğindir.
Güven, mutluluk ve sadakattir.
Arkadaşlarına destek olmak v e nefretin yerine sevgiyi koymaktır.
Hayat kıskançlığı yenmek, önemsenmeyi öğrenmek ve güven geliştirmektir.
Ne dediğin ve ne demek istediğindir.
İnsanların sahip oldukları değil, kendilerini olduğu gibi görmektir,
Her şeyden önemlisi, hayatı .başkalarının hayatını olumlu yönde etkilemek için kullanmayı seçmektir.
İşte hayat bu seçimden ibarettir. 19.04.2003

SEVGİ

Sevgi sabırdır, iyilik doludur
Sevgi kibirli, gururlu ve kıskanç değildir
Sevgi nezaketsiz, bencil, tedirgin değildir
Sevgi geçmiş kusurların çetelesini tutmaz
Sevgi kötülüklerle bir arada mutlu olmaz
Sevgi asla vazgeçmez
İnancı, umudu ve sabrı asla tükenmez
Sevgi ebedidir
İnanç, umut, sevgi üç kavram vardır.
Ama üçünün arasında en büyüğü SEVGİDİR

AŞK

Aşkta yol ne kadar uzun olursa, ince bir ruh da o kadar zevk alır. Evet ama gene gerekir ki bu yol, güzsel bağlardan geçtik ten sonra hedefe ulaşsın ve kıraç yerlerde kaybolup gitmesin. Aşk oralarda uyuya kalır ve açlıktan ölür. Sonra “ kaynak yönünden yardım görmeye, görmeye bütünlük duygusu azalır. Sevende er geç sevilmek istediği karşı konamaz bir istek olarak doğacaktır

AŞK

Öyle kişiler vardır ki, hem güzellikleriyle, duygularıyla büyülerler, hem de konuşmalarındaki tatlılıkla bizleri memnun ederler. Öylelerini hiçbir çaba harcamadan ve pişmanlık duymadan severiz. Onların yanında geçen her dakika, kusursuzluklarından daha çık emin olmamıza yarar. Biliriz ki onları değiştirme gücü bize verilmiş olsaydı bile, hiçbir bir şey değiştirmek istemezdik. Sesleri bize en tatlı melodi gibi gelir. Ve alelade konuşmalarını en kusursuz şiirlerden daha çok beğeniriz. Böyle birine sınırsız hayranlık duymak, büyük bir mutluluktur. Sevilen birinin hem ruhuna, hem de bedenine duyulan hayranlığa dayanan aşk, hiç kuşkusuz en büyük zevki veren aşktır.

MUTLULUK NEREDE

Mutluluk bur yaz denizinin karşısında, bir ağaç gölgesindedir. Tedirgin edilmeden üstünde uyunan, bir toprak parçasındadır. Bir bahar sabahında çıplak ayakla koşulan ıslak çimenlerdedir. Sıcak bir günün bitimine doğru, birden bire esiveren serin bir yeldedir. Güvenli bir düşüncenin aydınlığında, uygun bir sesin titreşimindedir. İstekle ısırılan bir peynir diliminde, yanarak içilen bir yudum suda, özlemle aranan bir fincan kahvededir. Bakkaldan alınan paketi taşırken dergilerden yapılmış kesekağıdında göz ucu ile okunuveren güzel bir sözdedir. Günün ilk aydınlığında, gecenin son karanlığındadır. Özlenen sevgilinin dudaklarındadır. Bir annenin okşayışında, bir babanın bakışında bir çocuğun gülüşündedir.

SEVMEK İNSANİ TERCÜBELERİN EN YÜCES,D,R

Bir daha seni içimden terslemek geldiğinde, yutkunup susacağım. Beni seviyor olmak bana tersleme hakkını vermez.
Cömert ve destekleyici olmazsam bile, en azından yolunda engel olmayacağım. Seni sevmek demek, büyümeni istemek demektir.
Kendi sorunlarımı sana yüklemeyeceğim. Seninde yeterince sorunların vardır, eminim… benimkilere ihtiyacın yok. Sevgim senin hayatını kolaylaştırıyor olmalı, zorlaştırmamalı.
Her zaman haklı çıkmak orunda değilim. Ben kaç kere haklı çıkarsam, sende bir o kadar haklı çıkabilirsin. Sevmek birbirleriyle paylaşmak demektir. Ben haklı olduğumu zaten biliyorsam, o zaman senin görüşünden bir yarar sağlayamam.
Her zaman gösterin yönetmeni ben olmayabilirim. Sevgi inişli çıkışlıdır. Sevgi insanlığımızın bir kutsamasıdır. Yoksa kusursuzluğumuzun değil.
Seni değiştirmek istemekten vazgeçebilirim. Eğer seni hayatımda istiyorsam,ikimiz içinde en iyisi, seni olduğun gibi kabul etmektir. Ne de olsa sevgi demek.bir arada yürümek ve ilerlemek demektir.
Kimseye suç yüklemeye ihtiyacım yok. Kararları kendi tecrübelerime dayanarak veren bir yetişkin olduğuma göre, kötü bir kararın sorumluluğundan da yalnız ben suçluyum. Sevgi sorumluluğu gerekli yere yükler.
Beklentilerimden vazgeçebilirim. Dilek başka bir şey, beklemek başka bir şeydir. Birincisi umut verir, öteki ancak acı verebilir. Sevgi beklentilerden arınmıştır.

YAŞAMSAL ÖĞÜTLER

Hiçbir başarısızlık son değildir. Hiçbir başarıda.
Olanaklarının biraz altında yaşa. Gösterdiğinden daha fazlasına sahip ol
Yapabileceğin kadar söz ver. Sonra söz verdiğinden fazlasını yap.
Oturarak başarıya ulaşan tek şey tavuktur.
Övgü almak tatmin edici bir şeydir ama hiçbir zaman sana yeni bir şey öğretmez.
Dalın ucuna gitmekten korkma, meyve oradadır.
Büyük adam büyüklüğünü küçük adama davranışlarıyla gösterir.
Senin karakterin hakkında ip uçlarından biri, öfkeli ve kızgın olduğun zamanlarda başkalarına verdiğin görüntüdür.
Düşmanlarını güç kullanarak değil. Bağışlayarak yenebilirsin.
Terbiyeli olmak kimi zaman başkalarının terbiyesizliğine katlanmak anlamına gelir.
Başlamak için en uygun zamanı beklersen hiç başlayamayabilirsin. Şimdi başla. Şu anda bulunduğun yerden, elindekilerle başla.
Her şeyi değiştirebilmek için, önce tavrını değiştir.
Övgüyü kimin alacağını umursamazsan. Başarabileceklerinin sınırı yoktur.
Söylenmiş kötü sözleri, yutkunmaktan hiç kimsenin midesi bozulmamıştır.
Mutsuzluğumuzun neredeyse tümü kendimizi başkalarıyla kıyaslamamızın sonucudur.
Böbürlenme … treni hareket ettiren düdüğü değildir.
İnsanların seni ne denli ender düşündüklerini bilseydin. “acba hakkımda ne düşünüyorlar ?” diye bu denli dertlenmezdin.
Yapabileceğinin en iyisini yapabiliyorsan başarısızlık için endişelenmeye zamanın olmayacaktır.

BEKLEMEYİN BEKLETMEYİN

Nazik olmak için bir gülümsemeyi beklemeyin.
Sevmek için sevilmeyi beklemeyin.
Bir arkadaşın değerini anlamak için, yalnız kalmayı beklemeyin.
Çalışmaya başlamak için en iyi işi beklemeyin.
Biraz paylaşmak için çok olmasını beklemeyin.
Öğütleri hatırlamak için düşmeyi beklemeyin.
Duaya inanmak için acıları beklemeyin.
Yardım edebilmek ek için zamanınızın olmasını beklemeyin.
Özür dilemek için diğerinin acı çekmesini beklemeyin.
Ve barışmak için, ayrılığı beklemeyin.

ZARARI YOKTUR

Arada sırada insanlara kibarlık göstermenin kimseye bir zararı yoktur.
Eşinize onu sevdiğinizi söylemenin kimseye bir zararı yoktur.
Oğlunuzun beslenme çantasına, onu çok sevdiğinizi belirten bir not yazmanızın, kimseye bir zararı yoktur.
Tekerlekli sandalyedeki bir kadına kapıyı açmanızın kimseye bir zararı yoktur.
Postacı için posta kutusunun yanına bir kutu kurabiye bırakmanızın kimseye bir zararı yoktur.
Erkek kardeşinize teflon edip, onu çok özlediğinizi söylemenizin kimseye bir zararı yoktur.
Huzur evine arada sırada çiçek götürmenizin kimseye bir zararı yoktur.
Hasta arkadaşınıza çorba pişirip götürmenizin kimseye bir zararı yoktur.
Alışverişten dönerken, paketinizi taşımanıza yardım eden çocuğa teşekkür etmenizin kimseye bir zararı
olmadığı gibi, o insanı da mutlu eder. Arada sırada insanlara kibarlık göstermenin kimseye .bir zararı yoktur. Hatta bunu hep yapmalısınız

ÇOCUKLAR

Çocuklar sizin çocuklarınız değildir
Onlar yaşamın yaratıcı gücünün oğulları ve kızlarıdırlar
Onlar sizin değil, sizin aracılığınızla doğar
Sizinle birliktedirler ama, sizin değillerdir
Onlara sevginizi verebilirsiniz, ama düşüncelerinizi veremezsiniz
Çünkü onların kendi düşünceleri vardır
Bedenlerini barındırabilirsiniz, ama ruhlarını değil
Çünkü onlar sizin düşlerinizde bile göremeyeceğiniz geleceğin evinde otururlar
Onlar gibi olmaya çalışabilirsiniz
Ama onları kendinize benzetemezsiniz
Çünkü yaşam durmaz. geriye değil ileriye doğru akar.
Sizler birer yay, çocuklarınız geleceğe fırlattığınız canlı oklardır

İNSANLAR

Onlara inan, risk almayı teşvik eder
Onlara gösterin, saygıyı artırır
Onları sevin, ilişkileri güçlendirir
Onları tanıyın, kişisel gelişimi sağlar
Onlara öğretin, büyümeyi güçlendirir
Onlara güvenin, sadakati geliştirir
Onları güçlendirin, mücadele duygusu sağlar Onları yüceltin sonuçları garantiler

KENDİME KARŞI DÜRÜSTMÜYÜM

Belli ki kendimle yaşamak zorundayım
Tanımak için kendimi,kendime uymalıyım
Hayat akıp günler devam ederken
Bakmak istedim kendime dürüst gözlerde
Ne isterim batan güneşin önünde durmak,
Ne de yaptıklarım için kendime nefret duymak
İstemem kapılar ardında dolap raflarında
Bir sürü sırlar gizlensin hakkımda
Yada kullandırmak kendimi, gidip geldikçe
Benden başka kimse bilmeyecek diye
Neysem oyum hamurumdan
Kıyafetler giyemem kumaşı yalandan
İstediğim daima başım dik yürümek
Saygıya layık olduğumu bilmek
Ama ün para için savaşırken burada
Sevmek isterim gördüğümü aynada
Kurusıkı, yalan, boş bir oyun oynayamam
Asla kendimden gizleyemem kendimi
Bilirim belki onların belemeyeceklerini
Yinede asla kandıramam kendimi
İsterim vicdanım özgür kalsın Korurum saygımın içtenliğini.

YOLAR

İnsanların başlayacak bir yere, yöne ve izlenecek bir yola ihtiyaçları vardır.Kayalık bölgelerden geçmekte olan bir gezgin, Hintli rehbere sormuş, bu yalçın kayalıklar arasında, belirsiz patikalardan geçerek yönünüzü kaybetmeden, yolunuzu bulmayı nasıl beceriyorsunuz? Rehber cevaplamış kısa mesafeli bir görüşüm ve uzun mesafeli bir vizyonum var. İlkiyle direkt olarak karşıma çıkanları görüyorum. Diğeriyle yıldızların yardımıyla yolumu buluyorum

RAKİBİMİZ

Bir düşmanım var,
Yüzünü görmek için çok uğraştığım
Görünmeden adımlarımı izlediğinden
Geldi her yere gittiğim
Bozdu planlarımı, yıktı hedeflerimi
Kesti önümü ileri uzanan yolumda
Yüksek hedefim için ağlarken ben
Bir hayır verdi bana en zaliminden
Bir gece uzandım hızla
Yakaladım kolundan
Çektim peçeyi yüzünden
Gördüm sonunda haini
İğrendim yüzünden
Karşımda duran kişi BEN

İNSAN DOĞASI KONTROLSÜZ GÜÇLE BAŞA ÇIKAMAZ

Hemen, hemen herkes zorluklarla başa çıkabilir. Eğer bir adamın kişiliğini ölçmek istiyorsanız, ona güç verin . güç büyük bir nehirle kıyaslanabilir, ikisi de güzel ve yararlıdır.ama akıntılar güçlendiğinde ve taştığında yıkıcı olur. Gücün tehlikesi, sahip olanın onu kendi çıkarı için kullanma eğiliminde olmasıdır. Bu yüzden kendilerine güç veren şey üzerindeki herhangi bir değişime doğal olarak karşı çıkacaklardır. Tarih bize, güce sahip olmanın, onu kötüye kullanmaya gücü kötüye kullanmasında, gücü kaybetmeye gittiğini söyler. Güç dünya üzerinde, büyük gösteri yapmak, yada isim peşinde koşmak, ve onu kendi çıkarına kullanmamız için bize verilmedi. Gücü kullanmanın tek yolu vardır, oda insanlara hizmet etmektir

KAÇ KİŞİ VARSA O KADAR GERÇEK VARDIR

Düşünce duyuların sonucudur. Şu halde kişinin bildiği kendi duyumudur. Duyduğumuz şey ancak bizim vardır. Duymadığımızda bizim için yok demektir. İnsan için doğru ancak duyuları, gördükleri, işittikleridir. Buna göre demek ki ne kadar kişi varsa o kadar gerçek vardır.

KİŞİLİK

Doğru olacağım bana güvenenler olduğu için,
Temiz olacağım beni önemseyenler olduğu için
Güçlü olacağım bana acı verenler olduğu için,
Cesur olacağım cüretkarlar olduğu için
Herkese karşı dost olacağım düşmana yalnızca
Verir olacağım ve bir şeyi beklemeyi unutan
Mütevazı olacağım zayıflıklarımı bildiğim için,
Yukarı bakacağım ve güleceğim ve seveceğim ve yükseleceğim

BİR BIKTIRMA SANATI VARMIDIR?

Bu sorunun yalın cevabı sadeliktir. Her türlü zoraki duruşu devam ettirmek güçtür. Ve zaten böyle bir duruş, her zaman güzelde olmaz. Bunun için akıllı aşıklar eşlerini doğal halde kalmalarını sağlayan. Aşıklardır. Bir kadına yeni bir şekil vermeye kalkışan, ona kendi zevklerini, f1ikirlerini zorla kabul ettiren erkekler vardır. Ne çılgınlık. Eğer bu kadın sevebileceğimiz birisinden çok başkaysa sevmeyelim onu, fakat mademki seçmişiz,o halde bırakalım istediği gibi gelişsin. Aşk da, dostlu da ancak yapmacığa veya yalana kapılmadan olduğumuz gibi görüneceğimiz kişilerle mutlu olabiliriz. SEVEN BİR KADIN İÇ GÜDÜSÜYLE KENDİ DEKORUNU KENDİ YARATMASINI BİLECEKTİR.

GÜLMECE KUCAKLAMACA

Bağışıklık sisteminizi güçlendirir. Sağlığınızı artırır. Gerginliğinizi azaltır. Uykunuzu düzenler. Zindelik katar. Canlandırıcıdır. Hiçbir yan etkisi yoktur. Ve mucize bir ilaçtan aşağı kalmaz.
Gülme ve kucaklama tümüyle doğaldır. Doğallığının tadını .bulabilirsiniz. bunlar hiçbir katkı maddesi yoktur. Yüzde yüz sağlıklıdır. Son derece kullanışlıdır. Yedek parça gereksinimi yoktur. Dil değişimi yada düzenli sağlık kontrolü gerektirmez. Az enerji harcar. Şişmanlatmaz. Aylık ödemesi yoktur. Hırsızlığa karşı sigortalıdır. Vergiden muaftır. Çevreyi kirletmez. Ve elbette tümüyle geri dönüşümlüdür. Öyleyse insanlara yakalaşın. Gülün ve kucaklayın. Her şeyden en iyi sonucu çıkarın. Herkesi en iyi yönüyle düşünün. Ve kendiniz için en iyisini umut edin.

9/25/08

eşim ve torunum elif naz


İnsan ya kendisinden önceki düşünceye küçük bir düşünce
ekleyerek yada odüşüncenin karşıtını belirterek yavaş
yavaş gelişmektedirPosted by Picasa

kızım demet , damadım süleyman, eşim ve iki torunum


Düşünce duyuların sonucudur. Şu halde kişinin bildiği kendi duyumudur. Duydyğumuz şey ancak bizim için vardır. duymadığımızda bizim için yok demektir. İnsan için doğru, ancak duyuları, gördükleri, işitikleridir. Buna demekki ne kadar kişi varsa o kadar gerçek vardır. Posted by Picasa

kızım damadım eşim ve torunlarımla piknikteyiz


Sizde bende o kadar önemli insanlar değiliz, diğer insanları küçük başarılarımızı anlatarak sıkmak için hayat çok kısadır Posted by Picasa

torunum onur


Erdemli olmak kendini yönetmektir. Mutlu olmak hem kendini hem başkasını yönetmektir.Posted by Picasa

torunum Elif Naz


Dostlarının iyi günlerinde yavaş yavaş git, kötü günlerinde koşa, koşa Posted by Picasa

Kızım buketin Nişan hatırası

Bir kişiyi affeden onun üstüne yükselir, ondan öç alan onun haline düşer. Posted by Picasa

Torunum Özgür

İşe yavaş giriş. Başladıktan sonra sıkı sarıl. Çabuk Konuşmaktan sakın, yanılırsın. yaptığını düşün. Güzellikle al zorlayrak değil. Posted by Picasa

Kızım Buket ve Torunum Özgür

iyiyi kötüyü kesinlikle ayrımazsın, çünkü her kişin ölçüsü kendine göredir. Ölçü kişilere göre değişir. Posted by Picasa

Eşim ve kayın peder

Bilgilerimiz duyularımızdan gelir. Duyular kişilere göre değişir. İnsan her şeyin ölçüsüdür.Posted by Picasa